Türkiye'nin hidrojen potansiyeli
Abone olGeleceğin enerji kaynağı hidrojen, tüm dünyadan uzman ve devlet adamlarının katılımıyla 13-15 Temmuz tarihlerinde İstanbul Lütfi Kırdar'da gerçekleştirilecek.
Hidrojen enerjisinin masaya yatırılacağı Uluslararası Hidrojen
Enerjisi Kongresi’nde, Türkiye’nin bu alanda sahip olduğu büyük
potansiyele dikkat çekilecek. Türkiye’yi petrol ve doğalgaza
ödediği milyarlarca dolarlık külfetten kurtarmasının yanı sıra
enerji ihraç eden ülke konumuna getirecek, geleceğin enerji kaynağı
hidrojen kendi geleceğini İstanbul’da arayacak. Merkezi İstanbul’da
bulunan Birleşmiş Milletler Uluslararası Hidrojen Enerjisi
Teknolojileri Araştırma Merkezi (UNIDO-IHEC), tüm dünyanın bu
alandaki dikkatini Türkiye’ye çekmek üzere 13-15 Temmuz 2005
tarihlerinde İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezinde Uluslararası
Hidrojen Enerjisi Kongresi düzenliyor. Tüm dünyadan uzman ve devlet
adamlarının katılımıyla gerçekleştirelecek olan kongre bin 500’ü
uluslarası katılımcı olmak üzere yaklaşık 4 bin kişeye ev sahipliği
yapacak. Kongrede, doğalgaz boru hatları ile ihracatı son derece
kolay olan, yatırım maliyeti ise termik santral yatırımlarını
geçmeyen hidrojen enerjisi konusunda Türkiye’nin sahip olduğu büyük
potansiyel ve avantajlara dikkat çekilecek. “Hidrojen, Türkiye’yi,
dünya enerjisinin kalbi yapacak” İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve
Sergi Sarayında düzenlenecek bu organizasyonun Türkiye’nin geleceği
açısından büyük önem taşıdığının altını çizen IHEC Kongre Başkanı
Prof. Dr. İ. Engin Türe, bu Merkez’in girişimi ile ilk kez hidrojen
enerjisi konusunda uluslararası bir kongre düzenlendiğine dikkat
çekti. Türkiye’nin bugüne kadar hızla gelişen teknolojiyi
yakalamakta geç kaldığını ve devamlı teknoloji ithal eden bir ülke
konumuna geldiğini vurgulayan Türe, “Hiç olmazsa enerji alanında bu
konumdan çıkma şansı şimdi önümüzde durmaktadır. Artan enerji
ihtiyacı ile bu ithalatın daha da artacağı kesindir. Türkiye’nin
gelişmiş bir ülke konumuna gelmesi için fırsat önümüzdedir.
Hidrojen enerji teknolojisinin ülkemizde geliştirilmesi hemen her
sektörde yeni iş olanakları yaratacaktır” dedi. Merkezin hidrojen
enerjisi ve bu alandaki gelişmelerin kaydedileceği dünyanın tek
üssü olacağını belirten Türe, “Birleşmiş Milletler, İstanbul
Sarıyer’de dünyanın geleceği için 40 milyon dolarlık yatırım
yapıyor. Bu merkez 5yıl içerisinde 200-300 bilim adamının çalıştığı
bir üs olacak. Hidrojen enerjisi konusundaki tüm gelişmeler
burdakaydeilecek ve dünyaya duyuralacak. Bu Türkiye için büyük
fırsat...Yeterki bizde elimizdeki bu fırsatı çok iyi kullanalım”
Türkiye’nin dünyanın hidrojen enerjisine geçmesinde önemli görev
üstleneceğini kaydeden Prof. Türe, konu hakkındaki açıklamaları
şöyle sürdürdü: “Dünyanın çeşitli yerlerinde hidrojen enerjisine
geçiş için pilot bölgeler seçilecek ve enerji dönüşümü projeleri bu
merkezden yönetilecek. Dünya Bankası ile görüştük. Enerji dönüşüm
projelerine finansman vermeyi kabul ettiler. Dünya Bankası’nın yan
kuruluşu olan Küresel Çevre Fonu bu iş için yetkilendirildi.
Merkezin Türkiye’de oluşu bu kapsamda büyük avantaj. Türkiye’de
pilot bölgeler seçilecek. Hidrojen kaynakları çok zengin olan
Türkiye, bilimsel, ekonomik ve politik değer kazanacak. Petrol
bölgeleri gözden düşerken, coğrafi konumuyla hidrojen zengini olan
Türkiye’nin adeta yıldızı parlayacak. Çünkü gelişmekte olan
ülkeler, 2030 yılına kadar önemli ölçüde tükenecek olan petrol gibi
fosil enerjileri terk edip, onun yerine hidrojen enerjisi
kullanmaya yöneliyor. Bu gelişmeler doğrultusunda Toyota, Honda ve
Mercedes hidrojenle çalışan otomobilleri, satışa sunmaya başladı.
Bu gelişmeler, geleceğin enerjisinin hidrojen olacağının somut
kanıtı.” Türkiye’nin petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil yakıt
kaynakları yönünden fakir bir ülke olmasına karşın, güneş, rüzgar,
ve jeotermal gibi temiz enerji kaynakları yönünden son derece
zengin bir ülke olduğunu anlatan Türe, hidrojen enerjisinin Türkiye
için terihi ve büyük bir fırsat olduğunu kaydetti. Türe, hidrojen
enerjisi yatırımları ile dünya enerjisinin kalbinin Türkiye’de
atacağını vurguladı. “Dünya hidrojene yatırım yapıyor” Son yüzyılda
özellikle petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil yakıtların aşırı
kullanımı ile dünyanın ekolojik dengesinin bozulduğuna, küresel
ısınmanın arttığına ve hava kirliliği ile birlikte ozon tabakasının
inceldiğine dikkat çeken Prof. Dr. İ. Engin Türe, hidrojen
enerjisinin aynı zamanda dünyanın önünde bir çıkış kapısı olduğunu
söyledi. Hidrojen enerjisinin, ülkeleri petrol doğal gaz gibi
yakıtların ithali konusunda dışa bağımlı olmaktan kurtardığı için
“bağımsızlık yakıtı” olarak da adlandırıldığını vurgulayan Türe,
konu hakkında şu açıklamayı yaptı: “Bütün bu nedenlerden dolayı
ülkelerin hidrojen enerjisine yatırımı gün geçtikçe artıyor.
Günümüzde hidrojenle çalışan yüzlerce otomobil, otobüs ve diğer
araçlar artık dünyanın her tarafında insan ve yük taşıyor. Airbus
şirketi yakın gelecekte hidrojenle çalışan uçakları işletmeye
alacak. Nisan 2004 de Kaliforniya Valisi Arnold Schwarzenegger
“Hidrojen Otoyolları” projesi çerçevesinde halen 12 adet olan
hidrojen dolum istasyonu sayısını önümüzdeki 6 yılda 200’e
çıkartmak için çalışma başlatmış bulunuyor. Hedef her 30 km de
hidrojenli arabalar için dolum istasyonları bulunması. Japonya
önümüzdeki 20 yıl içinde 15 milyon hidrojenle çalışan otomobil
üretimi için karar almış bulunmakta. Almanya 1800 km’lik Hidrojen
Otoyolu ile önemli şehirleri arasında hidrojenli taşıtları ile
yolculuk yapanlara yakıtlarını doldurabilecekleri hidrojen pompa
istasyonları inşa etmekte. İzlanda jeotermal enerjisini kullanarak
2020 de tamamen hidrojen yakıtına geçmeyi kararlaştırdı.”
Türkiye’de, hidrojen enerjisine yapılacak yatırımları ve
araştırmaları desteklemede sivil toplum örgütlerine de önemli
görevler düştüğünün altını çizen Türe, başta kamuoyunun
bilgilendirilmesi açısından medya olmak üzere tüm sivil toplum
örgütlerini 13-15 Temmuz 2005 tarihleri arasında İstanbul Lütfi
Kırdar Kongre ve Sergi Sarayında düzenlenecek fuar ve toplantılara
destek vermeye çağırdı.