Güneydoğu'da iki gün geçirdim geçen hafta. Ankara'dan
uzalkaşınca insan, gerçeklerle yüzleşiyor. Diyarbakır'da, Batman'da
insanların gerçek gündemini, gördüm, yaşadım!
Nedir halkın gündemi?
Kapatma değil, başörtüsü/türban hiç değil!
AK Parti'nin hakkında açılan davayı duymamışlar bile...
"Bidon kafalı"lar ya ondandır!
Öyle değil; göbeğini kaşıyan adam veya kadın da olsa, onların
gerçek gündemi açlık, sefalet, yoksulluk... Aştır onların gündemi,
iştir... Her birinin elinde bir kağıt parçası, eli kalem tutan, ya
da kulağında kulaklık olan herkese yalvar yakar ağlıyorlar:
-Ne olur benim derdimi başbakana anlat.
Yığınla mektup...
Erzak için değil, meramını anlatmak için birbirlerini ezdiler.
-Ne olur başbakana de ki...
Başbakan'a ulaştılar, mektupla ya da sözle...
Ne isterdiler?
İş iş iş iş...
Kimi yatalak çocuğuna, kimi teröre boyun eğmek istemeyen oğluna,
kimi de yaşı hayli geçmesine rağmen kendine... Başbakan iki koruma
görevlendirdi, biri bay, öteki bayan. Her birinin elinde bir tomar
mektup.
Sonuç ne olur bilmem, bilemem...
Gördüm ki Erdoğan tek tek bu insanlarla ilgileniyor.
Kart veriyor, arayın diyor...
Talimat yağdırıyor...
"Göbeğini kaşıyan adam" ise oradan bağırıyor:
-Millet sensin, halk sensin senin yakanı bırakmayacağız.
"Bidon kafalı" Zehra sesleniyor:
-Onlar koymasın bizi insan yerine, sürü desinlerrrr. Sen bizi
unutma başbakanım...
Nedir bunu söyleten?
Çaresizlik değil mi?
Açlık değil mi?
Sefalet değil mi?
E canım devletin görevi değil mi çözsün, elinden tutsun öyle
mi?
Tutsun da, kömür, nohut, bulgur siyaseti ne olacak sonra?
Özeti şu:
Halka karışın biraz, halkla yaşayın biraz. Ülkenin gerçek gündemini
iliklerinizde hissedin ki, Ankara'da boş laflarla karnımızı
doyurmayın.