15 Temmuz günü ilk kalkışmayı haber veren emekli Albay Hasan
Atilla Uğur, yeni bir darbe girişimi olacağını söylüyor.
Darbenin tarihini bile veriyor.
Ekim veya Kasım ayında olma ihtimali çok yüksekmiş bu darbenin.
Üstelik bu kez sadece Fetö değil, onun arkasındaki güçler de
Türkiye'ye girecekmiş.
Amerika oradan, İngiltere buradan, PKK/PYD sınırdan gelecek ve
işgal harekatını başlatacakmış.
Haberi duyup, "Ne diyorsun bu konuda, girecekler mi?" diye
soranların önünü alamadım.
Fenalık geldi vallahi!
Yahu tarla mı burası kardeşim, mera mı? Koca Türkiye Cumhuriyeti
Devleti çocuk parkı mı önüne gelen girsin?
O oradan girecekmiş, bu buradan, şu şuradan falan.. PKK ile
Fetö de içeriden gelecekmiş.
Yahu bugüne kadar Adnan Oktar'ın kedicikleriyle mi geliyorlardı
sanki. Yine tüm müttefikleri yanlarına alıp gelsinler, ne
ziyanı var. Eğer o müttefikler Çanakkale'de akıllanmamışlarsa,
Gaziantep'te akıllanırlar fena mı?
Tarihe geçen yaşanmış ve gerçek bir hikaye vardır bilir
misiniz?
Günün birinde Mete Han ve veziri düşmanın sayısını görmek için
bir tepeye çıkarlar. Durum sanıldığından daha vahimdir.
Karşılarında kum gibi Çin askeri vardır. Vezir, Mete Han'ı üzgün ve
dalgın görünce, "Bu kadar askerle nasıl başa çıkacağımızı
mı düşünüyorsunuz?" diye sorar.
Mete Han'ın cevabı inanılmazdır: "Hayır, bu kadar Çinliyi
nereye gömeceğim, onu düşünüyorum."
Bu hikayeyi şundan dolayı anlattım.
Malum; 15 Temmuz darbe girişimine hazırlıksız yakalandık. 40 yıldır
bu darbe için hazırlananların planlarını 40 dakikada başlarına
geçirdik. Üstelik o gün sokaklara çıkanlar bizim acemi
birliğimizdi.
Bu kez usta birliğimizle meydanda olacağız.
Ve hazırlıklıyız...
50 milyonluk bir ordu halinde karşılarına dikilecek, "Burası
Yeni Türkiye! Burada kimseye verilecek toprak, kimseyle bölüşülecek
bir egemenlik yok" diyecek ve savaşacağız.
Bu kez af yok, merhamet yok, acımak yok! Karşılarında bir gazap
ordusu görecekler.
Geldikleri gibi gitme şansları bile olmayacak ve bence onları
nereye gömeceğimizi şimdiden düşünsek iyi olur...
Bahsi edilen ülkelerin Türkiye'yi işgal hareketine giriştiğini ve
başarılı olduğunu varsayalım.
O andan itibaren ne olacağını söyleyeyim.
Bir kıyamet savaşı yaşanır ve bu savaşta yer almayan bir tek dünya
ülkesi kalmaz.
Türkiye'nin barındırdığı milyonlarca Suriyeli'ye Avrupa kapılarının
açıldığını düşünün. Türkiye, Suriye ve Irak'a Avrupa'nın hakim
olduğu bir düzene Rusya sessiz kalır mı sanıyorsunuz?
Sıranın eninde sonunda kendisine geleceğini bilen Suudi Arabistan
bir kenara çekilir mi? Pakistan ve Azerbaycan olanı biteni uzaktan
izler mi?
Ya Avrupa'daki Türkler?
Böyle bir işe kalkışan ülkelere dünyanın son gününe kadar huzur
verirler mi sanıyorsunuz?
Kaldı ki iş oraya kadar gitmez.
50 milyonluk bir ordu yanında kaç devleti ve kaç milyar insanı
götürür, varsın onlar düşünsün.
Bu arada unutmayın...
Bu kez tankları onlar değil, biz yürüteceğiz. F 16'larla onlar
değil, biz vuracağız. Bu kez TSK'nın içine sızmış, kendi milletini
vuran alçaklar olmayacak. Peygamber ocağından çıkan Mehmetçiklerle
karşılarına dikileceğiz.
Ve bu kez, "İdam isteriz" diye bağırmamıza bile gerek
kalmayacak!
Ye'se kapılmaya, endişe etmeye gerek yok! Cumhurbaşkanı Erdoğan ne
demişti:
"Başaramayacaksınız. milletimizi bölemeyeceksiniz, bayrağımızı
indiremeyeceksiniz, vatanımızı parçalayamayacaksınız. Devletimizi
yıkamayacaksınız, ezanlarımızı susturamayacaksınız, bu ülkeye diz
çöktüremeyeceksiniz. Bu halka boyunduruk vuramayacaksınız. Bin
yıldır yürüdüğümüz bu yoldan bizi geri döndüremeyeceksiniz.
Ülkemizi hedeflerinden vazgeçiremeyeceksiniz"
Bu sözlere inanın...
Neticede; ses hızında giden F16'ya havada süpürge sapı isabet
ettiren, havadaki F16'nın üzerine terastan atlamaya çalışan,
ateistinin bile, "Tekbir" sesinden sonra "Allah'u
Ekber" diyerek tanklara doğru koştuğu tek milletiz biz!
Totosu yiyen gelsin anasını satayım!