TÜRKİYE’DEKİ BÖLÜNME KORKUSU BİLİNÇLİ YARATILMIŞ BİR KORKU”
Abone olBDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışınak, Diyarbakır’daki gazetecilerle bir araya gelerek, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kış...
BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışınak, Diyarbakır’daki
gazetecilerle bir araya gelerek, gündeme ilişkin değerlendirmelerde
bulundu. Kışanak, “Kandil’den yapılan açıklamalarla büyük bir
adımın atıldığını görüyoruz. 8 Mayıs’tan itibaren silahlı güçler
Türkiye sınırlarına doğru çıkmak için yolculuğa başlayacaklar. Bu
Türkiye tarafından demokratikleşme için önemlidir” dedi.
BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Diyarbakır’daki
gazetecilerle bir araya gelerek, PKK’nın geri çekilmesi, çözüm
süreci, köye dönüşler, geçici köy koruculuğun kaldırılmasıyla
ilgili açıklamalarda bulundu. Kışanak, “Yaklaşık 5 aydır yürütülen
bir müzakere süreci var. Bu süreci aslında yeterince kamuoyu
algıladı mı nasıl bir gelişme yaşanıyor, biz halk olarak yurttaşlar
olarak, demokratik kurum ve kuruluşlar olarak neler yapabiliriz
bunları biraz değerlendirmek istiyorum. Aslında müzakere ve diyalog
süreci Türkiye için yeni sayılmıyor. Ancak ilk kez resmi kamuoyunun
bilgisi dahilinde, hükümetin ve devletin de içinde bulunduğu bir
süreç yürütülüyor. 1993 yılından bu yana Kürt sorunun demokratik
yöntemlerle çözülmesi için ateşkesler oldu, çabalar oldu. 1999’da
geri çekilme oldu. Fakat yeterince o dönem değerlendirilemediği
için biz 2013’te Kürt sorununun barışçıl yöntemini yeniden
tartışıyoruz. Resmi olarak bu sürecin yürütülmesi önemlidir
tarihidir” dedi.
“KANDİL’DE ATILAN ADIM BÜYÜK BİR ADIM”
21 Mart’ta Diyarbakır Nevruz’unda Abdullah Öcalan’ın okunun
mesajıyla başlayan sürecin dün Kandil’de PKK’nın geri çekilme
karırıyla devam ettiğini anlatan BDP’li Kışanak, Kandil’de atılan
adımın büyük bir adım olarak gördüğünü dile getirdi. Kışınak,
"Abdullah Öcalan’ın 21 Mart günü yaptığı demokratik siyaset ve
çözüm çağrısı tüm dünya kamuoyunda ve Türkiye kamuoyunda büyük bir
yankı uyandırdı. Büyük değer biçildi. Aynı zamanda silahlarla
ilgili sorular da çokça gündeme gelmişti. Dün Kandil’den yapılan
açıklamalarla büyük bir adımın atıldığını görüyoruz. 8 Mayıs’tan
itibaren silahlı güçler Türkiye sınırlarına doğru çıkmak için
yolculuğa başlayacaklar. Bu Türkiye tarafından demokratikleşme için
önemlidir. Güçlü bir anayasa tartışmasını yürütmemiz ve somut
adımlar atmamız gereken bir sürece giriyoruz. Oldukça tarihi,
oldukça sarsıcı, oldukça şaşırtıcı bir gelişme bu gelişme. Bunu
yeterince kamuoyunun idrak etmesi gerekiyor. Tüm dünyada büyük bir
ilgi ile izlenen, aynı zamanda Avrupa Parlamentosu’ndan AB
Konseyi’ne kadar, takdirle karşılıyor. Türkiye’nin doğrudan süreci
sahiplenmesi gerekiyor. Çünkü doğrudan Türkiye’yi ilgilendiriyor.
Somut adımlar atılıyor, artık bu konuda eksik yanlış tartışmaları
bir kenara bırakıp, demokratikleşmeyi çok güçlü tartışmanın zamanı
geldi” diye konuştu.
“GERİ ÇEKİLMELERDE HERKESE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR”
PKK’nın silahlı unsurlarının 8 Mayıs’tan sonra Türkiye’den geri
çekilmesi sürecinde herkese büyük görevler düştüğünü ifade eden
Kışanak, “Bu müzakere sürecinde kritik bir aşamaya işaret ettiğini
vurgulamak istiyoruz. Bu kritik eşik aşılmış oldu. Pratikleşmesi
konusunda da kamuoyuna gerekli açıklamalar yapıldı. Gerillanın
kendi disiplini içerisinde Türkiye sınırlarının dışına çıkacağı
ifade edildi. Türkiye kamuoyuna, medyasına, AKP hükümetine,
STK’lara düşen önemli bir görev var. Bu sürecin sağlıklı
gelişmesini sağlanmalı. Bu sürecin sorunsuz, sancısız ilerlemesine
herkesin katkı sunması gerekiyor. Başta Sayın Başbakan olmak üzere
hükümetin çeşitli bakanları açıklamalar yaptılar, bu açıklamalar
bir teminattır. Herhangi bir can kaybı yaşanmadan, hükümet doğrudan
sorumluluk almışlardır, biz de bunları memnuniyetle karşıladık.
Şimdi söylenen bu sözlerin gereğini yapma zamanı. Hükümet,
valilikler ve ilgili bakanlıklar da sağduyulu yaklaşmalı ve sürece
katkıda bulunmaları gerekiyor. Bizler de kendini doğrudan gözden
gücü olarak kabul etmelidir. Böyle bir yaklaşımla biz bu süreci bu
geri çekilme sürecinde sorunsuz sıkıntısız, herhangi bir can kaybı
yaşanmadan tamamlanmasını arzu ediyoruz. Biz de BDP olarak azami
çaba içerisinde olacağız. Bütün il ilçe başkanlıklarımıza bu konuda
hassas olmaları doğrultusunda değerlendirmelerde bulunduk. Bu
sürecin sorunsuz ilerlemesi için bulundukları il ve ilçelerde
görevlidirler, gözlem gücü olarak kendilerini konumlandıracaklar.
Olası bir olumsuzlukta müdahale edecekler. Bu sürecin sorunsuz bir
şekilde olması için bir tutum içerisinde olmalıdır” dedi.
“ANTİ DEMOKRATİK YASALARIN ORTADAN KALDIRILMASI GEREK”
BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, konuşmasından sonra
gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, "Ateşkes
denildi o gerçekleşti. Şimdi silahlı güçlerin ülke dışına çekilmesi
kararlaştı. Sizin bu süreçte atılması gerektiği adımlar neler
olmalıdır?" sorusuna Kışanak, “Anti demokratik yasaların ortadan
kalkması gerekiyor. Hükümetin önüne sunduğumuz acil demokrasi
paketi, yol temizliği ve yasa teklifleri var. Bunların hızlı bir
şekilde gündeme alınması, değerlendirilmesi ve yasal
değişikliklerin artık hayata geçmesi gerekiyor. Bir seçim var
önümüzde. Anti demokratik bir siyasi partiler yasamız var.
Neredeyse halkın inisiyatifini etkisiz kılan bir siyasi partiler
yasasıyla yönetiliyoruz. Kadınların siyasetin önündeki engeller
var, hazine yardımı adil dağıtılmıyor, halkın temsiliyetini
engelleyen seçim barajı var. İlk önce buralarda yasal düzenlemeler
yapılmalı. Silahlı olanlar sınır dışına çekiliyor ama silahsız
olanlar içerde, cezaevlerinde. Bir yandan büyük bir basın ordusu
Kandil’deki gelişmeleri izlerken bir yandan da bugün İstanbul’da
gazeteciler yargılanıyor. Son dönemlerde kısmi tahliye kararları
çıkıyor, bu memnuniyet verici ama yeterli değil. Bir bütün olarak
geri dönüşü olmayan bir yola girmek istiyoruz. Geri dönüşü olmadan
barışa, özgürlüklere doğru bir yola girmek istiyoruz. Sürekli bu
konuda pratik adımların atıldığı ve güven geliştiren bir süreç
olarak kendi içerisinde yürümesi gerekiyor. Köye dönüş meselesi
oldukça önemli bir konu. Yaklaşık 4 bin köyün boşaltıldığına dair
resmi rakamlar var. Köylerdeki zararları karşılamak için bir yasal
düzenleme yapıldı fakat yasal düzenlemenin hem başlığı problemliydi
hem de içeriği öyle idi. Ödenen miktarlar da çok küçüktü ve kimse
köyüne dönemedi. Köylere dönüş istenilen düzeyde gerçekleşmedi. Biz
aslında parti olarak toprak reformu da dahil olmak üzere geniş bir
çalışma yapıyoruz. Yaklaşık 5 milyon insan köyleri boşaltıldığı
için metropollere göç etmek zorunda kaldılar ve şuan yoksullukla
büyük bir mücadele ediyorlar. Daha cazip tekliflerle halkın önüne
çıkmak gerekiyor. Sivil yerleşim alanlarının bu kadar aşırı
silahlı, zırhlı güvenlikle donatılmış olması doğru değil. Güvenlik
kuvvetlerinin artık karargahlarına dönmeleri gerekiyor. Askeri
araçlar ve özel harekat araçları neredeyse sivil alan mı askeri
alan mı ayırt edilmeyecek düzeye gelmiş durumda” diye
yanıtladı.
“KORUCULARIN SİVİL HAYATA GEÇMESİ GEREKİYOR”
Köy korucuların durumuyla ilgili soruya ise Kışanak, “Koruculuk
büyük bir problem. Öncelikle bu insanların silahlardan
arındırılması gerekiyor. PKK’nın silahlı güçlerini sınır dışına
çekmesi çok önemsendi. Ama yine aslında sivil olan ve elinde silah
olan bir kuvvet var koruculuk. Gündelik hayatın içerisindeler,
halkın içindeler, çocukların içerisinde silahlı dolaşıyorlar.
Öncelikle olarak yapılması gereken bu kişilerin de sivil hayata
geçmeleri gerekiyor” dedi.
Bir gazetecinin, bölünme tartışmalarıyla ilgili sorusunu yanıtlayan
Kışanak, “Hayatın kendisinin kuralları şudur ki Kürt halkı
Ortadoğu’daki 40 milyonluk bir halktır. Kendilerini bir halk olarak
tanımlıyorlar. Ayrı bir kültürleri, dilleri, tarihleri var, ayrı
bir coğrafya içerisinde yaşıyorlar. Bu hakikat değişmedi. O zaman
bu hakikati bu gerçeği yasalarla, yönetim anlayışıyla
bütünleştirmektir. Bir değişim, yeniden değişme süreci olarak
tanımlıyoruz biz. Devletin de değişmesi lazım herkesin de kendisini
yeniden hayatın hakikatine uyun olarak pozisyon alması gerekiyor.
Bu pozisyon ayrıştırıcı bir pozisyon değil. Kürtlerin halk olduğu
gerçeğini kabul etmek ayrışma değildir. Biz bugüne kadar
farklılaştık, kutuplaştık, duygu olarak bölündük, buna neden olan
şey bu hakikatin reddedilmesiydi. Demokratik birlikte bir gelecek
projesine yaklaşımına bir zararı olmayacaktır. Tam tersine bunu
teminat alacak tek şey budur. Yasal hukuksal formlara
kaldırılmalıdır. Şu veya bu şekilde tanımlanmasının fazlaca bir
önemi yok. Çünkü bu tanımlar üzerine gereksiz polemikler
yaratılıyor. Türkiye’de yaklaşık 20 milyon Kürt var demokratik bir
yaşam özgür bir gelecek arzuluyorlar. Türkiye’deki bölünme
fobisinin bir şekilde doğru ele alınması lazım. Türkiye’deki
bölünme korkusu bilinçli yaratılmış bir korku. Devlet sürekli böyle
bir korku varmış gibi bir yaklaşım içerisinde olması, Kürt yoktur
demesi varım diyenlere karşı şiddetle üzerine gitmesi bu korkuyu bu
düzeye getirmiştir” diye konuştu.