Türkiye'nin parası sigorta açığına gitti
Abone olEmekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK’nın 10 yıllık maliyeti 347 milyar dolar. Bu rakam Türkiye’nin 2004 yılı milli gelirinden ve borç stokundan fazla.
Bütçenin kara deliği olarak nitelendirilen sosyal güvenlik
açıkları her geçen gün artıyor. Başbakanlık tarafından hazırlanan
‘Sosyal Güvenlik Reformu: Sorunlar ve Çözüm Önerileri’ adlı raporda
problem tüm yönleriyle ortaya konuluyor. Başbakanlık uzmanlarının
yaptığı hesaplara göre 1994-2004 arasını içeren 10 yıllık süre
içinde devletin sosyal güvenlik kuruluşlarına yaptığı bütçe
transferleri, Hazine iç borçlanma faiz oranları dikkate alınarak
yeniden değerlemeye tabi tutulduğunda 475 milyar YTL’yi geçiyor.
Yaklaşık 347 milyar dolara denk gelen bu rakam Türkiye’nin 2004
yılı milli gelirinden ve toplam iç ve dış borç stokundan daha
fazla. Geçen yıl milli gelir 293 milyar dolar, toplam borç stoku
236 milyar dolar olarak hesaplanmıştı. Sosyal güvenlik konusundaki
çalışmalarıyla tanınan Ahmet Aldemir, açıkların prim afları, kötü
yönetimler ve genç emeklilik yüzünden büyüdüğünü belirtiyor. Prof.
Dr. Fehim Üçışık’a göre acı tablo, yüksek prim oranları sebebiyle
kayıtdışı istihdamın körüklenmesinin bir sonucu. Açıkların
kapatılması için, prim oranlarının düşürülmesi ve sosyal güvenlik
sistemine girmenin cazip hale getirilmesi gerekiyor. 2004 yılında
genel bütçeden Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) ve
Bağ-Kur’a yapılan kaynak transferi 18 milyar Yeni Türk Lirası.
2005’te bu rakamın 22,5 milyar yeni liraya çıkacağı tahmin
ediliyor. Bunun 9,9 milyarı Emekli Sandığı’na, 6,6 milyarı SSK’ya,
6 milyar YTL’si de Bağ-Kur’a aktarılacak.
Başbakanlık’ın raporunda sosyal güvenlik sisteminin yaşadığı
finansman sorununun, kamu bütçesini olumsuz etkilediği ve başta
enflasyon olmak üzere temel ekonomik göstergeleri bozduğu
belirtiliyor. Sistemin, ülke ekonomisinde istikrarsızlık doğuran
ana sebeplerden biri haline geldiği vurgulanıyor. Açıkların kamu
borç stokunu artırdığı, bunun da faiz oranlarını yükselterek
ekonominin geleceğini belirsizleştirdiği ifade ediliyor.
Raporda, SSK’da 19,4 yıl çalışarak emekli olan bir kadının ortalama
35 yıl, bir erkeğin ise 28 yıl emekli aylığı aldığı anlatılıyor.
Türkiye’nin, OECD ülkeleri arasında en uzun süre emeklilik maaşı
ödeyen ülkeler arasında yer aldığı kaydediliyor.
Sosyal güvenlik açıklarının önlenemez yükselişi, hükümeti yeni
arayışlara itti. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) da önerileriyle
hazırlanan Sosyal Güvenlik Reform tasarılarıyla, açıkların kademeli
olarak azaltılması hedefleniyor. Yapılan hesaplara göre reformla
birlikte şu anda gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 3,6’sını bulan
sosyal güvenlik açıkları 2020’de yüzde 3,1’e, 2055’te ise yüzde
sıfıra indirilecek. Başbakanlık raporunda çeşitli kesimlerce
eleştirilen reform çalışmalarının yapılmaması halinde açıkların
yüzde 6’yı aşacağı ileri sürülüyor. Bu durumda devletin finansman
ihtiyacını karşılayamayacağı ve sistemin çökeceği iddia ediliyor.
Sosyal güvenlik reformu kapsamında hazırlanan ve Meclis’e
gönderilen tasarılarla SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı, ‘Sosyal
Güvenlik Kurumu’ adı altında birleştirilecek. Böylece 3 farklı
kurumca sunulan kamu sigortacılığında standart birliği sağlanacak.
Devlet memuru, işçi ve bağımsız çalışan ayırımı ortadan kalkacak.
Emeklilik mevzuatı bakımından tüm çalışanlar eşit haklara sahip
olacak.
Daha önce SSK’da yönetim kurulu üyeliği yapan araştırmacı yazar
Ahmet Aldemir sosyal güvenlik kurumlarının 1950’li yıllarda
kurulduğu, ilk emeklilerini de 1975’ten itibaren vermeye başladığı
bilgisini veriyor. Kurumların birikimleriyle 15 yıl kadar kendi
başına varlığını sürdürebildiğine dikkat çeken Aldemir, “Aradan
geçen sürede Türk sosyal güvenlik sisteminin doğru kurgulanmadığı
ortaya çıktı.” diyor. Yıllarca toplanan primlerin verimli biçimde
değerlendirilemediğini vurgulayan Ahmet Aldemir, sosyal güvenik
fonlarının sorumsuz iktidarlarca bütçe açıklarının finansmanında
kullanıldığını aktarıyor. Aldemir, sık sık prim affı çıkarılmasının
sistemi olumsuz etkilediğini dile getiriyor. Aldemir, erken yaşta
emekliliğin de kurumların aktueryal dengesini bozduğunu
vurgulayarak, “50 yaşında emekli olması gereken kişiyi 40 yaşında
emekli ederseniz 10 yıllık prim kaybınız doğar, 10 yıl da daha
fazla emekli aylığı ödersiniz.” diye konuşuyor.
Sosyal Güvenlik Uzmanı Prof. Dr. Fehim Üçışık ise sistemi genç
emekliliğin değil, prim tahsilatındaki yanlış uygulamaların
çökerttiği görüşünde. Çok kazananla asgari ücretli çalışanlardan
alınan primlerde adaletsizlik yapıldığını belirten Üçışık, “Yüksek
ücretliden göreli olarak az prim alındı. Öte yandan asgari
ücretliden ise kazanmadığı paranın bile primi istendi. Bu da
istihdamın kayıtdışına çıkmasını körükledi.” ifadesini kullanıyor.
Açıkların, prim tahsilatının artırılmasıyla kapatılabileceğini dile
getiren Üçışık, bunu sağlamak için prim oranlarının düşürülmesi,
sosyal güvenlik sistemine girmenin cazip hale getirilmesi
gerektiğini kaydediyor. Üçışık, çözüm önerisini, “Primler
düşürülsün, emekli aylıkları artırılsın, standart birliği
sağlansın.” sözleriyle özetliyor. Üçışık, AK Parti hükümetinin
hazırladığı sosyal güvenlik reformu tasarısının genel anlamda
problemleri giderebileceğini sözlerine ekliyor.
HABER: Necip Çakır
KAYNAK: