Türkiye'nin kanını emenlere sert çıktı
Abone olBaşbakan, ulusa seslendi. Erdoğan, Türkiye'nin kanını emenlere "Bir avuç sülük" dedi. Erdoğan, CHP'ye göndermeler yaptı. İşte Erdoğan'nın ulusa seslenişi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bir avuç sülük bu ülkenin kamu
ve özel bankalarında 50 milyar dolarını alan ve yağma etti'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Ulusa Sesleniş konuşmasında, ekonomik
gelişmelerden örnekler verdi. Özel sektörün ülkenin her tarafında
şahlanan bir yükseliş içinde olduğunu belirten Erdoğan, piyasalara
güvenin hakim olduğunu söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu: ''Yıllık
bileşik faiz oranları yüzde 16 civarına geriledi. Devlet borç ve
faiz batağına saplanmış, toplumun umutları zayıflamıştı. Allah
korusun, düne kadar (Türkiye, Arjantin olur mu?) sorusu bütün
sıcaklığıyla gündemdeyken, ülkemizi borcunu çeviremeyecek bir
noktadan, bugünlere getirdik. Kamu net borç stokunu yüzde 95'lerden
yüzde 63'lere indirdik. İşçi sözleşme yapıyor, maaşına bir miktar
zam alıyordu, ama daha sözleşmenin mürekkebi kurumadan, enflasyon
illeti cüzdanları kemiriyor, alınan zammı silip süpürüyordu. Memur,
görece olarak maaşına bir artış alıyordu, ama verilen artış birkaç
misliyle daha altı ay içinde eriyordu. Maaş artışları, enflasyon
kuyusunun dipsiz karanlıklarına atılan taşlardan öteye geçemiyordu.
Dahası devlet, memurun, işçinin maaşını ödeyemeyecek duruma
gelmişti. Bakınız, hükümet olduğumuz gün, İMKB kapanış endeksi
10.002 iken bugün 26.009'a yükseldi. Bunun anlamı şudur. Yerli ve
yabancı yatırımcılar nezdinde Türkiye'nin güvenilirliği ve değeri 3
Kasım'dan bugüne ikibuçuk kat artmıştır. Israrla 'güven ve istikrar
ortamının sağlamlaşması' dediğimiz budur. Evet, bu yüz ağartıcı bir
başarıdır, ama bu başarı bize yetmez. Bu geldiğimiz seviye ile
yetinmiyoruz, yetinemeyiz, yetinmeyeceğiz. (Zor olanı başardık,
zemini düzenledik, krizi çözdük, kaosu atlattık) diye rehavete
kapılıp ülkemizin büyük hedeflerinden asla vazgeçmeyeceğiz.'' BİR
AVUÇ SÜLÜK Türkiye'nin imkanları, kaynakları ve potansiyeli çok
büyük bir ülke olduğunu vurgulayan Başbakan, ''Türkiye'nin gücünü
dağıtmasalardı, aynaklarımızı telef etmeselerdi bugün çok daha
ilerilerde olacaktık. Bir avuç sülük bu ülkenin kamu ve özel
bankalarında 50 milyar dolarını talan ve yağma etti. Henüz tam
olarak bunun hesabını görebilmiş değiliz'' dedi. Erdoğan, sözlerine
şöyle devam etti: ''Bir çeşit kapkaçla çalınan, hortumlanan 50
milyar doların ne kadar iş, aş ve ekmek olduğunu, bu parayla kaç
fabrika kurulabileceğini, sönmekte olan kaç ocağın yeniden
tütebileceğini varın siz hesap edin. Ama hemen şunu ifade edeyim
ki, bir bir hesabı görülmekte olan bu yağma düzenine son
verilmektedir. Türkiye'nin imkanları ve kaynakları yeniden
Türkiye'ye kazandırılmaktadır. Milletin emanetine sahip çıkmaya
devam edeceğiz.'' DIŞ POLİTİKA Türkiye'nin her zaman çıtayı daha
yükseğe koymak zorunda olduğunu vurgulayan Erdoğan, Ulusa Sesleniş
konuşmasında dış politik gelişmelere de değindi. Erdoğan şöyle
konuştu: ''Yaptıklarımızla yetinmiyoruz, yetinemeyiz. Türkiye'nin
hak ettiği vizyon daha büyük düşünmemizi gerektiriyor.
Zannetmeyelim ki, bizim dışımızdaki dünya değişmez, sabit dengeler
üzerine kurulmuş olan bir dünyadır. Dünyadaki bütün büyük
devletlerin de başlarında aşmaları gereken büyük dertler, büyük
meseleler var. Zira, dünya yeniden şekilleniyor. Duyduklarınız,
gördükleriniz bunun sancılarıdır. NATO bunun için yeni bir rol
arıyor. BM bu sebeple yeniden yapılandırılıyor. AB içindeki kimlik
bunalımı bu yüzden yaşanıyor. Son tartışmaları, krizleri böyle
okumak, bu çerçevede değerlendirmek, hem bizim hem de insanlığın
ortak kaderi açısından belirleyici olacaktır. Bunlar karşısında
umutsuzluğa kapılmak yerine, bunları ülkemizin geleceği için yeni
fırsatlar olarak değerlendirmek gerekir. Unutmayalım ki, bundan
önce olduğu gibi bundan sonra da kendini yenileyenler ayakta
kalacak, değişime ayak uyduramayanlarsa tarih sahnesinden silinip
gidecektir. Geriye dönüp bir bakın, yakın geçmiş bunun acı
örnekleriyle doludur. Bizim bugün karşı karşıya olduğumuz temel
soru şudur: Türkiye'yi nerede görmek istiyoruz? Tarihin ilerleme
merdiveninde varacağımız son aşama burası mıdır? Yeni bir çağın
eşiğindeyiz. Sağdan soldan gelen baykuş sesleri sizleri
yanıltmasın. Geçiş döneminin ortaya çıkardığı kaos görüntüsü
sizleri korkutmasın. İnsanoğlu uçmayı öğrendiğinde sınır taşlarını
da yerlerinden oynatmıştı. Şimdiyse internet devriminin
hızlandırdığı küreselleşme dalgasının Berlin duvarlarını nasıl
yıkıp geçtiğine hep birlikte tanık oluyoruz. Dünya, artık Çin
setleri dünyası değil. Psikolojik duvarların da, fiziki sınırların
da bu dalgadan etkilenmemesi düşünülemez. Bu etkiye direnmek,
akıntıya karşı kürek çekmekten farksız beyhude bir çabadır.
İnsanlık bir gün mutlaka barış içinde bir arada yaşamayı öğrenecek.
Milletlerin refah ve mutluluğu için başka bir yol düşünemiyorum.''
52 ÜLKEYİ ZİYARET Hükümetin dış politikadaki temel parametresinin
düşman üretmek değil, dost kazanmak olduğunu belirten Erdoğan,
''Tarihimizin en aktif ve en dinamik dış politikasıyla açtığımız
kapılar, uzattığımız dostluk elleri hep bu özlemin eseridir'' dedi.
Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere, bazılarını defalarca
olmak üzere bugüne kadar toplam 52 ülke ziyaret ettiğini hatırlatan
Erdoğan, ''Millet olarak bizim dünyaya söyleyeceğimiz çok esaslı
sözlerimiz var ve dünyanın da bu sözleri duymaya ihtiyacı var.
Bizim tarihi tecrübemiz ve birikimimiz bugün omuzlarımıza
insanlığın ortak geleceğine de katkı yapma sorumluluğunu
yüklemektedir. Milletçe bizi bekleyen görev, aynı zamanda özgür
dünyanın inşasında aktif rol oynamaktır'' diye konuştu. ''Ne yazık
ki, hala eskimiş akılla düşünen bazı hatipler, kürsülerde
ideolojilerin kalın duvarları arkasından konuşuyorlar'' diyen
Başbakan, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: ''Geçmişte bu seslere
kulak vererek ne kazandık ne kaybettik? Zaman artık bu soruyu kendi
kendimize sorma zamanı. İster sağdan ister soldan olsunlar, ister
içeride ister dışarıda, ister doğudan ister batıdan konuşsunlar.
Buradan bir kez daha ilan ediyorum; onların devri geçti,
dinleyicileri kalmadı ama, bir tek onlar bunun farkında değil.
Ümitsizlik yayanlara kulak vermediğinizi bildiğim halde bir kez
daha hatırlatma ihtiyacı duyuyorum. Her kim, ümitsizlik yayıyor,
karamsarlık tohumları saçıyorsa ona asla itibar etmeyin. Çünkü,
bizim inancımızda, bizim kültürümüzde umut kapıları ardına kadar
açıktır, umutsuzluk kapısı ise kapalıdır. Yeter ki sizler,
gözlerinizi ufuk çizgisinden ayırmayın.'' VATANDAŞIN İTİBARI VARSA
DEVLETİN İTİBARI VARDIR Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bizim
siyaset tasavvurumuza göre toplum ve devlet arasında bir güç
çekişmesi yoktur, olmamalıdır. Devlet, millet için vardır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlardan ulusa seslendi. Erdoğan, ''Ulusa
Sesleniş'' konuşmasında, her yaş grubuyla, her şehirdeki
vatandaşlarla, ayrı ayrı, yüz yüze konuşmak, dertleşmek, umutları
tazelemek, beklentileri ve taleplerini paylaşmak istediğini
söyledi. Konuşmasında, ''Omuzlarımıza aldığımız emaneti onurla
taşıyarak hedefe doğru süratle mesafe aldık, alıyoruz'' diyen
Erdoğan, milletin hafızasının sağlam olduğuna inandıkları için
''enkaz devraldık'' edebiyatının ve mazeret siyasetinin arkasına
sığınmadıklarını vurguladı. Erdoğan şöyle konuştu: ''Ucuz popülizme
ne tenezzül ettik, ne de zerre kadar prim verdik. Siyaseti kapalı
kapılar arkasında belirleyen, yürüdüğü çizgiyi halktan gizleyen,
maskeli bir siyaset yerine açık, şeffaf bir yönetim tarzı
belirledik. Aşkla, heyecanla her gün tazelenerek, bu çizgide
yürümeye, koşmaya, ülkemizin ufkunu genişletmeye devam ediyoruz.
Bir tek meselemiz, bir tek derdimiz var: halkımızın mutluluğu,
Türkiye'nin onuru. İstiyoruz ki, bugün olduğu gibi, yarın da
alnımız ak olarak halkımızın gözünün içine bakalım, insanımızın
elinden tutalım, birikimlerimizi, tecrübelerimizi aktaralım.
Başarımızın sırrını gizlemeden, saklamadan sizlerle paylaşmaktan
onur duyuyoruz. Bizim siyasetimizin gizli şifreleri yoktur. Çünkü
gizli şifreleri olanların milletten sakladıkları hesapları vardır.
Bütün açık yürekliliğimizle kendimize, halkımıza, Türkiye'ye
güveniyoruz. Bizim yönetimimizde her şey halkın gözü önünde cereyan
ediyor ve her şey ayan beyan oluyor. Risk almaktan çekinmiyoruz.
Risk alma pahasına gerçeği gizleme, örtme yoluna gitmiyoruz. Bizim
siyaset tasavvurumuzda ahlak ve siyaset arasında hasımlık değil
hısımlık vardır. Evet.. Bir şey ya doğrudur ya da yanlıştır. Bir
doğrunun ya da bir eğrinin siyaseten doğrusu, siyaseten eğrisi
olmaz, olmamalı. Açık, şeffaf, demokrat bir yönetimde, her şey
halkın gözü önünde cereyan ederse, halk yönetime dahil olduğunu,
aklının, vicdanının yönetimde temsil edilip edilmediğini bilir ve
neyin doğru, neyin eğri olduğuna kendisi karar verir. Siyaset,
halkın yerine düşünmek, halka rağmen yapmak değil, halkla birlikte
düşünmek, birlikte iş yapmaktır.'' KAVGAYA TENEZZÜL ETMİYORUZ Bilgi
edinme hakkını en temel vatandaşlık hakkı sayan yönetim anlayışıyla
Türkiye'nin ve vatandaşların gücünü harekete geçirdiklerini ve her
alanda kilitlenen kapıları açtıklarını belirten Erdoğan, yılların
kemikleştirdiği önyargıların ortadan kalktığını ifade etti.
''Türkiye'de bir nesli heba eden, gücümüzü, maneviyatımızı,
aidiyetimizi yaralayan o sahte kutuplaşmaların, Meclisteki,
sokaktaki, üniversitedeki o nahoş kavgaların ne kadar da gereksiz
olduğunu bugün artık hepimiz görüyoruz'' diyen Başbakan Erdoğan,
şunları kaydetti: ''Meğer yıllarca, ne kadar da anlamsız sebeplerle
birbirimizin kalbini incitmişiz diyoruz. Şükür ki, şimdi aynı
yanlışları yapmıyoruz, kavgaya tenezzül etmiyoruz, medeni bir
millet olarak konuşarak meselelerimizi çözüyor, aynı ufka bakıyor,
aynı istikamette birlikte omuz omuza yürüyoruz. Demek ki, kavgasız,
çatışmasız olurmuş, demek siyaset kırmadan dökmeden yapılabilirmiş.
Demek ki, bizim çok uzağımızda zannettiğimiz, 'Öteki' diye
dışladığımız insanlar öz akrabalarımız kadar bize yakınmış. Güven
ve istikrar ortamını sağladığımızda, birbirimize güvendiğimizde, bu
ülkenin enerjisini, aklını, geleceğini temsil eden çocuklarımız,
gençlerimiz sadece ve sadece ülkeleri için, insanlık için,
kendilerini büyüten anne ve babaları için hayırlı birer evlat
olarak yetişmekten başka bir ideal peşinde koşmayacaklar. İşte
ülkemiz dünyanın gözü önünde bunu başarmıştır. Bugün dünyada
hakkında en çok konuşulan ülkelerden biriyiz. Kim ne derse desin,
Türkiye için bu bir iade-i itibardır. Bu itibar sürecini başarıyla
yönetiyoruz ve bu başarı bize nasip olduğu için onur duyuyor, bu
yüce görev için bizi vesile kılan illetimize bir kere daha
şükranlarımızı sunuyoruz. Türkiye, 2005 yılının ilk yarısını da
huzurla tamamlıyor. Allah, bu huzuru, bu mutluluğu kıskananlara
fırsat vermesin. Türkiye'yi zaafa düşürmek isteyenler, bizim
zaafımızdan nemalanmak isteyenler her zaman olabilir. Onların
varlığı bizi büyük rüyalarımızdan alıkoyamaz. Zaman, en büyük hakem
olarak hepimizi test ediyor. Biz hayırla anılacak işler yaparak
milletimizin hafızasında ve gönlünde müstesna bir yere ulaşmayı
hedefliyoruz...'' MİLLETİN GÜÇLENMESİ Amaçlarının milletin
gönlündeki yerine layık olarak sorumluluklarını tamamlamak olduğunu
kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin milletin eliyle muazzam bir imkan,
bereketli bir iklim yakaladığını ve bu iklimden azami derecede
yararlanılması gerektiğini dile getirdi. ''Yakın zamanlara kadar
halka söylenmeyen hususlardan biri toplumun güçlenmesiydi'' diyen
Erdoğan, Türkiye'nin gücü, imkanları, kaynakları anlatılırken
sadece devletin gücünün, sadece devletin imkanlarının anlatıldığını
ifade etti. Erdoğan, ''Oysa bizim siyaset tasavvurumuza göre toplum
ve devlet arasında bir güç çekişmesi yoktur, olmamalıdır. Devlet,
millet için vardır. Millet de devletiyle dünya sahnesinde rekabet
fırsatı yakalar. Halkın, toplumun, vatandaşın yani milletin
güçlenmesi, neticede devletin güçlenmesidir.. Zira, güçlü devlet
gücünü vatandaşının gücünden alır, oradan almalıdır'' diye konuştu.
Erdoğan şöyle devam etti: ''AK Parti iktidarı olarak odaklandığımız
şey hem toplumun hem de devletin güçlü olmasıdır. Bu iki temel alan
birbiriyle çelişmez, aksine birbirini tamamlar. Bunun ne kadar
mümkün ve gerekli olduğunu Türkiye son ikibuçuk yılda gördü,
yaşadı. Vatandaşın itibarı varsa devletin itibarı vardır. Toplum,
takatsiz, dermansız ise devletin güçlü olması mümkün değildir. Güç,
merkezde toplanmışsa, dağılmıyorsa, ülkedeki her vatandaş o gücü
kendi gücü olarak hissetmiyorsa, herkes devlete kolayca
ulaşamıyorsa orada mutlaka aşılması gereken büyük bir sorun vardır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin tam anlamıyla sosyal bir hukuk devleti
olabilmesi için eğitimden sağlığa, Maliye yönetiminden tarıma,
şehirleşmeden çevreye sahici reformlar yapmamız gerekiyor. Hükümet
olarak bugüne kadar yaptıklarımız bir anlamda esaslı bir zemin
düzenlemesi olarak nitelendirilebilir. Bütün dünyanın dikkatlerini
üzerimize çeken büyük reformlar yaptık. Kırk yıl boyunca konuşulan,
şikayet edilen; ama sadece konuşulan düğümleri çözdük. En önemlisi,
siyaseti o girdaptan kurtardık. Ekonomiyi o karanlık tünelden
çıkardık ve ülkemizi güvenli, güvenilir, istikrara kavuşmuş bir
ülke haline getirdik.'' Güven ve istikrarın her şeyin başı olduğuna
dikkati çeken Başbakan Erdoğan, ''Güvenilir değilseniz kimse
sizinle birlikte yürümez'' dedi. AK PARTİ İKTİDARI DÖNEMİNDE
ÜRETİMDE BİR TEK DÜŞÜŞ OLDU Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''AK
Parti iktidarı döneminde üretimde bir tek düşüş oldu. O da şu:
Muhalefetin siyaset üretimi büsbütün düştü, çünkü malzeme
bulamıyorlar'' dedi. Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan
Ulusa Sesleniş konuşmasında, Hükümetin yaptığı icraatları anlattı.
Türkiye'nin meselelerinin aşıldığını ve açılması zor olan kapıların
da açıldığını kaydeden Erdoğan, ''Bugün itibariyle en büyük
önceliğimiz işsizlikle mücadeledir. Enflasyonu yendiğimiz gibi
işsizliği de yeneceğiz'' dedi. Erdoğan, şöyle konuştu: ''İşsizliği
yenmek için ekonomiyi yatırıma, üretime, verimliliğe, kaliteye
yönlendiriyoruz. Bölgesel adaletsizliklerin giderilmesi için,
haksız rekabetin azalması için var gücümüzle çalışıyoruz.
Türkiye'yi eksi büyümeden yani düpedüz küçülmeden, yüzde 10 büyüme
düzeyine çıkardığımız gibi, işsizliği de kademe kademe çözeceğiz.
Biliyorsunuz, 2003 yılından itibaren başlayan ekonomik büyüme,
verimlilik artışına dayalı olarak gerçekleşti. Firmalar, modern
teknolojilere yönelerek üretimi artırma yoluna gitmişlerdir. Bu
süreçte büyüyen ekonominin istihdama yansımadığı doğru değildir.
Kriz sonrası Türkiye ekonomisi bir yandan kriz ortamından çıkarken
aynı zamanda köklü biçimde kabuk değiştirmektedir. Bu yeni durum,
ekonomi için uzun vadede yararlı bir gelişme olarak görülmelidir.
Nitekim, istihdam rakamlarına bakıldığında krizin etkilerinin
azaldığı, istihdamın artış eğilimine girdiği açıkça görülüyor. Son
aylarda özellikle inşaat sektöründeki büyük canlanma, istihdamın
artması ve birçok sektörün dolaylı olarak büyümesi açısından son
derece umut vericidir. Öte yandan, 1500 doların altında geliri olan
illere uyguladığımız teşviklerin de yatırımları giderek
artıracağını düşünürsek işsizliğin orta ve uzun vadede azalacağını
rahatlıkla söyleyebiliriz.'' TÜRK LİRASINA DÖNÜŞ Enflasyon ve
yüksek faiz ateşinin, bütün sosyal ve ekonomik zafiyetlerin ana
kaynağı olduğunu belirten Erdoğan, ''Ülkemizi yakan bu iki ateş
kademe kademe sönmektedir'' diye konuştu. Geçmiş yıllarda neredeyse
her hafta bütün fiyatlar artığını dile getiren Başbakan Erdoğan, bu
artışın şimdi bazı mallarla sınırlı kaldığını, bazı malların
fiyatlarının ise yıl boyunca hiç değişmediğini ve bir kısmının
fiyatlarının düştüğünü ifade etti. ''TÜFE'deki enflasyon oranı,
2004 yılı sonunda ilk kez 35 yıl aradan sonra ilk kez yüzde 10'un
altına inmiştir. Bunun bir başarı olmadığını söylemek insafsızlık
değilse nedir?'' diyen Erdoğan, ''Enflasyon rakamlarının sokağa
yansımadığı'' ve ''Vatandaşların enflasyonun düşüşünü
hissetmediği'' iddialarının da külliyen yanlış olduğunu vurguladı.
Erdoğan, ''Birileri adeta, enflasyon düşmüş, faiz düşmüş, ekonomi
büyümüş bunlardan bana ne diyor ama, eğer ülkenin kaderiyle
ilgileniyorsan bunlardan bana ne deme lüksün yoktur'' dedi.
Erdoğan, geçmişte kazancının erimemesi için döviz satın alan
vatandaşların bugün elindeki dövizleri Türk lirasına çevirerek mal
veya hizmet almaya yöneldiğini veya tasarrufunu Türk parası olarak
tutmayı tercih ettiğini söyledi. ''AK Parti iktidarı döneminde
üretimde bir tek düşüş oldu. O da şu: Muhalefetin siyaset üretimi
büsbütün düştü, çünkü malzeme bulamıyorlar'' diyen Başbakan, ''Uzun
süredir cari açığı ve işsizliği ağızlarına sakız etmişlerdi, çok
şükür cari açıkta düşüş trendine girildi, yatırım ortamının
iyileşmesiyle, 1500 doların altında geliri olan illerimize
verdiğimiz teşviklerle işsizlikte de önemli mesafeler alıyoruz''
diye konuştu. Erdoğan, Türkiye ekonomisinin artık, rüzgardan nem
kapan bir ekonomi olmaktan çıktığını vurguladı. Başbakan,
Türkiye'nin bir yatırım, üretim, istihdam ve ihracat üssü yapılması
için ne gerekiyorsa yapılacağını da ifade etti.