Türkiye tarihi dönemeçte
Abone olTürkiye, Batı'ya ilerlerse kiminle ittifak yapacak? Temo, Türkiye'nin nereye gittiğinin cevabını araştırdı.
Quo vadis Türkiye? Roma İmparatorluğu'nda silahlı muhafızların
yolculara sorduğu bu klasik güvenlik sorusu, bugün Türkiye'nin
önünde: Nereye Türkiye? Batı'ya mı, Doğu'ya mı? Avrupa ile
bütünleşme mi, Avrasya'da yeni ittifak arayışı mı? ABD ile
stratejik ortaklık mı, bölgede fili karşıtlık mı? Türkiye hangisini
seçecek? Soru kritik, ortam karışık, yanıt belirsiz. Çünkü ABD'nin
Ortadoğu çıkarması ile dünyanın yeniden şekillendiği şu günlerde,
Türkiye'nin bugün yönetimde olan kuşakları, tarihi kararlar vermek
zorunda. Alınacak kararların doğruluğu ya da yanlışlığı, gelecek
kuşakların yalnızca mutluluğu veya mutsuzluğunu değil, belki
varlık-yokluk kavgasını de belirleyecek. Ne demek istiyoruz?
Osmanlı İmparatorluğu 600 yıllık bir saltanattan sonra 20. yüzyılın
başında, 1. Dünya Savaşı sonunda parçalandı. Atatürk'ün yıkıntılar
üstünde geleceğe dönük büyük bir atılımla kurduğu Modern Türkiye
Cumhuriyeti, Türklerin tutunmayı başardığı son toprak parçası olan
Anadolu yarımadası üzerinde varlığını 80 yıl boyunca günümüze kadar
sürdürdü. 20. yüzyılın başında kurulan ve bu süreyi (Kıbrıs ve
Güneydoğu savaşlarını saymazsak) nispeten sakin ve barışçı bir
ortamda geçiren Türkiye, aynı dönemde ABD'nin müttefiki olarak,
Sovyetlere karşı NATO kalkanı altında Batı ittifakı içinde
bulunmanın avantajlarını yaşadı. Atatürk, Batı'yla savaşmasına
rağmen yapısal devrimleri ile Türkiye'yi Batı modernizminin parçası
haline getiren yolu açtı. Türkiye, bugün Batı'ya yürüyüşünün kritik
bir aşamasında. Çünkü ABD'nin 50 yıllık müttefiki ve bölgedeki en
iyi dostu olan Türkiye, tam da ABD'nin büyük bir askeri güçle
bölgeyi yeniden düzenlemeye geldiği 21. yüzyılın başında ABD'ye
dirsek çevirdi. AKP hükümetinin 'ihtiyatlılık' perdesi altında
yürüttüğü anti-Amerikan politika, Türkiye'nin bölgede bugün ABD ile
olan stratejik ittifakını fiilen sona erdirdi. Arap ülkeleriyle
işbirliği arayan AKP, bunu da başaramadı. Bu süreç içinde AB
ülkeleri ve özellikle Fransa ve Almanya Türkiye'yi dışlayan
politikalarını daha da güçlendirdiler. Yakınlaşmaya çalıştığımız
Yunanistan ve AB ile ilişkilerde Kıbrıs çözülmez bir düğüme
dönüştü. AKP hükümetinin politik basiretsizliği sonucu Türkiye
bugün Ortadoğu'da yalnız bir ülkedir. Irak'ta ve Ortadoğu'daki
gelişmelerde masada yoktur. Kuzey Irak'ta ABD denetiminde fiili bir
Kürt oluşumunun Türkiye'yi de bölünme tehdidi altına sokacağı
kuşkusu artmaktadır. Bu aşamada Türkiye'de politikacıların,
askerlerin, uzmanların, yazarların ve aydınların kafaları da
karışık. Solcular milliyetçi, İslamcılar solcu oluyor. Ülkücüler
şaşkınlıkla yeni arayışlar içinde. Bedri Baykam gibi en koyu
Kemalistlerin, Abdurrahman Dilipak gibi en koyu İslamcılarla
Amerika'ya karşı aynı ortak bildiride birleştiği görülüyor.
Türkiye'nin aydınları en basit konularda, en temel kavramlarda bile
anlaşmakta zorlanıyor. Ulusal çıkarların, halkın menfaatinin nerede
olduğu konusunda derin görüş ayrılıkları var. Politikalar,
ideolojiler, partiler, insanlar adeta yeniden çözülüp yeniden
saflaşıyor.