Türkiye'de ömür uzadı!
Abone olTürkiye’nin 60 yaş ve üzeri nüfusu son 50 yılda yüzde 3’ten yüzde 10’a yükseldi...
Türkiye’nin 60 yaş ve üzeri nüfusu son 50 yılda yüzde
3’ten yüzde 10’a yükseldi. Ama değişen sadece nüfus değil!
Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölümü’nün
hazırladığı Yaşlılık Atlası, Türkiye’de yaşlıların ve yaşlanmanın
profilini ortaya koyuyor: Hızlı kentleşme ve göç nedeniyle değişen
yaşlılık algısı ve yaşam tarzıyla birlikte sosyal güvenlik ve bakım
ihtiyacı da artıyor.
National geographic'in haberine göre Avrupa ülkelerinin çoğunda
yaşlanmanın 65 yaşında başladığı kabul ediliyor. Birleşmiş
Milletler tarafından öngörülen yaş bu, ancak Türkiye’de Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun verdiği bilgiye göre,
“ülkemizin ekonomik ve sosyal şartları gereği yaşlanma alt
sınırı 60” olarak belirlenmiş.
Dünya Sağlık Örgütü, gezegenimizle beraber nüfusun da yaşlandığı
konusunda uyarıyor. Bu yüzyılın başında, 80 yaşın üzerindeki nüfus
14 milyon iken, 2050 yılında 400 milyon olması bekleniyor.
Önümüzdeki beş yıl içinde ise tarihte ilk kez 65 yaş üzeri gruba
ait yetişkinlerin sayısı, beş yaş altı çocukların sayısından fazla
olacak.
Türkiye’de de durum dünya geneliyle aynı. 1960 yılında Türkiye
nüfusunun yüzde 3 kadarı 60 yaş ve üzerindeyken bugün bu oran yüzde
10’a yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2011 yılı verilerine
göre 60 ve daha yukarı yaş grubunun nüfusu yaklaşık 7,4
milyon...
TÜRKİYE BU DEĞİŞİME HAZIR MI?
Türk insanının yaşlanma profili ne? Ne tür sorunlar yaşanıyor,
nelerin değişmesi gerekiyor? Farklı disiplinlerde yaşlanma ve
yaşlılığı inceleyen gerontoloji biliminin Türkiye’deki öncülerinden
Profesör İsmail Tufan 12 yıldır bu konu üzerine çalışıyor.
Dünyada 105. yılı kutlanan gerontoloji biliminin Türkiye’deki
geçmişi çok yeni. 2006 yılında Akdeniz Üniversitesi’nde kurulan
Gerontoloji Bölümü ilk mezunlarını vermeye hazırlanıyor. Tufan,
misyonlarını “Geleceğin yaşlıları bugünkülerden daha çok
talepte bulunacak. Üniversitelerin, özel sektörün, yerel
yönetimlerin, her kurum ve kuruluşun nasıl bir modelle bu işin
üstesinden gelebileceğini düşünmeleri gerekir. İhmaller büyük bir
sosyal problemle karşı karşıya kalmamıza neden olur. Biz bu konuda
derlediğimiz bilgileri gerekli kurumlara ulaştırmaya
çalışıyoruz” sözleriyle özetliyor.
Gerontoloji Bölümü, 2000 yılından bu yana da Türkiye’de yaşlılığın
durumu konusunda oldukça kapsamlı bir çalışma yürütüyor. TÜBİTAK’ın
desteklediği, Türkiye’nin ilk Gerontoloji Atlası çalışması
ülkemizdeki yaşlı nüfusun yaşam koşullarının, sağlık ve ruhsal
durumlarının ve ilişkilerinin, kısacası yaşlanma biçimlerinin
detaylı bir resmini ortaya koyuyor.
Gerontoloji Atlası araştırması, 40 yıl sonra ortalama yaşam
süresinin yaklaşık sekiz yıl artacağını ve erkeklerin ortalama 76,5
yıl, kadınların 80,5 yıl yaşayacağını öngörüyor.
EN KISA ÖMÜRLÜLER
Türkiye’de en kısa ömürlüler Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde
yaşıyor. Gerontoloji Atlası için yapılan araştırmaya göre yaşam
süresinin en kısa olduğu il Yozgat. Profesör Tufan, burada
kaydettikleri verilere göre ölümlerin en sık 65–75 yaş aralığında
gerçekleştiğini söylüyor. Yozgat ve çevresinde 80–90 ve üzeri yaş
gruplarına rastlamak çok zor. Bunun nedeninin yine beslenme ve
hareketsizlik olduğu düşünülüyor. Yozgatlıların hayvansal gıda
tüketimi çok fazla olduğu için kolestrol de önemli bir sorun.
Ayrıca akşam yemeğinden çok kısa bir süre sonra yatmak gibi bir
alışkanlıkları var. Bu da hazım problemleri ve aşırı yağlanmaya
neden oluyor...
Hastalığın ve yaşlılığın ileri evrelerinde kişinin kendi bakımını
yapması ve ihtiyaçlarını gidermesi zorlaşıyor. Sağlık Bakanlığı’nın
raporuna göre 65 yaş üstü grubun yüzde 45’i günlük ihtiyaçlarını
tek başına gidermede zorluk çekiyor. 80 yaşını aşmış her iki
kişiden biri ise yaşamını tek başına sürdüremiyor.
Günümüzde Türkiye’de yaklaşık 4 milyon 700 bin yaşlı kısmi bakıma
ihtiyaç duyuyor. 2,5 milyon yaşlı ise yatalak yani bakıma muhtaç
durumda. Bu insanların bakımıysa çoğunlukla aileleri tarafından
yapılıyor...