Türkiye yönetilemiyor!

Tülin Türkoğlu tulindindar@hotmail.com

Narin 21 Ağustos’ta kayboldu

Neredeyse bir ay olacak,

Tüm Türkiye küçük Narin'in acımasızca öldürülmesini konuşuyor. Televizyon programları, haber bültenleri, gazeteler hatta sabah programları, kadın programları bu cinayeti anlatıyor.

Cinayet üzerinden siyaset yapanlar var,

Cinayet üzerinden sosyoloji ayrımı yapanlar var,

Cinayet üzerinden etnik kimlik ayrımı yapanlar var,

Reyting peşinde koşanlar var.

Siyasetçiler, avukatlar, tv programcıları hatta sosyal medya fenomenleri dedektiflik yapıyor. 
Görüntü dehşet verici.

Bizler çocuk cinayetleri ülkesinde yaşıyoruz algısı yayılmaya çalışılıyor.

Yaşadığımız bu olaylar, ülkece hepimizi sarstı.

Bu olayı akılla anlamak dirayet göstermek tabi ki mümkün değildir.

Ama bu olayı rivayetle nakille anlamakta mümkün değildir.

Firasetle düşünerek anlamak ve anlamaya çalışmak mümkün olabilir.

Eskiden böyle şeyler olmazdı deniliyor.

Bu olayın faturası bile hükümete AK Parti’ye kesiliyor.

Ne alaka?
AK Parti karşıtı kim varsa, hepsi bu cinayette azılı dedektif oldu.

Ama sen ekonomistsin ya da ekonomi profesörüsün sosyolojik analiz senin alanın değil ki.

Topluma sürekli ülke çöküyor, yönetilemiyor. Ahlak zafiyeti var algısını yerleştiriliyor.
Ülkemde adalet sistemi işlemiyor,

Kara para aklayanlar, dolandırıcılar 10 ayda salınıyor,

Hayat pahalılığı aldı başını gidiyor,

Kırtasiye ürünlerine aileler erişmekte maddi zorluk yaşıyor,

Kira fiyatları çok yüksek,

1 kilo kıymanın fiyatı 750 lira olmuş,

Ekonomik sıkışıklık artık vatandaşı geriyor,

Deprem bölgesinde sorunlar aşılamadı…

Gibi gibi… haklı ve objektif eleştiriler yapsalar anlayacağım.

İlk cümle ‘AK Parti bu ülkenin ahlakını bozdu’ oluyor. Kimse kimsenin ahlakını bozamaz. Bozulanlar tabi ki var. Onlar zaten fırsat kollayanlardır. Bozulmaya müsait olanlardır. Kişisel yanlışları topluma, hükümete hatta partilere paslamak adil değildir.

O nedenle algı operasyonları bu ülkeye değil bu ülke ile sorunu olanlara hizmet ediyor Narin cinayeti üzerinden.

Kürt kimliği, Kuran Kursu ve Hizbullah üzerinden giderek toplumu ayrıştırma çabasına girildi.

Tekirdağ'da yaşanan 2 yaşındaki Sıla bebek vahşeti üzerinden de bazı gazeteci meslektaşlarım aile CHP’li deyip anne ile yaşadığı adamın rakı masası resmini servis ettiler.

Her iki olayda da ayrımcılık vardır, ayrıştırma vardır. Biri diğerine misilleme yapamaz. Bu yaşananlar vicdanlara dokundu.

Bu çabalar yıllar önce de vardı, bu çabalarda kullanılan maşalar, piyonlar bugün de görev başındalar.

CİA ve MOSSAD destekli senaryolar,

Sağ-sol çatışmasının desteklenmesi, 

Laik-antilaik,

Alevi-Sünni,

Kürt-Türk geriliminin bu ülkeye nasıl zararlar verdiğini biliyoruz.

O zamanlarda da ana fikir Türkiye yönetilemiyor algısıyla, kafaları karıştırmaktı şimdilerde bu algı prim yapmadığı için Narin cinayeti üzerinden siyaset devşirmeye çalışıyorlar.

Kaçırdıkları yer Türkiye'nin artık o eski Türkiye olmadığı gerçeğidir. Protokollerde yer almak için omuz omuza mücadele edenler değil, siyaset ve toplum adına değer üretenler Türkiye’nin yükselen sesidir.