Yurdun dört bir yanında, her biri kendine özgü hazırlanış, pişiriliş ve tüketim standardı olan ‘özel simit’ çeşitleri var. Ve herkese göre en güzeli kendi simitleri... PROF. Dr. Artun Ünsal, Susamlı Halkanın Tılsımı adıyla, tarihten bugüne İstanbul simidini inceleyen bir kitap kaleme aldı. Ahmet Örs de geçtiğimiz hafta SABAH Pazar ekinde bu kitaptan yola çıkarak “İstanbul simidinin benzersiz lezzeti” başlığıyla bir yazı yazdı. Örs, kendisinin de ‘müptelası’ olduğu simidin kalitesinin istenen düzeye getirmenin yolunun, İstanbul simidinin standardını oluşturmak ve uygulatmak olduğunu savundu. Ancak simitte standardın İstanbul simidi ile özdeşleştirilmesine, yurdun geri kalanından yanıt gecikmedi. RİZE Bu simit diş kırar! Rusya’da adı, ‘Bubrik’, Karadeniz’de ‘simit’ oldu. Lazlar ise ona ‘Kerkeli’ diyor... Susamsız oluşu nedeniyle ‘kel simit’ şeklinde de adlandırılır. Öyküsü, Rusya’ya çalışmaya giden Rize’nin Pazar ilçesindeki gurbetçilerin, Çarların kahvaltı sofrasını süsleyen simidi bir buçuk asır önce memlekete getirmesiyle başlamış. En büyük özelliği sertliği. Aynı gün tüketilmez ve ertesi gün yenilmek istenirse ‘diş’ bile kırabilir. Pekmez suyunda kaynatılıyor, hiçbir katkı maddesi içermiyor. Kalorisi ‘yok’ denecek kadar az. Kahvaltı soflarını süsleyen bu simidin dışarıdaki müdavimleri için internetten online satış sitesi bile kurulmuş. Hatta kargoyla Amerika’ya bile gönderiliyor. Rize simidinin tanınmış ustalarından biri olan Baki Öztürk, maharetli elleriyle yoğuruyor her saat hamurunu. Babasından 1967’de devraldığı işi bugüne kadar başarıyla getirmiş. OSMANİYE Simitlerin en tatlısı Osmaniye, adıyla anılan ve özel biçimde pişirilen simidiyle de tanınıyor. Kent merkezinde yedi-sekiz fırın sadece Osmaniye simidi üretiyor. Osmaniye simidinin en belirgin özelliği, yemesinin çok kolay oluşu. Hamuru ince, iyi ve yavaş piştiği için kolay yenilebilen Osmaniye simidinin bir diğer özelliği ise şekerli oluşu. Yenirken ağza gelen şeker tadı, bu simidin en temel farkı. 18 yıldır Osmaniye’de simitçilik yaptığını söyleyen İbrahim Halil Alçın, pişirilme yöntemini şöyle anlatıyor: “Fırın iyice yakılır, odun közlenir ve kenar kısmında simitler pişirilir. Hazırlanıp pişmesi dahil 40 dakika geçmesi gerekir...” TRABZON Kargoyla istetiyorlar Trabzon’un hemen her köşe başında rastlarsınız bu simidi satana... İçinde hiçbir katkı maddesi bulunmuyor. Yanında Erzincan’ın tulum peyniriyle çay da varsa yedikçe yiyesi gelir insanın... Namı Türkiye’ye yayılmıştır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bile son Trabzon ziyaretinde, dönüş yolunda yemek için üç tane aldı. Tanesi 35 kuruştan satılıyor. İstanbul, İzmir, Almanya, Fransa’da ve başka yerlerde yaşayan Trabzonlular ya fırından ya da akrabalarından ‘memleket simidini’ ister. Kargoyla gönderilen simitler, birkaç gün sonra bayatlasa da fırında ısıtılarak ilk kıvamına getirilebiliyor. Kentte, simit üretimi yapan beş yerden biri, Bozkurtlar Unlu Gıda Mamulleri... İşletmenin sahibi Necmi Çakır (45) aynı zamanda bu işin ustası... Babadan oğula geçen geleneğin son temsilcisi... O da dönemini tamamlayıp, çocuklarına bırakacak ustalığını. “Trabzon simidi başka bir yerde yapılamaz,” diyor... Sebebini de, “Buradaki havayı ve suyu hiçbir yerde bulamazlar,” sözleriyle açıklıyor. DİYARBAKIR Simit buraya giremez! Fakir sofrasından saray mutfağına kadar uzanan simidin giremediği yerler de var elbette... Doğu’da açılan ‘simit evleri’ kısa sürede kapanmak durumunda kalıyor. Çünkü simit kültürünün yerine yörede geçmişi yüzlerce yıl gerilere giden ‘çörek kültürü’ hakim. Çörek tüketiminin en yaygın olduğu illerden biri Diyarbakır. İnsanların neredeyse yüzde 80’inin ekmeği pide olarak tükettiği kentte oluşan bu kültürün altında yatan neden, çöreğin temel olarak pidenin küçüğü olması, baharat ve susamla işlenmesi. Diyarbakır’da 1951’den bu yana fırıncılık yapan ‘Demirel’ ailesinden Fuat Demirel, çöreğin aslında pideden türeyen simit gibi bir yiyecek olduğunu belirtiyor: “Çörek en az 700 yıldır Diyarbakır kültüründe var olan bir yiyecek. Eskiden insanlar çöreği daha çok bayram gibi özel günlerde evlerde hazırlar, getirir fırınlarda pişirtirdi. Ancak son dönemlerde insanların değişen yaşam biçimi ile evde çörek hamuru hazırlamak zor geldiğinden, biz fırıncılar bu işe el atarak çörek yapmaya başladık,” diyor. KIRKLARELİ Tazeliği sütten, lezzeti un ve ateşten Kırklareli’nde yıllardır yapılıp tezgâhlarda tüketiciye sunulan bir lezzet Kırklareli simidi. Simidin hamuru, bu yörede yetişen buğdaydan elde edilen unla yoğruluyor. Buğdayın kalite ve lezzeti, fırından çıkan simide de olduğu gibi yansıyor. Yöresel hammadde olan unun yanı sıra hamura biraz şeker ve yağ da konularak hem lezzetlendiriliyor hem de simide yumuşaklık sağlanıyor. Kırklareli simidinin en önemli özelliklerinden biri de tazeliğini uzun süre koruması... Bu uzun süreli tazeliğin sırrı ise süt. Ancak süt de gelişigüzel seçilmiyor, Istranca Dağları arasında kurulmuş olan Kofçaz ilçesinden getiriliyor. Burada tamamen doğal yollarla elde edilen süt hem simidin lezzetine lezzet katıyor hem de gün boyu taze kalmasını sağlıyor. Kırklareli simidi, ‘kara fırın’ olarak tabir edilen ve yine Istranca Dağları’ndaki ormanlardan elde edilen odunların yakıldığı fırınlarda pişiyor. Yılların ustası Ali Tomar, hamurdaki malzeme ve imalat yöntemi kadar, kullanılan odunun kalitesinin de önemli olduğunu vurguluyor. Ali Usta’ya göre, Istranca’dan getirilen meşe odunu simide ayrı bir lezzet katıyor. Kırklareli simidinin benzerleri Trakya bölgesindeki Edirne ve Tekirdağ’da da üretilip satılıyor. İZMİR Simit değil gevrek İzmirlilerin kendi memleketleri dışındaki başka satıcılarla yaptıkları simitgevrek kavgası aslında İzmirlilerin simit sevmemesinden kaynaklanır. Peki neden gevrektir onlar için simit? Adından da anlaşılacağı gibi çıtır çıtır sever İzmirli gevreğini... Sütü az, sıcaklığı el yakan cinsten olsun ister. Bu yüzden Türkiye’nin birçok ilinde Simitçiler Odası bulunurken, İzmir’de bu görevi Gevrekçiler Odası yapar. Birbirlerine çok benzemelerine rağmen aslında tek benzerliğin şekil ve hammadde olduğuna dikkat çeken İzmir Pide, Gevrek ve Benzerleri Esnaf Odası Başkanı Mehmet Şükrü Erişen “Yapılma teknikleri ve tatları birbirinden farklıdır. Gevrek, mayalı hamurun kızgın pekmez dolu havuzlarda bir süre pişirildikten sonra üzeri susamlanıp, tekrar fırına verilmesiyle meydana gelir. İki kez pişirme uygulandığı için gevreğin çıtır çıtır olması sağlanır. Gevrekle simidi yuvarlama işlemi bile farklıdır. Simit bükülerek, gevrek ise avuç içerisinde düz yuvarlanır. Tüm bunlarla birlikte gevreğin işçiliği, simite oranla üç kat daha fazladır,” diyor.