Türkiye'nin Musul ve Kerkük'e girme hakkı var mı? 1926 Ankara Anlaşması maddeleri
Abone olIKBY'nin referandum kararı alması sonrası Türkiye ve IKBY arasında karşılıklı mesajlar verildi. Barzani yönetimi ise referandum kararından vazgeçmedi. IKBY'yi en çok korkutan konu ise 1926 Ankara Anlaşması. 1926 Ankara Anlaşması neleri içeriyor ve kapsıyor?
IKBY'nin referandum konusunda diretmesi Türkiye'yi de
harekete geçirdi. Meclis'in referandumdan önce olağanüstü
toplanacak olması da bu hamlelerden biri. Kamuoyunda dillendirilen
bir diğer konusu ise Irak'ta yaşanacak bu referandum sonrası Ankara
anlaşmasının gündeme gelip gelemeyeceği. Peki ama 1926 Ankara
Anlaşması neleri içeriyor? Herkesin merak ettiği bu anlaşmanın
detayı ve maddeleri nelerdir? İşte Türkiye'nin Musul ve Kerkük'e
girmesine imkan sağlayan Ankara Anlaşması ile ilgili tüm
detaylar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ay sonunda toplanması beklenen Milli
Güvenlik Kurulu’nu Kuzey Irak’ta yapılacak referandumun önüne
çektiklerini açıkladı. Erdoğan, Barzani için “Bu konudaki
hassasiyetimizin ne denli ileride olduğunu çok daha net, açık
görecektir” dedi. Türkiye, MGK kararıyla, Irak’ta yapılacak
referandumun Türkiye’nin milli güvenliğini tehdid eden bir adım
olarak kabul edilemez olduğunu net bir şekilde vurgulayacak.
Barzani hükümetini ekonomik olarak izole edebilecek hatta
Türkiye’nin bölgedeki askeri varlığını arttırmasını da içerebilecek
ciddi tedbirler masada.
TÜRKİYE’NİN ELİ GÜÇLÜ
MGK, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin 25 Eylül’de yapmaya
hazırlandığı referandumdan 3 gün önce toplanacak. Bir hafta erkene
çekilen toplantıda Barzani’nin referandum ısrarı tüm yönleriyle
değerlendirilecek. Irak’ın toprak bütünlüğünün bozulmasını milli
güvenlik sorunu gören Türkiye’nin güvenlik algılamaları ve
caydırıcı önlemler masaya koyulacak. Adımlar arasında ticaret,
petrol transferi gibi Kuzey Irak yönetimini ekonomik anlamda
çökertecek tedbirlerin yanısıra, Türkiye sınırlarına sıçrayabilecek
çatışmalara karşı Ankara Anlaşması’nda da açıkça ifade edilen
tedbirleri ve 75 k.m. derinlikte askeri harekat sahası ihtimali
bulunuyor. Ankara Anlaşması gereği sınırlardaki muhtemel değişiklik
ve Irak hükümetinin verdiği toprak bütünlüğü vaadini
karşılamamasının da 1926’da yapılan sınır anlaşmasının yeniden
değerlendirmesinin yolunu açabileceği belirtiliyor.
GEREKLİ İKAZLARDA BULUNULDU
Bağımsızlık referandumu bölge ülkeleri için de tehdit. Bu
tehditlerin başında, referandum sonrası Irak’ta önce etnik, sonra
mezhep temelli yeni bir çatışma ortamına girilmesine dair güçlü
beklenti geliyor. Halen DEAŞ ile mücadelenin sonuçlanmadığı Irak’ta
Barzani’nin referandum yoluyla ayrışma adımı samimi bulunmuyor.
Bölgesel dengelerin yeniden kurulması girişimi olarak görülen
referandumun Türkiye’nin sınırları boyunca uzanan terör koridoru
planlamalarının bir aşaması olarak yankı bulması da endişeleri
arttırmış durumda. Yine Barzani’nin, başta Kerkük olmak üzere
Türkmenlerin yoğun bulunduğu bölgelerde hukuku çiğneyerek
başlattığı işgal girişimi de Türkiye’nin tepkisini çekiyor. Türkiye
ve İran, bölgeye yönelik temaslarını ve istişarelerini arttırdı.
Son olarak geçen hafta MİT Müsteşarı Hakan Fidan Irak’ı ziyaret
etmiş, aynı dönemlerde İranlı komutan Kasım Süleymani de Irak’ta
temaslarda bulunmuştu. İki ismin de Irak’ta Barzani yönetimiyle
görüştüğü ve gerekli ikazlarda bulunulduğu belirtiliyor. Türkiye
bir yandan Barzani yönetimine son ikazlarda bulunurken bir yandan
da konuya ilişkin Bağdat hükümeti ve İran ile temasta. İran ve Irak
hükümeti ile Türkiye’nin bölgesel endişelerin giderilmesine yönelik
istişarelerinin sürdüğü belirtiliyor.
İSRAİL GİBİ
Barzani’nin İsrail’in stratejisini güderken İsrail gibi yapayalnız
kalmasının kaçınılmaz olduğu belirtiliyor. Başta Türkiye, Irak’ın
diğer komşularının alacağı tepki kararlarıyla Irak kuzeyindeki Kürt
halkının batının maşası olarak tek başına kalacağı ve hiçbir dost
bulamayacağı vurgulanıyor. Bugün bölgede aidiyet meselesi olan
Türkiye’nin sadece Türkmenler için değil Araplar ve Barzani’nin
karşısında olan Kürtler için, bütün Irak halkı için, gücü, kuvveti
ve sahip olduğu büyük mirasla umut halinde bulunduğu vurgulanırken,
“Türkiye kucaklayıcı olmalı, mezhepsel ve etnik kökene bakmadan tüm
bölge halkına sahip çıkmalıdır ki bölgedeki ihanet odaklarının
emelleri boşa çıksın, değerlendirmeleri yapılıyor.
ANKARA ANLAŞMASI
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül döneminde Ortadoğu Başdanışmanlığını
yapan Kerkük Vakfı Başkanı Uluslararası Türk-Arap Diyaloğu Birliği
Genel Sekreteri Erşat Hürmüzlü: “Bugün Barzani’nin referandum
kararı karşısında bütün Irak halkları, Türkmenler, Araplar hatta
bazı Kürtler de Türkiye’den birtakım caydırıcı icraatlar bekliyor.
Bu sadece Türkiye’den de değil, İran’dan ve Bağdat Hükümetinden de
bekleniyor. Sayın Başbakanımızın İbadi ile görüşmesi ve mutabakat
içinde olunduğunun açıklanması önemli bir adım. Bölgedeki bu üç
güçlü devletin bir söz ve hareket birliğine varmaları ve bu
doğrultuda hareket etmeleri gerekir. En büyük oyuncu Türkiye ve
MGK’da da caydırıcı önlemlerinin ortaya koyulması bekleniyor. Bugün
Barzani hükümetine Irak kendi kapısını kapattı. Türkiye ve İran da
kapısını kapatırsa, ama bunu halka zarar gelmeyecek ölçüde yaparsa
Barzani’nin ekonomisine darbe olur ve büyük caydırıcılığı olur.
Türkiye Habur’u kapatıp Ovaköy sınır kapısından Irak ile ticaretini
sürdürebilir. Hava trafiğinde Kuzey Irak Türkiye’ye muhtaçtır.
Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçebiliyor. Dolayısıyla hava trafiğine
ilişkin bir takım önlemler alınabilir. Yine 1926 Ankara
Anlaşmasında bazı maddeler var ki Irak hükümetinin buna uymasını
öngörüyor. Eğer ayrışma olursa Irak anlaşmanın taahhütlerini yerine
getirmemiş olur. MGK’dan 1926 Anlaşmasını masaya getirilmesine
ilişkin bir açıklama da gelebilir.”
TÜRKİYE MÜDAHALE EDEBİLİR Mİ?
Türkiye ile Irak arasındaki sınırı belirleyen ve komşuluk
ilişkilerini düzenleyen Ankara Antlaşması, 05 Haziran 1926
tarihinde, Türkiye, Irak ve İngiltere arasında imzalandı.
Antlaşmanın 1. Maddesi ile Türk-Irak hududu, Milletler Cemiyeti’nin
29 Ekim 1924 tarihinde kararlaştırdığı şekilde (Brüksel Sınır
Çizgisi) kesinleşti. Kuzey Irak’ta bağımsız bir devlet kurulması
halinde 1926 Ankara Antlaşması ile Milletler Cemiyeti’nin 29 Ekim
1924 tarihli kararı ortadan kalkmış olacaktı. Böyle bir durumda
statüko ante’ye dönülerek Musul ve Kerkük petrol alanları dahil
olmak üzere Kuzey Irak bölgesi yeniden Türk toprağı olacaktı. İşte
anlaşmanın ilk beş maddesi:
Madde 1. Türkiye ile Irak arasında sınır, Milletler Cemiyetinin 29 Ekim 1924 günlü oturumunda kararlaştırılmış çizgiye uygun olarak, aşağıdaki biçimde kesinlikle belirtilmiştir. (Brüksel Sınır Çizgisinin Tanımı) Bununla birlikte, sözkonusu bu sınır Aşuta ve Alamun güneyinde, bu iki yeri birbirine bağlayan yolun Irak topraklarından geçen kesimini Türk toprakları içinde bırakmak üzere, değiştirilmiştir.
Madde 2. Son Fıkrası saklı kalmak üzere, 1. Madde ile belirlenen sınır çizgisi işbu Andlaşmaya bağlı 1/250.000 ölçeğindeki harita üzerinde gösterilmiştir. Metin ile harita arasında aykırılık görülürse metin geçerli olacaktır.
Madde 3. Birinci Maddede tanımlanan sınır çizgisini toprak üzerinde işaretlemek üzere bir Sınır Komisyonu kurulacaktır. Bu komisyon Türkiye Hükümetince atanacak iki ve Britanya ve Irak Hükümetlerince ortaklaşa atanacak iki yetkili temsilci ile, kendisi kabul ederse, İsviçre Cumhurbaşkanınca İsviçre uyruklu bir başkandan oluşacaktır. Komisyon en kısa sürede ve en geç bu Ândlaşmanın yürürlüğe koyulmasından başlayarak 6 ay içinde toplanacaktır. Komisyonun kararları çoğunlukla alınacak ve buna tüm Bağıtlı Yüksek Tarafların uyması gerekecektir. Sınır Çizimi Komisyonu, her durumda, işbu Ândlaşmadaki tanımları en yakın biçimde izlemeğe çalışacaktır. Komisyonun giderleri Türkiye ve Irak arasında eşit bölüşülecektir. İlgili Devletler, Komisyonun görevini yapabilmesi için, gerekli yerleşme, işçi, gereçler (kayıklar, işaret taşları) ile ilgili tüm konularda, gerek doğrudan doğruya, gerek yerel makamlar eliyle, yardım etmeği yükümlenir. Sözkonusu Devletler, bundan başka, Komisyonca koyulacak nirengi noktalarına, sınır işaretlerine, kazık ve öbür işaretlere uymayı yükümlenir. Sınır işaretleri birinden öteki görünebilecek biçimde koyulacak ve üzerine sayısı yazılacaktır. Bunların yerleri ile sayıları bir harita üzerinde gösterilecektir. Sınırın belirlendiğini gösteren kesin tutanak ve ona ekli haritalar ve belgeler üçer örnek olarak düzenlenecek ve bunlardan ikisi sınırdaş devletleri hükümlerine, üçüncüsü ise, aslına uygunluğu onaylanmış örnekleri Lozan Andlaşmasmı imza eden devletlere sunulmak üzere, Fransız Cumhuriyeti Hükümetine verilecektir.
Madde 4. Birinci madde uyarınca Irak'a bırakılan topraklardaki halkın uyrukluğu sorunu Lozan Andlaşmasının 30-36. maddelerine göre çözüme kavuşturulacaktır. Bağıtlı Yüksek Taraflar Lozan Andlaşmasının 31., 32. ve 34. maddelerinde öngörülen seçme hakkının bugünkü Andlaşmanın yürürlüğe koyulduğu günden başlayarak iki ay süre için geçerli olabileceğini kararlaştırmışlardır. Bununla birlikte, Türkiye sözkonusu halktan seçme haklarını Türkiye uyrukluğu için kullananların işbu haklarını tanıma konusunda serbestliğini saklı tutar.
Madde 5. Bağıtlı taraflardan her biri 1. maddede belirlenen sınır çizgisinin kesinliğini ve bozulmazlığını kabul ederek, bunu değiştirmeği amaçlayan her hangi bir girişime geçmekten sakınmayı yükümlenir.
SÖZ HAKKIMIZ VAR
Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim üyesi Prof.
Dr. Mehmet Akif Okur: “Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimin hayat
damarları Türkiye’den geçiyor. Bölgesel yönetimin ekonomisi,
gelirlerinin yüzde 80-90’ı Türkiye ile bağlantılı kazanılıyor.
Türkiye’nin petrol satışlarını durdurması, bölgesel ticarete
kısıtlama getirmesi bile Erbil’i ciddi ölçüde zora sokacaktır.
Erbil bugün uzun süredir maaşları ödeyemeyen, temel alt yapı ile
ilgili hizmetleri sunamayan bir yapı olarak karşımıza sunuyor.
FIRAT KALKANI GİBİ OLABİLİR
Bağımsızlıktan umulan halkın refahının artması ise Türkiye’nin
verdiği sinyal, Erbil’in üzerine daha ciddi yüklerin birikeceğini
gösteriyor. Bir diğer konu da PKK koridorunu engellemeye yönelik
seçenek. Türkiye Fırat Kalkanı ile nasıl bunu yapmışsa
Telafer-Şengal güzergahından çekeceği çizgiyle Irak’ta da
yapabilir. Ankara Anlaşması’na dikkat çekmekte yarar var. Irak’ın
toprak bütünlüğüyle ilgili bir mesele. Bağdat hükümetiyle
referandumun önlenmesi konusunda aynı çizgiyi savunsa da Bağdat
Hükümetinin Süleymaniye, Erbil ve Duhok’ta bir referanduma evet
demesi denklemleri değiştirir. Türkiye’nin Ankara Anlaşmasını
gündeme getireceği bir noktaya varır konu.
TALEPLER MASAYA GELECEK
Bölgede statüko yeniden değişecekse, Türkiye’nin kendi güvenliği
ile ilgili teminatlar içeren yeni talepleri olacaktır. Burada
uluslararası hukuk nezdinde Türkiye’ye de söz söyleme hakkı doğar.
Bugün Musul kırsalında bulunan ve Musul’a bağlı olan belirli
bölgelerde de referandum yapılmak istendiği düşünüldüğünde ve Musul
ile ilgili yeni egemenliğin söz konusu olması halinde Türkiye,
tarihte yaptığı gibi kendi tezlerini uluslararası kamuoyuyla
paylaşmaya başlar.”