Türkiye proje üretemiyor
Abone ol'Projeyi getir, AB'den yardımı al' uygulamasından, Türkiye umduğunu bulamadı.
AB, araştırma ve teknoloji yatırımlarına maddî destek sağlıyor.
Ancak, 'Projeyi getir, AB'den yardımı al' şeklinde özetlenen
uygulamadan, Türkiye umduğunu bulamadı.
AB konusunda danışmanlık hizmeti veren CPS'in Türkiye Genel Müdürü
Tulu Gümüştekin, şirketlerin Ar-Ge faaliyetlerine hız vermesi
gerektiğini söyledi.
Avrupa Birliği'ne üyelik süreciyle birlikte, sivil toplum
kuruluşlarını memnun edecek bazı uygulamalar gündeme geldi.
Bunların başında, AB'nin üye ve aday ülkelerde araştırma ve
teknoloji yatırımlarının desteklenmesi amacıyla oluşturduğu fonlar
yer aldı. Hazırladıkları projelere karşılık AB'den maddi kaynak
alan dernek, kuruluş ve şirketlerin haberleri gazete sayfalarında
görülmeye başladı. Ancak perde arkasında görünenden farklı bir
tablo ortaya çıktı. Yeterli ve kaliteli proje ortaya konamadığı
için, AB fonlarından beklenildiği ölçüde istifade edilemedi. 6.
Çerçeve Programı'na 248 milyon Euro'luk kaynak aktaran Ankara,
Brüksel'den 370 proje için sadece 44 milyon Euro alabildi. Küçük ve
orta boy işletmelerin (KOBİ) eksik proje sunması tam bir hayal
kırıklığına yol açtı. 2 bin 500'e yakın projenin yüzde 85'i geri
çevrildi. 17,5 milyar Euro'luk paketten cüz'î miktarda pay alınması
sebebiyle hükümet, yeni programı şu ana kadar imzalamadı.
Merkezi Brüksel'de bulunan CPS Danışmanlık'ın Türkiye Genel Müdürü
Tulu Gümüştekin, "Bu programlarda aslan payı ilk dönemdedir.
Geçmişteki hatalardan ders alındı. Artık daha iyi projeler
sunulacak. İmzanın geciktirilmesi Türk şirketlerinin önemli
fırsatları kaçırmasına yol açar." uyarısında bulunuyor. İstanbul
Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük de, sanayicinin büyük fonlara
hazırlıksız yakalandığı görüşünde. TÜBİTAK'ın 'kaynak hazır, proje
gelmiyor' tespitine hak veren Küçük, küresel rekabette ayakta
kalmak isteyen şirketlerin, Ar-Ge yatırımlarına daha fazla önem
vermesi gerektiğini belirtiyor. AB fonlarından nasıl
yararlanılacağı konusunda pek çok şirketin bilgi eksikliği olduğunu
vurgulayan Tanıl Küçük'ü şu rakamlar da teyit ediyor: Avrupa
ülkelerinde kişi başına yüzde 0,45 proje düşüyor. Aynı oran
Türkiye'de sadece on binde 4. Buna karşılık eğitim, kültür, çevre
ve sağlık gibi alanlarda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları
ise önemli mesafeler katetti. KOBİ'lere verilen desteklere göre
daha düşük miktarlarda da olsa proje başına binlerce Euro'luk hibe
alan derneklerin sayısı giderek artıyor.
AB, araştırma ve teknoloji faaliyetlerinin desteklenmesi ve
yönlendirilmesi için çerçeve programlarını araç kullanıyor. İlk
çerçeve programı 1984'te yürürlüğe girdi. Türkiye ise 4. ve 5.
programlara sadece projelerle katılırken, havuza para yatırmamıştı.
Kamuoyunda çok tartışılan ve sivil toplum kuruluşları ile
KOBİ'lerin ilgi gösterdiği 6. Çerçeve Programı'na ise 248 milyon
Euro katkı sağlandı. 7 yıllık yeni programda ilk adım Ocak 2007'de
atılacak. Bu çerçevede 73 milyar Euroluk kaynağın onay verilen
projelere dağıtılması öngörülüyor. Pakette KOBİ'ler için 4,2 milyar
Euro kaynak ayrılırken, bunun 2,6 milyarı girişimcilikte çığır
açacak projelere verilecek. Küçük işletmeler endüstriyel rekabet ve
yenilikçilik alanında da önemli destekler alabilecek. Bilişim ve
enerji başlıkları da aynı çerçevede yer alıyor. Yeni programa dahil
olması halinde Türkiye, her yıl 100 milyon Euroluk kaynağı 'katkı
payı olarak' AB'ye aktaracak.
CPS Danışmanlık'ın Türkiye Genel Müdürü Tulu Gümüştekin,
müzakerelere başlayan bir ülke olarak Türkiye'nin tartıştığı gündem
maddelerini tali meseleler olarak nitelendiriyor. Özellikle küçük
ve orta boy işletmeler için yenilikçiliğin (inovasyon) önemli
olduğunu belirten Gümüştekin, "Türkiye katılımla ilgili taahhüdünü
henüz imzalamadı. Bu durumda KOBİ'ler yeni imkânlardan mahrum
kalacak. Yedinci çerçeve programının bir an önce imzalanmasında
fayda var." dedi. Gümüştekin, şirketlerin araştırma ve geliştirme
çalışmalarına mesafeli yaklaşmasını da eleştirerek, "Bu işin zor
kısmına gelince imtina ediyoruz." dedi. TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi
Ayça Dinçkök 7. Çerçeve Programı'nın en önemli yeniliklerinden biri
olan ve sanayinin katılımını artırmak için oluşturulan Avrupa
Teknoloji Platformları, Ortak Teknoloji Girişimleri ve Rekabet ve
İnovasyon Çerçeve Programı'na Türkiye'nin katılımının sağlanmasının
önemine işaret etti. İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi
Erhan Erken, Türkiye'nin bir önceki çerçeve programdan dahil olduğu
tarihin geç olması ve proje bazındaki tecrübesizlikler nedeniyle
yeterince yararlanamadığını belirtti. 2005'te yeniden tarif edilen
Lizbon kararları ile farklı bir boyut kazanan ve bir öncekine göre
bütçesi 4,5 kat artırılan 7. Çerçeve Programı'nın Türkiye için
büyük önem taşıdığını vurgulayan Erken, "Her yıl bir öncekinden
daha başarılı geçiyor. Sanayi kuruluşlarımızın projelere
katılımında da artışlar yaşanıyor." diye konuştu.
Fransa'daki yasa ölü doğdu
Tulu Gümüştekin, geçen günlerde Fransa Meclisi'nin sözde Ermeni
soykırımını inkarı suç sayan yasa tasarısının insan haklarına ve
düşünce özgürlüğüne aykırı olduğunu belirterek, "Çok büyük bir
ihtimalle ölü doğmuş bir yasa." dedi. Türk kamuoyunda AB müzakere
sürecine ilişkin yorgunluk ve yılgınlığın olduğunu belirten
Gümüştekin, Kıbrıs'la ilgili talepler, Fransa'nın tavırları gibi
hususların bunu artırdığını ifade etti. "Bu çok tehlikeli bir
süreç." diyen Gümüştekin, "Siyasetçi de eninde sonunda reformları
kamuoyunda desteği bulursa yapabilir; aksi takdirde mümkün değil.
"Avrupa'da da destek olmadığı için siyasetçiler temeli doğru
olmayan düşüncelerin arkasına gitmek zorunda kalıyor. Türkiye'nin
AB geleceği için önemli olduğuna inananlar için önemliydi onların
ellerini zayıflatmamak gerekiyordu." diye konuştu. Gümüştekin,
Fransa'ya yönelik tepkilerde ise devlet çapındaki ihalelere kabul
edilmemesinin makul, ancak burada yatırım yapan firmaların hedef
alınmasının yanlışlığına işaret ederek, "Eğer böyle bir tepki
oluşturulmaya başlanırsa ekonomi için can damarı olan yabancı
sermayeyi korkutmaya başlarız ve Türkiye'ye gelen yabancı sermaye
iki kez düşünmeye başlar, kendi ülkesi ile oluşabilecek muhtemel
siyasi anlaşmazlıkta doğrudan yatırımların etkileneceği düşüncesi
ile vazgeçebilir, bu da Türkiye'nin kendi bindiği dalı kesmesi
demektir." şeklinde konuştu.
Haber:Abdulhamit Yıldız
Kaynak:www.zaman.com.tr