Türkiye PKK'ya yarar diye itiraz etti!
Abone olTürkiye, AB İlerleme Raporu taslak aşamasındayken 22 maddede yer alan ifadelere itiraz etmiş...
AB'nin, Türkiye'ye ilişkin ilerleme raporu taslak
aşamasındayken, PKK'nın çocuk askerleri kullandığına dair sert
eleştiri içeren ibareyi, bu örgütü Türk devletine taraf haline
getirmemek için çıkarttığı ortaya çıktı.
Taraf'tan Lale Kemal'in haberine göre; AB, hükümetin itirazına rağmen işkence suçlamasıyla eksik soruşturma geçiren Sedat Selim Ay'ın terfi ettirilmesinin, demokratik kriterlere aykırı olduğunu kayıt altına alırken, Ankara'nın rapordan "toplu mezarlar" ifadesinin çıkartılması istemini dikkate almamış.
TÜRKİYE İLE PAZARLIK YAPTILAR
AB'nin, Türkiye'ye ilişkin İlerleme Raporu'nu, 10 ekimde yayımlamadan önce, hükümet ile raporda yer alan bazı ifadeler konusunda çetin bir pazarlık yaptığı da ortaya çıktı. AB'nin, raporu hazırlama aşamasında ilk kez, kendi içinde, PKK'nın, çocuk asker kullanmasına atıfta bulunulması konusunu da tartıştığı öğrenildi. Ancak, PKK'nın, çocuk asker kullanıyor olmasının bir vakıa olmakla birlikte bir devletin demokratik kriterlere uygunluğu üzerine hazırlanan raporda, bir örgütün bu yönde tasarrufta bulunmasına atıfta bulunulmasının sakıncalarının yoğun tartışmalara neden olduğu ortaya çıktı. Zira, raporda, PKK'nın çocuk savaşçı kullandığının kayıt altına alınması halinde, birlik, PKK'yı, Türkiye devletine karşı savaşan taraf konumuna getirecekti.
22 MADDEYE İTİRAZ EDİLMİŞ
Raporu yayımlamadan önce AB, bazı ifadeler konusunda hükümet ile bilgi alışverişinde bulunuyor. Bu amaçla Türkiye'ye incelemesi için verilen rapor taslağında, hükümet, değişik başlık altındaki toplam 22 maddeye itiraz etmiş. Ancak AB'nin, itirazlara katılmayarak, raporda yer verdiği konulardan biri, işkence iddialarına rağmen, polis şefi Sedat Selim Ay'ın, İstanbul Emniyet Müdürlüğü terörle mücadele şubesinin başına getirilmesi olmuş.
TÜRKİYE'NİN SAVUNMASI
Türkiye'nin, Ay'ın raporda yer almasına karşı çıktığı savunması özetle şöyle;
"AB Komisyonu, belirli medya organlarında yayımlanan ve salt eski terör hükümlülerinin iddialarına dayanarak, bir polis yetkilisinin atamasının yapılmasını raporda eleştirmektedir. Bu paragraf çıkartılmalıdır. Rapordakinin tersine, polis yetkilisiyle ilgili, işkence ya da tecavüz iddialarıyla ilgili nihai bir hüküm bulunmadığı gibi AİHM tarafından verilmiş bir karar yoktur. Daha da ötesi atama kararı, polis yetkilisinin, terörizmle mücadele konusundaki kapsamlı deneyimi itibariyle profesyonel yetkinliği göz önüne alınarak yapılmıştır. Son noktaki aynı derecede önemli olan husus, (atama kararı), ilgili ulusal yetkililerin idari bir tasarrufudur dolayısıyla Türkiye'nin içişlerini ilgilendirir."
DEMOKRATİK KRİTERLERLE BAĞDAŞMAZ
AB ise, bu polis şefinin, zaman aşımına uğramış olsa da işkence iddiasıyla dava sürecinden geçmiş olması ve bu konunun AB'nin demokratik kriterleriyle doğrudan ilişkisi bulunduğunu Türkiye'ye iletirken, raporda Ay ile ilgili iddiayı da şöyle kayıt altına alıyor;
"Türkiye, BM İşkenceyle Mücadele Sözleşmesi İhtiyari Protokolü'nü onaylamış ancak İhtiyari Protokolün koşulları ile uyumlu Ulusal Önleme Mekanizması oluşturmamıştır. Ayrıca, işkence davaları için zamanaşımı konusunda herhangi bir istisna bulunmamaktadır. Kolluk kuvvetleri, işkence ve kötü muamele iddiasında bulunan kişiler aleyhinde sıklıkla karşı dava açmıştır. Birçok durumda, bu davalara mahkemeler tarafından öncelik verilmiştir. Bütün siyasi partilerden siyasetçiler, daha önce işkence ve tecavüz suçlamalarına maruz kalmış bir polis amirinin İstanbul'da bir terörle mücadele biriminde kilit bir göreve atanması konusunda eleştiride bulunmuşlardır. Bu konu kamuoyunda yoğun tartışmalara sebep olmuştur. Adli kolluk kuvvetinin bulunmaması, işkence veya kötü muamele suçlamalarına ilişkin idari soruşturmaların, soruşturmanın tarafsızlığını tehlikeye atacak şekilde, suçlanan polislerin çalışma arkadaşları tarafından yapılmaya devam etmesine sebep olmaktadır."
TOPLU MEZAR İFADESİ
AB'nin, raporu yayımlamadan önce Türkiye ile mütalaa ettiği bir diğer konu ise yine Medeni ve Siyasi Haklar başlığı altında yer alan, toplu mezarlar konusu. Güneydoğu'da ortaya çıkartılan toplu mezarların yeterince soruşturulmadığı tesbitini yapan AB'ye karşı Türkiye'nin getirdiği savunma şöyle;
"Toplu mezar ifadesinin kullanılması kabul edilemez. Bu iddialar (soruşturulmadığı) temelsizdir. Savcılar, mezarlarla ilgili soruşturma başlatmışlardır. Toplu mezarlar ifadesi kötüye kullanılmaktadır. Toplu mezar, gömülmeden önce tesbit edilme ya da edilmeme ihtimali olan insan cesetlerinden oluşmaktadır. Her ne kadar BM, toplu mezarı, üç ya da daha fazla kurbanın gömüldüğü durumlar için tanımlasa da bir yerin toplu mezar olması için minimum sayıda cesedin gömüldüğü yer anlamında kesin hatlarıyla çizilmiş bir tanım bulunmamaktadır. Tarihi bir kazı sırasında ya da bir inşaat alanında tarihten kalan mezarların kazaen bulunması toplu mezarlar anlamına gelmemektedir. Bilinmeyen insan cesetlerinin soruşturması, uluslararası standartlara uygun olarak yapılmaktadır."