Kanser türlerinin yoğunluğu çeşitli nedenlerle bölgelere göre farklılık gösteriyor. Marmara Bölgesi'nde özellikle sigaradan kaynaklı kaynaklı kanserlerin ön plana çıktığını belirten Türkiye Kanserle Savaş Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Ertem, Karadeniz'de ise tiroide bağlı kanserlerin yoğunlukta olduğunu, bunun da Çernobil'in etkisiyle ilgili olduğunu söyledi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Kanserle Savaş Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Ertem, Türkiye'nin kanser haritasına ilişkin yaptığı açıklamada, bölgelerin yoğunluklarına ve insan kalabalıklarına göre kanser türlerinin değişiklik gösterdiğini söyledi. Türkiye'nin büyük bir kısmının Marmara Bölgesi'nde şehir hayatı içerisinde yaşadıklarını hatırlatan Ertem, "Bunun getirdiği en önemli sıkıntılardan biri, sigara kullanımı. Maalesef Türkiye'de sigara kullanımı yüzde 60'lar oranında. Dünyada bir deyim vardır 'Türk gibi sigara içmek.' Böyle yoğun bir şekilde sigara içen bir toplumda Marmara Bölgesi'ndeki bu yoğunluk da gözlendiğinde, özellikle sigaradan kaynaklanan kanserler ön plana çıkıyor." diye konuştu. Marmara Bölgesi'nde yine sigaranın etki ettiği mesane kanserinin de sık görüldüğünü anlatan Ertem, sigaranın sadece akciğer kanserine değil, pankreas, mide, mesane kanserine de sebep olduğuna dikkati çekti. Marmara Bölgesi'nde yaşayan erkeklerde en çok akciğer kanseri görüldüğünü belirten Ertem, sözlerini şöyle sürdürdü: "Erkeklerde trakea denilen nefes borusu kanserleri yine birinci sırada yer alıyor. İkinci sırada mesane ve daha sonrasında gelen mide kanseri gibi hastalıklar ön plana çıkmış vaziyette. Kadınlarda ise her zaman olduğu gibi meme kanseri, birinci sırada. Kadınlarda gittikçe artan sigara kullanımı neticesinde akciğer kanseri öne doğru bir eğilim gösteriyor. Karadeniz Bölgesi'nde de tiroid hastalığı ve tiroide bağlı kanser hastalıkları ön plana çıktığı bilgisini veren Ertem, "Bunların sebebinin geçmiş dönemlerden Çernobil ve nükleer santralden oluşan radyasyon kaçaklarının günümüze kadar yansıması olduğunu söyleyebilirim" dedi. Prof. Ertem, Doğu Anadolu Bölgesi ve Erzurum'da ise sıcak çay içmeye bağlı özofagus yani yemek borusu kanserleri ve mide kanserleri ön plana çıktığını aktardı. Ertem, "Güneydoğu Anadolu'da yine mide kanserleri daha sık görülüyor. İç Anadolu Bölgesi'nde ise akciğer, mide ve kalın bağırsak kanseri yoğunlukta. Türkiye'nin sahil kesimlerinde ise mesane kanseri ön planda" ifadelerini kullandı. Kanserin oluş mekanizmasında genetik, fiziksel ve beslenme olmak üzere 3 etkenden bahsedilebileceğini aktaran Ertem, genetik etkenli olarak aileden geçen kanserlerin yüzde 15 oranında olduğunu, fiziksel çevre ve beslenme etkenli oluşan kanser türlerinin ise daha yoğunlukta olduğunu vurguladı: "Mesela Batı toplumlarında kalın bağırsak kanseri ön plandayken, bizim de zaman içerisinde Batı tarzı beslenmemizle beraber kalın bağırsak kanserlerini daha sık görmeye başladık. Gene de biz beslenme açısından şanslıyız, ülkemizde çok çeşitlilik var. Doğal beslenmeyi yakalayabiliyoruz. Tamamen sanayileşme söz konusu değil. Ama bölgelerin etkenleri var tabii ki. Etle beslenmek mide ve kalın bağırsak kanserlerine etken olabiliyor. Yine yemek borusu kanserlerinde sıcak gıdalar tüketmek söz konusu. Bu beslenmenin içerisine sigarayı da sokabiliriz. Dolayısıyla sigara tabii her şeyin başında geliyor." Kanserin tedavisi mümkün bir hastalık olduğunu belirterek, erken tanının önemine işaret eden Ertem, sözlerini şöyle tamamladı: "Erken tanı için kanser tarama programları var. Örneğin, prostat kanserinde bir 'PSA' (Prostat Spesifik Antijen) denen bir enzime bakılması. 50 yaşından sonra her erkek ve kadının kolonoskopi yaptırarak kalın bağırsak kanserinden korunabilir. Kadınların 40 yaşından sonra mutlaka mamogrofi yaptırarak meme taramasından geçmesi kanseri erken yakalatacaktır. Kanser erken yakalandığı zaman tedavisi olan bir hastalıktır ve kanserin yüzde 100'e yakın bir tedavi şansı vardır. Onun için herkesin bu konuda uyanık olması ve kendilerini bu kontrollerden geçirmesi önemli."