Türkiye üzerine savaş senaryoları
Abone ol160 sayfalık raporda en ağırlıklı konu Kıbrıs'a verildi ve 'O bölgede savaş çıkacak" diye not düşüldü.
Radikal Gazetesi yazarı Murat Yetkin, o raporun ayrıntılarını
yazdı.. ABD Savunma Bakanlığı, Pentagon'a bağlı Savunma İstihbarat
Ajansı'na (DIA), eski Başkan Bill Clinton döneminde bir
değerlendirme raporu ısmarlanır. Amaç 2020 yılına dek ABD'nin
önündeki güvenlik tehditlerini tahmin edebilmektir. Rapor 1999
Temmuz'unda 'Gizli' damgasıyla dönemin Savunma Bakanı William Cohen
ve ABD Başkanı Clinton'a sunulur. 160 sayfalık rapor, Clinton
tarafından da, ondan sonra gelen George Bush tarafından da ABD
güvenlik politikalarına esas oluşturur. Zaten raporun
hazırlanmasında görev alan uzmanlar ekibinin bazı üyeleri, Bush
yönetiminde Savunma Bakanı olan Donald Rumsfeld'e yakın isimlerdir
ve Bush döneminde önemli görev alırlar. ABD'nin Atina Büyükelçisi
Thomas Miller'in bu isimlerden biri olduğu öne sürülüyor. Bu iddia,
Pentagon raporunun bazı bölümlerinin ilk defa açığa çıkmasını
sağlayan Amerikalı gazeteci Rowan Scarborough'un 'Rumsfeld'in
Savaşı' başlığıyla yeni piyasaya çıkan kitabında da yer alıyor.
Scarborough, kendisine Rumsfeld'in bürosundan verildiği anlaşılan
belgeleri doğrusunu söylemek gerekirse yeterince değerlendirememiş,
ama önemli bir iş yapmış: Belgelerin bazı sayfalarını kitabın ekler
bölümünde basmış. Zaten kitabın neredeyse üçte bir hacmini bu
işlenmemiş altın madeni değerindeki 'ekler' bölümü oluşturuyor.
Türkiye ve Yunanistan'la ilgili bölümleri aynen aktarmak, hem bugün
İsviçre'de devam etmekte olan Kıbrıs görüşmeleri, hem Türkiye'nin
Avrupa Birliği üyeliğinin ABD tarafından neden bu kadar şiddetle
desteklendiği, hem de Türkiye'nin Batı dünyasından kopmamasının
(ilk bakışta çelişki gibi görünse de) neden ABD, AB ve Rusya
tarafından ortaklaşa istendiğini anlamakta faydalı olacak. Pentagon
raporunun 62 ve 63'üncü sayfalarından: Atina ve Ankara, iki ülke
arasındaki gerilimin altında yatan Ege sorunundaki uygulamadaki ve
siyasi sorunları çözememekte devam ederler. Her ikisi de savaştan
kaçınmayı tercih eder. Yine de Ege'deki egemenlik konularını
ilgilendiren bir kriz Kıbrıs'ta patlayabilir ve kışkırtıcı eylemler
ve yanlış hesaplara bağlı olarak istenmeyen bir çatışmaya
dönüşebilir. Düşmanlık durumunda, Türkiye ve Yunanistan, Kısa (3-4
günlük) bir çatışmanın, uluslararası camianın devreye girip savaşı
durdurmasını bekler ve planlar. Böyle bir çatışma muhtemelen
Türkiye'nin küçük bir Yunan adasına girişeceği bir hava ve deniz
saldırısı ve Trakya'da sınırlı kara harekâtıyla Ege'de çıkabilir.
Ege'de başlayacak bu tür bir çatışmanın Kıbrıs'a sıçraması
gerekmez, ancak bu ihtimal göz ardı edilmemelidir. Yunanistan hava
ve deniz savunma imkânlarını geliştirmiş olsa da Türkiye hem
nitelik, hem nicelik olarak güç dengesini elinde tutuyor.
Önümüzdeki yıllarda Yunanistan'ın askeri alımları, Türkiye
karşısında felakete yol açacak bir yenilgiye uğraması ihtimalini
azaltacaktır. Pentagon bu noktada şu uyarıda bulunuyor: "Yunanistan
ve Türkiye çatışmaya girerse, her iki tarafın da yapacağı en büyük
hesap hatası, uluslararası camianın devreye girme hızı olabilir.
Yunan ve Türk algılaması, dış müdahale nedeniyle bu çatışmanın kısa
süreceği üzerine kuruludur. Ancak NATO'nun diğer üyelerinin devreye
girmekteki kararsızlığı bu husumetin uzaması ihtimalini ortaya
çıkarmaktadır." Bir anlamda 'NATO'ya o kadar güvenilmesin'
uyarısında bulanan rapor şöyle devam ediyor: Bu unsurlara ek
olarak, Türkiye'nin ABD ve İsrail ile yakın ilişkileri vardır.
İran,Ortadoğu'da Türkiye'nin giderek daha önemli bir rakibine
dönüşebilir. Orta Asya ve Kafkaslarda çelişen çıkarları ve
Türkiye'nin laik bir Müslüman devlet olması (kullanılan deyim,
İnglizcesiyle 'a secular Muslim state') Ankara'nın İran'la ters
düşmesinin nedenidir. Türkiye'nin Irak ve İran'la sorunlarına güce
dayalı çözümleri, bu ülkeyi hızla ABD çıkarlarıyla çatışma
ihtimaline getirebilir. Rapor, Türkiye'deki İslamcı siyasi
akımların yükselişine de dikkat çekiyor. Bu çerçevede, laik
güçlerin başını çeken askeriyenin, toplumdaki çelişkilerin
derinleşmemesi ve şehir terörizminin yaygınlaşmaması amacıyla sivil
toplumla arasındaki yabancılaşmayı aşması gerektiğini ima ediyor.
Yakın tarih, evdeki hesapların çarşıya uymaması üzerine kurulu. Bu
siyaset raporu da, bir hesaptır. Ne kadar tutup tutmadığını ileride
göreceğiz. Ancak AB üyesi olan bir Türkiye'nin, bölgede Rusların
deyimiyle 'istikrarlı ve ne yapacağı kestirilebilir' bir ülke
olarak önemini artıracağı, gücünü artıracağı anlayışının
yaygınlaştığı bir gerçek. Türkiye'nin gücü acaba her fırsatta
yumruklarını kullanma tehdidinde mi, yoksa yumruklarını kullanmama
sözünde mi? Buna verilecek yanıt stratejik değerde.