Türkiyenin göbeğindeki cehalet
Abone olNevşehir'de bir ilkoğretim okulunda henüz 12 yaşlarında olan kızların nerdeyse yarısı nişanlı.
Yol boyunda yeni yeşermeye başlayan buğday bitkisinin üzerine inceden kar düşmüş. Hava soğuk, belki 2-3 derece var. İlçeden 19 km. kadar gittikten sonra Çayiçi köyüne varılıyor. Dün anlattığımız 'Nişanlılar Okulu'nun bulunduğu bulunduğu köy; 225 haneymiş; evlerin önünde ve bahçelerinde kamyon bolluğu dikkat çekiyor. "Biçer-döverler daha dönmedi" dediler. Sonra anladık, bu civarın köylüleri nakliyeci ve 'hasatçı'ymış...
Köyde 300 kamyon ve 150 biçer döver olduğunu söylediklerinde şaşırmamak elde değil. Biçer-döverciler, 15 Mayısta Hatay ve Adana’dan başlayarak İç Anadolu’nun arpa ve buğdayını hasat ettikten sonra Rusya'ya, Türk Cumhuriyetlerine giderlermiş... Ayçiçeği hasadı tamamladığından bugünlerde köye döneceklerdi. Babalar, yanlarına büyük oğullarını da götürlermiş; yani altı ay gurbette kalıyorlar. Evin kadını ve kızları babalara 'hasret'...Ağır bedel ödüyor kız ve kadınlar; çünkü aile reisleri ile kopukluk var aralarında... "Kızları o yüzden evlere tıkıyorlar ve sonra da küçük yaşta evlendiriyorlar" diye anlatıyorlar, köyün dışındakiler.
Bazıları "Zengin köydür burası" dediler. Kendi aralarında 'rekabetçi' imişler. Eğer birisi, komşusu araç veya biçer-döverini yenilerse, o da borça girip aynısını yaparmış. Otomobilde de bu öyleymiş. Kendine özgü adet ve gelenekleriyle ilginç bir köy.'Altın'
Peki bu öğrenciler liseye devam edecekler mi?
Yoksa küçük yaşta gelin veya damat mı olacaklar?
Elbette ikincisi..
Çocuğuna zaman ayıran ana-baba nerede ki... Çünkü, öğretmenine güven duyması ve ona bağlanmasını kolaylaştıracak bir ortam da yok.
Son söz babanın; "Seni everdim..."
Okulda pırıl pırıl, güzel yüzlü ve saygılı çocuklarla konuşuyoruz:
7 veya 8. sınıf öğrencilerinden Zülal Tunç ana sınıfı öğretmeni, Yıldız Kılıç hemşire olmak istediklerini söylüyorlar.
Ama umutları bir iki yıl sonra sönecek çünkü bir çoğu liseye gönderilmeyecekler.
Köydeki anneler törende yoklardı. "Nerede anneleriniz?" dendiğinde,
"Yemek pişiriyor, ev işleri yapıyorlar" diyor.
8. sınıfa giriyoruz: "Akşam TV'de neyi seyrettiniz?" sorusunu yöneltiyoruz.
Çoğu "Hülya ile İbrahim Tatlıses'i..." diyorlar. Çok dizi adı bilmiyorlar.
Şarkıcı deyince bazı kızlar İsmail YK, Mahsun Kırmızıgül, Murat Başaran, 'Kuzu Kuzu' Tarkan'ı sevdiklerini söylüyorlar. Erkeklerden biri "Ferdi Tayfur" diye sesleniyor. Seda Sayan'ı herkes biliyor ve tanıyor. Bir kız öğrenciye "Hangi sanatçı gibi olmak istersin?" diyoruz; bir-ikisi 'Gülben Ergen' cevabını veriyor."Hangi takım?"
Baştan 'Nobel'in ne olduğunu söyleyemediler ama Orhan Pamuk'un adını hatırlatınca, bazıları "O yazar değil miydi?" diyebiliyor. Öğretmenlerine göre, resim dersinde ençok 'gelin başı' çizmeyi seviyorlarmış. Çünkü küçük yaştan itibaren kafaları 'evliliğe' şartladırılmış.
Köy göç alıp vermiyormuş. Köy içi evliliklerde akrabalıklar oluşmasına karşın, evliliklerde dikkat çeker bir sağlık sorunu yokmuş.NİŞANLIMI BİR KERE GÖRDÜM
Bizim konuştuğumuz bu çocukların çoğu nişanlıydı. 350 öğrenciden belki üçte biri bu durumdaydı, bunu açıkca da itiraf ediyorlar. Gizlemiyorlar. Öğretmenleri de kim nişanlı, kim değil biliyor.
İlköğretim bittikten sonra çaresiz bir şekilde evlendirileceklerini biliyorlar.
Birine "Yazık değil mi sana, bu yaşta nişanlanmışsın" diyoruz:
- Ne yapayım, annem karşı çıktı ama babam verdi beni.- Nişanlını gördün mü?
- Antalya'da otelden çöp topluyor.- Nişanlını tanıyor musun?
- Bir kere gelmişti, gördüm.
(11 yaşında da nişanlı kız vardı, nişanlandığı erkeği hiç görmemiş.)
İçlerinde 'sevgi'ye dönük hiçbir duygu yok. "Kız sende mi nişanlısın?" dediğimiz bazıları utanıp gülüyor.
Erkek öğrencilerden biri "13 yaşında bir arkadaşımızı 30 yaşında bir adama verdiler" diye güya ihbarcılık yapıyor.
"Peki sen nişanlı mısın?" diyoruz; yanıtı "Evet" oluyor.
Nişanlısı okuldaymış ama bize göstermek istemiyor.SEVGİ ve KÜLTÜR KÖPRÜSÜ
Köyün okul müdürü Oğuz Özer, 350 öğrenciye 11 öğretmenle eğitim verdiklerini, köyde barınacak yer olmadığı için hergün ilçeye gidip geldiklerini anlatıyor. Gerçekten hepsi iyi niyetli öğretmenlerin... Zorlu bir yerde, zor bir görev yapıyorlar.
Özer, "Bu yaşta insan çocuklarını nasıl nişanlar..." dediğimizde şöyle konuşuyor:
"Geçmiş yıllarda daha erken yaşta oluyordu. Ancak iki üç yıldır öğretmenler olarak ev ziyaretleri yapıyoruz. Gerçekleri ortaya koyarak aileleri ikna etmeye çalışıyoruz. Bu gayretlerimiz sonunda evlenme yaşını 16'ya kadar çıkarttık. Bizim amaçımız öğretmek, sevgi ve kültür köprüsü oluşturmak okulla aileler arasında..."
Öğrenciler ailelerinden bir şey almadıkları için bir şey de veremiyorlar. Hayal güçleri oluşmamış, beceri alışkanlıkları yok, kendilerini geliştirme konusunda bir azim de yok.
Yani bir hedef yok.ÜÇ AŞİRET
Yörede oturanların üç aşiret mensubu olduklarını söylediler. Ama bildiğimiz 'ağa'lı ve sömürüye dayalı bir yapı yok.
Tarla kadar kamyon ve biçerdöver önemli.
Aşiretlerden 'Hacıaogün'ün sosyal demokrat, Herikli'nin MHP ve 'Yabanlı'nın da 'Milli Görüş'çü olduğu anlatıldı bize. Köydeki iki aşiretin camileri ayrıymış.
TNT Ekspres'in kitap toplama kampanyasında bağışlanan kitapları bıraktığımızda Nevşehir Valisi M.Asım Hacımustafaoğlu, "Kız Yurdu yapımı için katkı bekliyoruz" dedi.ÇYDD
"Sizlerin Atatürk’ün çocukları olmasını istiyoruz." diyor.
Bu yıl ilköğretimi bitirecek 50 öğrenciye hitaben "Liseye gitmek istiyor musunuz?" diye sorduğunda alkışlar yükseldi.
Köyden ayrılırken bir grup bir köylü, "Okulumuzun bir çok ihtiyaçı var; bahçenin çamurdan kurtarılması için beton dökülmesi, hademe gönderilmesi (Her öğrenim döneminde bir hademe için 35 YTL veriyorlarmış) ve sağlık ocağına hiç olmazsa bir ebe gönderilmesini" isteyen ricalarını da buradan il yöneticilerine aktarmış olalım.
Haber: Yalçın Bayer
Kaynak: www.hurriyet.com.tr