Türkiye resmen kara listede!
Abone olGazeteci Ahmet Şık'ın basılmadan toplatılan kitabının internet ortamında paylaşmasını 'sivil itaatsizlik' olarak yorumlayan Mutlu Binark, internete daha sıkı denetimler geleceğine dikkat çekiyor.
Türkiye'de sosyal medya ve internet yasakları en son gazeteci
Ahmet Şık'ın basılmadan toplatılan ve örgütsel belge olduğu öne
sürülen İmam'ın Ordusu adlı kitabının internet üzerinden
paylaşılmasıyla gündeme geldi.
BBC Türkçe'den Elif Kalaycıoğlu'nun sorularını yanıtlayan Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğretim üyesi olan Mutlu Binark, Ahmet Şık'ın kitabının internet üzerinden paylaşılmasını bir sivil itaatsizlik eylemi olarak yorumluyor.
İnternete getirilen sınırlamalar nedeniyle, geçtiğimiz yıllarda kendisini eleştirilerin hedefinde bulan Türkiye'de hükümetin yakında daha sıkı denetimler getireceğine dikkat çekiyor.
Mutlu Binark: Ahmet Şık'ın basılmamış ve daha okurlarıyla buluşmadan toplatılan araştırmacı gazetecilik çalışmasının internet ortamında dünden beri yayılması ve paylaşılması bence sivil itaatsizlik eylemi. Buna sanal sivil itaatsizlik eylemi de diyebiliriz. Burada sivil itaatsizlik eylemininin içindeki vurgu da önemli çünkü her sivil itaatsizlik eylemi vicdani bir eylem.
Birey başkasına yapılan haksızlığı kendisi de üstleniyor.
İnsanlığa yönelik yapılmış bir haksızlık olarak addedip siyasi bir
tavır alıyor. Yani Türkiye'deki yurttaşların bir özne gibi
davrandıklarını ve başkasına yapılan haksızlığı kendilerine
yapılmış gibi addettiklerini düşünmek mümkün. Sivil itaatsizlik
eylemi coğrası gereği yasaya karşı yapılan bir itaatsizlik eylemi
ama aynı zamanda da yasaya sadakat sınırları içerisinde yapılıyor.
Dolayısıyla, barışçıl bir eylem.
Yurttaşın kamusal alandaki katılımını genişletmeye ve kendi yaptıklarının sorumluluğunu üstlenmeye yönelik bir edim. Bu nedenle de kitabın paylaşılması ve yaygınlaştırılması tüm yurttaşların sorumluluk alma göstergesi.
Elif Kalaycıoğlu:Sosyal medya ve internetin kullanımı Kuzey Afrika ve Orta Doğu'da yaşanan halk ayaklanmalarıyla da gündemde uzun süredir. Türkiye'de daha önce internetin bu şekilde kullanılmasının örnekleri var mı?
Mutlu Binark: Sosyal medya veya web, aktivistlerin çok yaygın olarak kullandığı ortamlar. Sivil toplum örgütleri de eylem ve etkinliklerini duyurmak için kullanıyorlar. Benzer örnekler var ama bu kadar güçlü destek bulan bir etkinlik değildi. Bu kadar kolektif ve yaygın değildi. Eylemin barışçı olması da önemli, çünkü internet ortamı nefret söylemi için de kullanılabiliyor. Belki de bu kadar kolektifleşme ve paylaşımın artmasının ilk örneği diyebiliriz.
Yasal sınırlamalar
Davaları ve olayları takip eden internet grupları var, örneğin kot taşlama ile ilgili yasanın çıkması ve bunun bir hastalık sayılması için facebook'ta örgütlenme olmuştu. Ancak örgütlenme tabi yalnızca facebook'ta değildi. Burada aktivizmin bir sokak ayağı ve kendi politikası olması önemli. Politikası olan aktivistler ve yeni sosyal hareketler internet ortamını kullanıyorlar.
Kitabın paylaşılmasında ise şöyle bir durum var. Kitabın basılması yasak ve kitabı basıp elinde bulunduranlar hakkında örgüte yardım ve yataklık yapmaktan suç duyurusu var. Cumhuriyet savcısı da internette yaygınlaşmasıyla ilgili işlem başlattı. Dolayısıyla bireylerin kendi vicdani sorumluklarını üstlenerek bunu görünmez bir ağ üzerinde paylaşmaları bir ilk. Herkesin de kamusal alanı genişletmek, ifade özgürlüğünü desteklemek için bu edime katıldığını düşünüyorum.
Elif Kalaycıoğlu: Savcılık kitabın paylaşılması eylemiyle ilgili işlem başlattığını açıkladı. Türkiye'deki yasal düzenlemeler çerçevesinde bunun nasıl sonuçları olabilir?
Mutlu Binark: İşin hukuki yönünü bilemiyorum ama zaten sivil itaatsizlikte herkes yaptığı edimin sorumluluğunu üstlenir. Burada önemli olan yurttaşın siyasi ve şiddete dayanmayan bir edim yapması. İnternet uygulamalarını düzenleyen yasaların ise güllük gülistanlık olmadığını söylemek lazım. Çok da tartışmadığımız bir filtreleme sisteminin meşru hale gelmesine dair bir politik söylem de var.
Erişim engellemeye yeni düzenleme
Mutlu Binark: Bilgi güvenliği ya da güvenli internet kullanımı adı altında çıkartılan bir yönetmelik var. Bu yönetmeliğin de bence tartışılması gerekiyor. Yönetmeliğin yürürlüğe gireceği 20 Ağustos tarihinden itibaren beyaz ve kara liste uygulaması devreye girecek. Bu listeler erişimin engellenebileceği adresler olacak. Dün bu eylem yapılabildiyse, bu erişim olanağımız olduğu için.
Türkiye'de de tekno-sosyal politikalar ve aktörler internet ortamını düzenlemek istiyorlar. Bunun için de yurttaşın ifade özgürlüğüne ve erişim özgürlüğüne sahip çıkması gerekiyor. Bireylerin internet özgürlüğüne sahip çıkarak, internette özgürce erişebildikleri bilginin içeriğini kendilerinin değerlendirebilmesi için gerekli özgürlük ortamının olması gerekiyor.
Türkiye'de internete görüldüğü gibi özgür bir erişim yok. IP adreslerinin kontrolü söz konusu. Ancak nefret söylemi söz konusu olduğunda böyle bir şey yok. Kontroller belli bazı konularda işliyor, mesela facebook'taki bir LGBT (lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel) örgütlenmesi olan Mor El Grubu kapatıldı.
Bunlarla ilgili bir ihbar mekanizması var Türkiye'de, adresi de ihbarweb. Türkiye'de yurttaşların özne olarak katılımı yerine mevcut düzenlemeler ihbarcılık ve engelleme, koruyuculuk ve kollamacılık üzerinden işliyor. Korkarım bu düzenlemelerin sınırları daha da genişletilerek, bireylerin eylem alanları ellerinden alınabilecek, özellikle de yeni yönetmelik 20 Ağustos'ta yürürlüğe girince.