Türkiye'de herkes Kemalist!
Abone olÜnlü yönetmen Ezel Akay, Türkiye’deki tarih anlayışına yönelik ezber bozan eleştirilerde bulundu.
Osmanlı’nın da, Türkiye Cumhuriyeti’nin de devletçi
olduğunu söyleyen Akay, ‘Bu ülkenin sağcısı da, solcusu da,
liberali de suçlu. Türkiye’de herkes Kemalist’ dedi.
Aylık sinema dergisi Film Arası’na konuk olan ünlü yönetmen Ezel
Akay, Türkiye’deki tarih anlayışına yönelik ezber bozan
açıklamalarda bulundu. Derginin Haziran sayısında Gülcan Tezcan’ın
sorularını yanıtlayan ünlü yönetmen, resmi tarih anlayışına
eleştiriler getirdi. TRT’de yayınlanan ve prodüksiyonunu üstlendiği
Bir Zamanlar Osmanlı- Kıyam dizisinin Muhteşem Yüzyıl dizisi ile
karşılaştırılmasına de tepki gösteren Akay, Osmanlı’nın da, Türkiye
Cumhuriyeti’nin de bireyci değil devletçi olduğunu söylediği
röportajında, ‘Bu ülkenin sağcısı da, solcusu da, liberali de
suçlu. Kısacası Türkiye’de herkes Kemalist’ dedi. İşte Film Arası
Dergisi’nin son sayısında yer alan röportajdan bazı pasajlar;
‘BİR ZAMANLAR OSMANLI’- ‘MUHTEŞEM YÜZ YIL’ KIYASI
YANLIŞ
Ben bu iki dizinin birbirine alternatif olduğunu düşünmüyorum. Öyle
sunulması da iyi gelmedi bana. Hiç gerek yok. O zaman siyasi bir
meseleye dönüşüyor. Hâlbuki bunlar televizyon hikâyeleri, eğlence
ön planda, siyasetle hiçbir alakası olmaması gerekir. Tarih deyince
insanlar politize oluyorlar hemen. Anlaşılmaz bir şey de değil.
TARİHE BİRAZ HÜZÜNLE BAKMALIYIZ
Tarihtekiler bizim babalarımız, dedelerimiz değil aslında. Onlar
bizim çocuklarımız gibi. Cahiller, tecrübesizler, daha
sağlıksızlar, daha kötü yaşıyorlar. Daha kötü çözümler üretiyorlar
toplumsal problemlere. Bu problemleri insanlığın zararına
çözüyorlar. Bize göre çok tecrübesizler. Zaten analarımız
babalarımız, kendilerinden daha iyi olalım diye yetiştirirler bizi.
Aslında biz geçmişte yaşayan insanlardan çok daha iyiyiz. Tabi ki
her dinin bir altın çağı vardır. Özellikle peygamberlerin yaşadığı
veya ardından gelen dönemler o dinin en içten yaşandığı dönemler
olarak düşünülür. Ama şöyle düşünelim. Geçmiş zamanlarda okuma –
yazma bilmiyordu insanlar. Din kitaplarını bile okuyamıyorlardı.
Sözlü aktarılıyordu. Dolayısıyla her konuda bizden daha cahil, her
konuda bizden daha sağlıksızdılar, dünyanın genelinde tabii.
Dolayısıyla tarihe ister istemez biraz hüzünle bakmalıyız. Ama şunu
da görmeliyiz: Onlar bir şey denemiş, tamam yanlış yoldan
gitmişler, ama bu bana ilham veriyor, doğru yoldan giderek bunu
insanlığa yararlı hale getirebilirim.
AMERİKA GEÇMİŞLE HESAPLAŞARAK GELECEK İNŞA
ETTİ
Kimliğini yeniden kuralım derken, kim olduğu karışmış. Osmanlı
mirasını reddederek yeni bir Cumhuriyet kurmaya çalışmışız.
Dünyanın her yerinde bu deneme yapılıyor. Onun karanlığından
kurtulmak için, onu olduğu gibi çöpe atıyoruz. Bu model
Sovyetlerde, Almanya’da, Çin’de bile yaşanmış. Fakat hiç sağlıklı
sonuçlar doğurmamış bu. Amerika böyle bir reddedişin üzerine
kurulmuyor. Orada devlet eliyle tarih değiştirilmiyor. Orada herkes
zaten her şeyi arkada bırakmış. Zaten tarihini çok uzakta,
geçmişte, başka bir coğrafyada bırakmış olduğu için, bireyler kendi
kararlarını vererek o toplumu kurmuşlar. Şimdi Amerikalılar 200-300
yıllık tarihlerine çok düşkünlerdir. Yeni bir tarih yazdıkları için
belki de…
BU ÜLKENİN SAĞCISI DA, SOLCUSU DA, LİBERALİ DE
SUÇLU
Bizde tarih eleştirisi çok eksik. Tapınma modeli tarih. Hâlbuki o
‘atalar’ belki bizim tek tek atalarımızın kellesini almış, en büyük
işkenceleri etmiş atalar belki. Padişahlar da öyle. Padişahları
böyle kutsal görmek insanlığa aykırı. Onlar insan, biz bugünkü
politikacılara nasıl mesafeli davranıyorsak, bazen politikacı
oldukları için burun kıvırıyorsak, onlara ne kadar
güvenebileceğimizi biz biliyorsak, aynı şey padişahlar ve o dönemin
Osmanlı aristokrasisi için de geçerli. Onların da, o günün
insanları için belli bir kutsiyetleri vardı. O kutsiyet olmadan
ilişki yürümüyordu. Ama onun dışında politikacıydı hepsi. Ve 600
yıldan söz ediyoruz. Sanki tek bir ruhu varmış Osmanlı’nın gibi.
Oradan bugüne lanetleyeceğimiz veya alkışlayacağımız bir yığın şey
çıkacaktır. Sırf ecdadımız diye ona dokundurtmuyoruz. Tarihe özel
ilgisi olmayan herkesin bildiği tek şey ilkokul kitaplarındaki
tarih bilgisidir. Resmi tarihin de kötüsüdür o. Üstelik burada
herkes suçlu. Devletçiliğin esiri olarak taassup ehli de suçlu,
solcular da, liberaller de.
TÜRKİYE’DE HERKES KEMALİST
Kısaca bu ülkede herkes Kemalist. Yani bu çok ağır, ideolojinin
hangi kulaktan girip, nereden çıkacağı belli olmaz. Devletçilik bu
çünkü. Devletçilik tabi bir tek Mustafa Kemal’le, onun
ideolojisiyle açıklanamaz. Osmanlı ideolojisi de devletçilik.
Devletçilik, bu coğrafyanın en büyük hastalığı. İnsana yer
bırakmayan bir devletçilik türü bu. Bugün bile hâlâ hükümette yer
alanlar, bürokraside yer alanlar şaşkınlık içindeler. Niçin sözüm
dinlenmiyor diyorlar. Veya hâlâ sözünü dinlemesi gereken birisi
gibi davranıyorlar halka.
KEMALİZM BİLE OSMANLIYLA HESAPLAŞAMADI
Kemalist ideoloji bile, Osmanlı tarihinden kurtulamıyor, onunla
hesaplaşamıyor. Orada bir bağnazlıktan söz ediyor. Rakip gibi
gördüğü için sadece. Yoksa aynı şey. Kendisinin de o emir – komuta
dünyasının devamı olduğunu farkında değil. Ya da farkında.
Bilemiyorum. Hiçbir siyasi parti bugün (belki BDP biraz farklıdır,
bilmiyorum), demokratik iç pratiklere sahip değil. Bizim çok ciddi
bir demokrasi tartışmasına girmemiz lazım. Demokrasinin ne
olduğuyla ilgili konuşmak lazım.
SİNEMASAL ZEKÂYA SAHİP SİNEMACI GÖRMEDİM
Her yıl 70 tane yerli film çıkıyor. 10 yılda aşağı – yukarı 500
tane sinema filmi çıktı. Bunların içinde gerçekten çok kaliteli
eserler var. Ancak genel olarak baktığımızda bir türlü
ilerleyememe, tutukluluk hali dikkat çekiyor. Son 3 yılda üretilen
filmlerin içinde parlak bir sinemasal zekâya sahip ve yeni bir
anlatım dilinin peşinde bir sinemacı görmedim. Gerçekten görmedim.
Röportajın tamamı, Film Arası Dergisi’nin Haziran sayısında.