Türkiye sabit kur rejimine geçerse ne olur bu iddia gündemde
Abone olDolar alıp başını giderken bugün Türkiye ekonomisiyle ilgi dikkat çeken bir iddia gündeme geldi. Yeni ekonomi modeliyle Türkiye'nin sabit kur rejimine geçeceği iddiaları var. Peki sabit kura geçmek mümkün mü? Ekonomist Mahfi Eğilmez konuyla ilgili yazısında çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
ABD ile Brunson üzerinden fitili ateşlenen kriz sonucu Türkiye
ekonomisinde olağanüstü olaylar yaşanıyor. Dolar kimsenin tahmin
edemeyeceği seviyeye yükseliyor. Bir yandan bunlar yaşanırken bir
yandan da ekonomiyle ilgili spekülasyonların ardı arkası
kesilmiyor. Türkiye'nin dolardaki aşırı dalgalanmaya karşı bugün
sabit kur rejimine geçeceği söylentiler var. Peki sabit kur nasıl
bir şey? Türkiye sabit kur rejimine geçerse artıları ve eksileri ne
olur?
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın yeni ekonomi modelinde sabit kura geçileceği iddiaları da konuşulurken gelin Mahfi Eğilmez'in yazısına bir bakalım.Ekonomist Mahfi Eğilmez konuyu değerlendirdiği yazısıda Türkiye'nin sabit kur rejimine geçmesinin mümkün olmadığını belirtti. Sabit kura geçilmesi halinde yaşanabilecek tehlikeleri sıralayan Eğilmez, işlerin düzelmesi için atılması gereken adımları da sıraladı. İşte o yazının bazı bölümleri;
TÜRKİYE 1980'LERE KADAR SABİT KUR
REJİMİNDEYDİ
Türkiye 1980’li yıllara gelene kadar sabit
döviz kuru rejimi uyguladı. Bu rejim, TL’nin değerinin Merkez
Bankası’nca belirlenmesi ve o değerde sabit tutulması yoluyla
uygulanan sabitleme rejimi biçimindeydi. TL’nin değerinde ortaya
çıkan ve çoğunlukla değer kaybı biçiminde olan değişiklikler
genellikle bir defada ve devalüasyon biçimindeki müdahalelerle
düzeltiliyor ve bu kez yeni eşitlik yeni sabit kur olarak
belirleniyordu.
SABİT KUR DÖVİZ KARABORSASINA YOL AÇAR
Bu
uygulamanın olduğu dönemlerde kimin ne kadar ve ne zaman döviz
alacağına Hazine karar veriyordu. Bu uygulama döviz yetersizliği
çekilen ve taleplerin karşılanamadığı dönemlerde (ki bu sıklıkla
olurdu) döviz karaborsası yaratıyor, yasa dışı yollarla döviz giriş
çıkışı yaşanmasına yol açıyordu.
80 SONRASI İKİ KEZ DALGALI KURA
GEÇİLDİ
Türkiye 1980’lerde döviz kurlarının piyasada
belirlendiği ancak Merkez Bankası’nın müdahaleleriyle yön verdiği
müdahaleli dalgalı döviz kuru rejimine geçti. Bu rejim 2000’lere
kadar sürdürüldü. Kur rejimindeki üçüncü değişiklik 2000’lerde
yapıldı ve 2001 krizi öncesinde Türkiye bant içinde dalgalanma
rejimi uyguladı. Bu rejim uzun süreli olmadı ve 2001 kriziyle
birlikte çöktü. Kriz sonrasında Türkiye dalgalı kur rejimine
geçti.
TÜRKİYE SABİT KURU BUGÜN UYGULAYABİLİR Mİ?
Sabit kur rejimi, sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir
sistemde uygulanamaz. Yani sabit kur rejimine geçebilmek için
öncelikle sermaye giriş çıkışını denetim altına almak ve
dolayısıyla konvertibiliteden vazgeçmek gerekir. Bu da isteyenin
istediği zamanda elindeki veya banka hesabındaki TL’leri verip
istediği yabancı parayı alabilmesi olanağını kaldırır. Bu sistemde
kimin ne kadar, ne zaman yabancı para alacağına devlet karar verir.
Yurt dışına para göndermek veya yurt dışından döviz getirmek
devletin iznine bağlı olur.
MÜMKÜN DEĞİLDİR
Buna göre Türkiye’nin sabit
kur rejimine geçebilmesi için sermaye hareketlerinin serbestliğini
denetime altına alması ve TL’nin konvertibilitesini kaldırması
gerekir. Türkiye’nin dış borç toplamı 466 milyar Dolar ve
önümüzdeki bir yıl içinde bulması (yenilemesi) gereken döviz
ihtiyacı (cari açık dahil) yaklaşık 240 milyar Dolar. Böyle bir
durumda bu hamleleri yapmak Türkiye’ye döviz girişini durdurur ve
döviz ihtiyacı yüksek olduğu için de anında döviz karaborsasını
başlatır. Dolayısıyla Türkiye’nin böyle bir rejim değişikliğine
gitmesi mümkün değildir.
KARABORSA BATAĞINA BATAR
Türkiye, sermaye hareketlerini denetlemeye başlamadan yani 1567
Sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Kanunu’nun en sert biçimine
geri dönmeden, TL’nin konvertibilitesini kaldırmadan sabit kura
geçemez. Bunları yapsa bile yüzde 54 (kura bağlı olarak artacak)
oranındaki dış borç yükü ve yıllık 240 milyar Dolarlık dış
finansman ihtiyacıyla bu rejimi sürdüremez, karaborsa batağına
batar.
Bu durumda yapılacak tek şey mevcut riskleri hızla düşürecek siyasal ve ekonomik adımları atmaktır. Türkiye’nin risk primi (CDS primi) tarihi rekor düzeye ulaşmış görünüyor (380 BP.) Önce dış sorunları ele alıp çözmek ve riskleri düşürmek, ardından ekonomide bu sistemim gerektirdiği eylemleri yapmaktan başka çözüm yolu yoktur.