Türkiye sokaklarının Romanyalı sakinleri
Abone olSon yıllarda Türkiye'deki bazı kentlerin sokaklarında akerdeon çalan birçok Romanyalı göze çarpıyor. Ankara'dan Sinan Onuş, onların hikayelerini araştırdı.
Birçoğumuz sokakta yürürken, kafede ya da evimizin balkonunda otururken yaşları 15'i geçmeyen, para vermemiz için bizi zorlamayan sarışın, mavi gözlü çocuklarla ya da yetişkin akordeoncularla karşılaşmışızdır.
Belki, ellerindeki plastik bardaklara, çaldıkları akordeon karşılığında para da atmışızdır.
Peki, her köşe başında rastladığımız çoğu bu sokak çalgıcıları
kim, hiç merak ettiniz mi?
Onlar, Türk vatandaşı değil. Romanya'dan Türkiye'ye gelen 'turist' sokak çalgıcıları.
21 yaşındaki Alia da onlardan biri. Evli ve bir çocuğu var.
Alia, yanındaki sandalyede oturan çocuğu gösteriyor, "4 yaşında" diyor. Başıyla, karşısında oturan kız ve kucağında kendisi gibi akordeon tutan erkek çocuğunu işaret ediyor. "Kız 8, erkek 12 yaşında. İkisi de kardeşim" diye tanıtıyor.
Video, önden fotoğraf 'yasak'
Konuşmak için Romanyalı çalgıcıları ikna etmem aslında oldukça zor oluyor. Şehir merkezindeki denemelerim hep başarısızlıkla sonuçlanıyor. Oturduğum semtte defalarca gördüğüm Alia'yı ise birkaç denemeden sonra ikna edebiliyorum.
Deşifre olmaktan çekiniyor. Bu nedenle de özel sorular sormamam, video ya da yüzünü net gösterecek foto çekmemem koşuluyla kabul ediyor.
Alia, 2 aydır Türkiye'de olduğunu belirtiyor. "6 yıldır gelip gidiyorum. Çocukken babam getirirdi" diye ekliyor, zor konuştuğu Türkçesiyle.
"Sizi, Türkiye'ye getiren aracılar var mı' diye soruyorum, "Hayır yok. Biz kendimiz geliyoruz" yanıtını veriyor.
Ankara'da otelde kaldıklarını aktaran Alia, "Babam, annem, kardeşlerim, eşim, çocuğum toplam 20 kişiyiz" diyor.
Kaldıkları otelin günlüğünün 30 TL olduğunu, bir odada 4 kişi kaldıklarını belirtiyor. 'Ücreti çok değil mi' diye sorunca, gülerek, "Yok yok. Kişi başı değil. 4 kişi toplam 30 TL" açıklaması yapıyor.
90 gün Türkiye, 100 gün Romanya
Alia, akordeon çalmak için başka bir ülkeye gitmediğini, sadece Türkiye'ye geldiğini söylüyor. 'Neden Türkiye' şeklindeki sorumu, "Romanya'da hiçbir şey yok. Fabrikalar kapalı, işsiziz. Türkiye iyi" diye yanıtlıyor.
Her gün TSİ 11.00'de işe başladıklarını, 18.30 civarında da otele dönmek için akordeon çalmayı bıraktıklarını belirtiyor. Kendilerinin "dilenci" olmadığının altını ise özellikle çiziyor.
Alia, "turist" olarak geldikleri Türkiye'de 90 gün akordeon çaldıklarını, yasal kalış sürelerinin sonunda Romanya'ya döndüklerini aktarıyor.
"100 gün ya da biraz daha fazla Romanya'da kalıyoruz. Sonra tekrar Türkiye'ye geliyoruz" diye konuşuyor.
Alia, "Masraflardan sonra aylık kişi başı elimize 600-700 TL geçiyor. Kimileri para, kimileri elbise, ayakkabı veriyor. Sonra Romanya'ya dönüyoruz. Geri gelmek için beklerken bu kazandıklarımızı harcıyoruz. Orada yetiyor bu para" diyor.
Çocukların okul çağında olması dikkatimi çekiyor. Alia, "Okullar tatil. Oturduğumuz şehirdeki okulların çatıları sorunlu. Yağmur mevsimi, okulların içi su dolu. Tatil olunca getiriyoruz. Yoksa orada okula gidiyorlar elbette" diyor.
Akordeon karşılığı 'öğle yemeği'
'Düğünlerde, nişanlarda da çalıp çalmadıklarını' soruyorum. Alia, "Çalıyoruz. Ne para verirlerse de alıyoruz" diye konuşuyor.
Alia'ya akordeon çalarken en çok keyif aldığı şarkının ne olduğunu soruyorum bu kez. Sorumu anlamıyor. Birkaç kez anlatıyorum, tarif ediyorum. Yine anlamıyor. O soruyu geçip, Romanya'da hangi şehirde yaşadığını soruyorum. Söylemek istemiyor.
Türklerin kendilerine iyi davrandığını, polisin ve zabıtanın da müdahale etmediğini ifade ediyor. Türkiye'nin birçok şehrinde kendileri gibi çok sayıda Romanyalı sokak çalgıcısının olduğunu, kendisinin ise sadece Ankara'da çaldığını söylüyor.
'Aranızda birbirinizin sokaklarına, şehrine gitmemek gibi bir anlaşma mı yaptınız' şeklindeki soruma, "Hayır. Her yere gidiyoruz. Ama ben, Ankara'yı iyi biliyorum. Başka şehre gitmek istemiyorum" yanıtını veriyor.
Alia ile kafede sohbet ederken yediği yemeği gösteriyor, "Kafenin sahibi ikram etti" diyor. Kafenin adını ise yazmamı istemiyor.
Yüzünde mutlu bir ifadeyle, "Başka yerlere de gidiyorum ama bu semte çok gelirim. Kafenin önünden geçerken biraz önce buranın sahibi çağırdı. Her gün öğle tatilinde gelmemi, müşterilerden para toplamamam koşuluyla yarım saat, bir saat akordeon çalmamı önerdi. Kabul ettim. Karşılığında bize öğle yemeği verecek" diyor.