Türkiye'de bir ilk: Sağcı, solcu değil, Korsan Parti
Abone olİnsan hakları, doğrudan demokrasi, telif hakları yasalarında reform, özel yaşamın gizliliği ve bilgiye ulaşabilme hakkı ilkeleriyle yola çıkan ve 'Sağcı ya da solcu değiliz' diyen Korsan Parti'nin çekirdek kadrosuyla Elçin Poyrazlar konuştu.
Kadıköy’ün arka sokaklarına gizlenmiş bir sahaf-kafeyi bulmaya çalışıyorum.
Türkiye’nin ilk Korsan Partisi’nin çekirdek kadrosuyla az sonra burada buluşacağız.
Önce Şevket Uyanık karşılıyor beni, kendi aralarındaki
toplantıları da bu kafede yaptıklarını anlatıyor.
Kurulma aşamasındaki partinin henüz bir bürosu yok, tüm işlerini internet üzerinden halletmekten gayet memnunlar.
Korsan Parti’nin yaşama geçmesine ön ayak olan 10 kişilik ekipten hukukçu Serhat Koç ve ardından da IT uzmanı Kozan Demircan ile tanışıyoruz.
Şevket Uyanık ise müzisyen, birbirleriyle Korsan Parti’ye olan ilgileri sayesinde tanıştıklarını ve arkadaş olduklarını anlatıyor. “ Bir çeşit dava birliği” diyor gülerek.
Dünyada ilk defa 2006 yılında İsveç’te kurulan Korsan Parti’nin felsefesi, tarihçesi ve ilkeleri üzerine detaylı bilgiler veriyor Kozan Demircan.
Dünyada kırktan fazla ülkede faaliyet gösteren Korsan Parti’nin savunduğu konuların başında insan hakları, doğrudan demokrasi, telif hakları ve patent yasalarında reform, özel yaşamın gizliliği ve bilgiye özgürce ulaşabilme hakkı geliyor.
“Yani siz korsan yayınlara destek veriyorsunuz” sorusunu yöneltiyoruz. “Biz telif hakkı veya fikri mülkiyete prensipte karşı değiliz ama bunların doğal hukuktaki gerçek mülkiyet hakkının yerine geçmesine karşıyız. Yani siz bir yazar, çizer ya da sanatçıysanız size telif ücreti verirler ondan sonra da ürettiğiniz eser parayı ödeyen kişinin mülkiyetine geçer.
'Telif hakları kamulaşmalı'
Oysa siz bir yazılım yazsanız ona lisans ödenir ama mülkiyeti karşı tarafa geçmez” diye atılıyor Kozan Demircan. “Bizim telif hakkı reformu istememizin nedeni de bu. Benim eserime lisans ücreti ödesinler ama eserimin mülkiyeti en azından 5-10 yıl bende kalmalı sonra da açık lisansa geçmeli, yani kamuya verilmeli ”diye ekliyor.
“Bizim sistemimizde gelir diye bir şey yok bilgi ve bilgiye ulaşmak diye bir şey var” diye söz alıyor Serhat Koç. “Dolayısıyla üretilen her şey bilgidir ve biz de bilgiyle aramızda her türlü engelin varlığından rahatsızız. Bu engellerin kaldırılabilmesi için siyaset yapılması gerektiğini anladık”.
Yeni Zelanda, Finlandiya ve İzlanda’dan sansürcülükle mücadele, telif hakları reformları ve doğrudan internet demokrasisi üzerine örnekler veriyorlar.
Kozan Demircan dünyada ve Türkiye’de siyasetin sermaye tarafından finanse edildiğini ve sermayenin de parayı istihbaratla kazandığını ve bunu da internetten teknik takiple yaptığını savunuyor. “Türkiye ve dünyada kırılması gereken saadet zinciri budur” diyor.
Peki Korsan Parti Türkiye’de ne yapacak?
Şevket alıyor sözü: “Bize \'her şey internet mi, tek sorunumuz internet mi\' gibi tepkiler geliyor. Ama bütün konular artık internete bağlandı çünkü tüm iktisadi ve sosyal sistem internete entegre oldu. Buradaki politikacılar bunlarla ilgili açıklamalar yapmıyorlar. Bir boşluk var ve bizim de o boşluğu doldurmamız gerekiyor.”
Korsan partililere göre ekonomik sistem artık değişti.
Şu anda bilgi ekonomisini yaşıyoruz.
Bilgi ekonomisi de internetten bağımsız olamaz.
“Türkiye’nin ortak dertleri fırsat eşitliği, yoksulluk, eğitimde eşitlik, sosyal güvenlik devleti, fikir ve ifade özgürlüğünün sağlanması gibi konuların hepsi bilgi ekonomisine dayanıyor” diyor Kozan.
Korsan Parti’nin örgütlenmesi de diğer geleneksel parti örgütlenmelerinden farklı.
Aktif olarak çalışan 10 kişilik çekirdek kadronun yanısıra kendilerine makale, editörlük, sosyal medya gibi konularda destek veren 30-40 kişilik bir grup var.
Hiyerarşi yok
Şu sıralar parti tüzüğü yazmakla meşguller.
Ama yaptıkları her şey korsanparti.org sitesinde herkese açık.
Korsan Parti’nin hiyerarşik bir yapısı da yok. Hatta kendi yapılarını sinirsel bir ağa benzetiyorlar.
“Burada kimse kurucu, başkan ya da genel müdür değil. On kişiden biri farklı bir görüşü savunuyorsa o bizim için en değerlisi. Onu dinlemeyi çok önemsiyoruz. Ya o kişi diğerlerini ikna edecek ya da diğerleri onu. Kararlar oybirliğiyle alınıyor” diye anlatıyor Serhat.
Konuyu Gezi eylemlerine getiriyor Serhat. “Bizim gibi düşünen pek çok insan var. Gezi’de de bunu gördük. Biz de oradaydık. Seçme hakkımızı kullanmazken seçilme hakkımızı kullanmaya karar verdik”.
Gezi olaylarının partilerüstü siyasetin Türkiye ve dünyadaki ilk örneği olduğunu savunan Korsan Parti üyeleri bunu internet demokrasisinin ilk kez yaşandığı bir ortam olarak tanımlıyorlar. Ancak sosyal medyaya bakışları da mesafeli.
Serhat “Twitter, Facebook gibi ağlar birer şirkettir ve tek amaçları kâr yapmaktır. Biz onları iletişim aracı olarak kullandık. Sosyal medya diye bir şey yoktur, internet diye bir şey vardır ve her zaman da sevgili internet olarak kalacaktır” diye konuşuyor.
Bazı oluşumların Gezi’nin rüzgârını yakalamaktan söz ettiğini anlatan Şevket ise “Biz zaten Geziyiz” diye son noktayı koyuyor.
'Sağ, sol değil, insan hakkı'
Peki, geleneksel Türk siyaset sahnesinde sol ya da sağ hangi kanatta yer bulacaklar kendilerine?
Korsan Parti’nin herhangi bir ideolojiye bel bağlamadığını açıkça ortaya koyuyorlar.
Serhat “Benim için ne sağ ne de sol zerre kadar bir şey ifade etmiyor. İdeolojik fikrim yok ve olmak zorunda da değil. Biz insanız o yüzden solun, ya da sağın hakkını değil insan haklarımızı istiyoruz”.
Kozan ise “Bizim parti hareketimize katılan insanların her birinin siyasi görüşü diğerinden farklıdır. Korsan parti politikası altında belirlediğimiz çerçeve üzerinden siyaset yapıyoruz. Biz kendi siyasi görüşlerimizi korsan partiye taşımıyoruz çünkü amacımız partilerüstü siyaset” diye tamamlıyor Serhat’ın sözlerini.
Kâr hedefli çokuluslu şirketler, onların dayandığı hantal devlet yapıları ve karmaşık siyaset sahnesinden oluşan sistemle savaşmaları gerektiğinden söz ettiğimizde Kozan, “Biz çok sayıda insanız ve küçüğüz. Gerekirse böcek ısırıklarıyla o sistemi bir yerinden kemireceğiz” diye meydan okuyor.