Türkiye'deki nükleer tehdit
Abone olTürkiye nükleer santral yapımına karşı lobi faaliyetleri olduğu iddia ediliyor. Daha önce Akkuyu'ya yapılacak santral büyük tepki almıştı.
Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, nükleer enerjinin en
temiz enerji kaynaklardan biri olduğunu, ancak Türkiye'de nükleer
enerjiye karşı lobiler bulunduğunu belirtti.
Enerji güvenliği çerçevesinde değerlendirmelerde bulunan Güney,
''Nükleer, özellikle dünyada bu enerji güvenliğini çeşitlendirme
açısından en temiz enerji kaynaklarından biri. 2006-2007 döneminde
sadece Asya'da ve Ortadoğu'da 14 ülke nükleer reaktör talebiyle
ortaya çıktı'' dedi.
NÜKLEER ENERJİ ÇALIŞMALARI TEHDİT OLARAK
GÖRÜLÜYOR
Nükleer silahın yayılmasını önleyen 4. maddede boşluk olduğunu
savunan Güney, ''Nükleer enerji meselesinde en önemli sorunlardan
biri, nükleer silahların yayılmasını önleyen anlaşma ile ilgili
yapılan 4. madde. Bu maddede yer alan boşluk nedeniyle sivil amaçlı
başlamış enerji ediniminin mesela Kuzey Kore örneğinde olduğu gibi,
silahlanmaya yönelmesi söz konusu oldu. Bu, jeo-stratejik anlamda
bir askeri tehdit olarak algılanıyor'' diye konuştu.
NÜKLEER GÜVENCEYİ SAĞLAYACAK TEDBİRLER
ALINMALI
Nükleer reaktörlerde ortaya çıkan bazı kazalara da değinen Güney, ''Çernobil ve son olarak Fukişima örneğinde olduğu gibi nükleer güvenceyi sağlayacak tedbirlerin alınması gerekiyor'' değerlendirmesini yaptı.
TÜRKİYE'DE NÜKLEER ENERJİYE KARŞI LOBİLER
VAR
''Türkiye teknoloji bağımlısı bir ülke. Akkuyu ile ilgili anlaşma ve diğerlerinde de bu yönde pozitif bir gelişme olacağını düşünüyorum. Bu, tabi ki dışa bağımlılığı azaltacak bir gelişme, ancak zaman istiyor. Türkiye nükleer enerjide biraz gecikti maalesef. Kimi zaman engellendi kimi zaman kendisi irade gösteremedi. Ama bugün gelinen nokta konusunda iyimserim. Ancak Türkiye'de lobiler var, yani buna karşı olan; ama bu konu, tam anlamıyla bilimsel olarak açıklanamadığı için yanlış da algılanabiliyor. Nükleer dediğimiz zaman öncelikle herkesin kafasında silah geliyor. Bunu anlatmak lazım.''
TÜRKİYE'NİN 57 YILLIK NÜKLEER MACERASINDA TEK BİR
SANTRAL YAPILMADI
Hazar Strateji Enstitüsü'nden (HASEN) alınan bilgiye göre,
Türkiye'nin her geçen gün büyüyen ekonomisi beraberinde enerji
ihtiyacını da ortaya çıkarıyor.
FOSİL ENERJİ ÜRETİMİNDE YÜZDE 74 DIŞA
BAĞIMLIYIZ
Fosil enerji kaynakları açısından dışa bağımlı bir ülke
olan Türkiye, Enerji Bakanlığı verilerine göre, enerji
üretiminde de yüzde 74 oranında dışa bağımlı. Kullanılan doğalgazın
yüzde 98'i, petrolün yüzde 92'si, kömürün yüzde 20'si ithal
ediliyor. Elektrik talep artışında dünyada Çin'den sonra ikinci,
Avrupa'da ise birinci sırada. Buna bağlı olarak talep artışı da
yıllık ortalama yüzde 7 ila 8 civarında gerçekleşiyor. Oysa bu oran
AB'de sadece yüzde 1,5 seviyelerinde bulunuyor.
TÜRKİYE'NİN 2023'TE DÜNYANIN İLK 10 EKONOMİSİNE GİRME
HEDEFİ VAR
HASEN enerji uzmanlarına göre, 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisine girmeyi hedefleyen Türkiye'nin enerji talebinin de iki kat artacağı öngörülüyor. Bu çerçevede nükleer enerji, Türkiye'nin enerji kaynaklarını çeşitlendirmesinde büyük rol oynuyor.
Türkiye'nin nükleer enerjideki tarihsel gelişimine de değinen
HASEN uzmanlarına göre, ilk kez 1956 yılında Atom Enerjisi
Komisyonu kurulmasına rağmen yıllar içinde uygulamaya bir türlü
geçilemedi. 1967 yılında hazırlanan 2. Beş Yıllık Kalkınma
Planı'nın nükleer enerji kısmı başarısız oldu. TEK Nükleer Enerji
Dairesi ise 1972 yılında kuruldu, Akkuyu'ya 1976 yılında yer
lisansı verildi.
NÜKLEER ENERJİ KONUSUNDA AÇILAN İHALELER HEP İPTAL
EDİLDİ
Yıllar içinde nükleer enerji konusunda açılan ihaleler peş peşe
iptal edildi. 1996-2000 yılları arasında açılan ihalenin kararı 8
defa ertelendi. 2010 yılında ise Rusya ile hükümetler arasında
anlaşma imzalanarak Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) Elektrik
Üretim AŞ kuruldu. Türkiye'nin 57 yıllık nükleer enerji macerasında
şimdiye kadar tek bir santral bile kurulamadı.
AKKUYU NÜKLEER SANTRALİ 9 ŞİDDETİNDE DEPREME DAYANIKLI
OLACAK
Dokuz şiddetinde depreme dayanıklı olarak inşa edilecek Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nde ise, ilk güç ünitesi inşaatının 2019 yılında bitirilmesi hedefleniyor, dördüncü güç ünitesinin işletmeye alınması ise 2022'yi bulacak.
DÜNYA ELEKTRİK İHTİYACININ YÜZDE 13.5'İ NÜKLEER ENERJİDEN KARŞILANIYOR
Gelişmiş ülkelerin yanı sıra petrol ve doğalgaz zengini
ülkelerde bile nükleer santraller kurulduğuna dikkati çeken HASEN
uzmanlarına göre, 31 farklı ülkedeki 437 nükleer reaktör, dünya
elektrik ihtiyacının yüzde 13,5'ini karşılıyor. Üstelik 64 yeni
nükleer reaktör de inşaat aşamasında. Dünyada en çok nükleer
reaktörün yer aldığı ABD'de 104 reaktör işletimde bulunuyor. ABD'yi
58 reaktörle Fransa, 51 reaktörle Japonya, 32 reaktörle Rusya, 21
reaktörle Güney Kore takip ediyor. 2022 yılına kadar artan enerji
ihtiyacına paralel olarak 151 yeni reaktörün yapılması
planlanıyor.
NÜKLEER ENERJİ TURİZMİ ETKİLEMEZ
Nükleer enerjinin turizm gelirlerini etkileyip etkilemeyeceği noktasında ise HASEN uzmanları, turizmin yoğun olduğu Fransa, İspanya ve İngiltere'de kurulan nükleer güç santrallerinin, bu ülkelerin turizmini fazla etkilemediğini iddia ediyor.
HASEN uzmanları, her yıl 55 milyon turist çeken Fransa'nın Başkenti Paris'in yalnızca 70 kilometre uzağındaki reaktörün de, bu durumu somut olarak gösterdiğini savunuyor.
ENERJİ TEDARİK ZİNCİRİNİN SADECE BİR PARÇASI OLACAK
Nükleer Uzmanı Bala Şentürk ise, Türkiye'nin enerji kaynaklarını bir an önce çeşitlendirmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları ifade etti:
''Nükleer enerji, Türkiye'nin gelecekteki enerji sorununu çözmeye katkı sağlayacak enerji tedarik zincirinin sadece bir halkası. Sadece üçüncü dünya ülkelerinde değil, tüm Avrupa'da bir nükleer rönesans söz konusu. Bu konu turizmi etkileyecek derecede olumsuz kamuoyu yaratmadı.
Türkiye de enerji tedarik denklemini çeşitlendirmek adına nükleer enerji santrallerinin kurulmasını da bir alternatif olarak görüyorsa da, kamuoyunun asıl ilgisizliği sebebiyle, bırakın turizm sayılarının düşmesine sebep olmayı, yatırımcı bulmakta zorluk çekiyor. Düşük maliyeti, hızlılığı ve verimliliği açısından Almanya yeni nesil kömür santralleri üzerinde çalışmaktadır. Dolayısıyla Türkiye bu alternatifleri de göz önünde bulundurmalıdır.''