...Türkiye oturduğu yerden kalkamazdı’’
Abone olEnerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "Bölgemizde gerek Suriye ile alakalı gerekse Mısır ile alakalı olumsuzluklar eğer 10 yıl önc...
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "Bölgemizde gerek
Suriye ile alakalı gerekse Mısır ile alakalı olumsuzluklar eğer 10
yıl önce olsaydı, Türkiye şu anda oturduğu yerden kalkamazdı"
dedi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, bir televizyonun canlı
yayınında gündeme dair sorulara cevap verdi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, Türkiye’nin büyümesine,
Türkiye gelişmesine ve Türkiye değişimine devam ettiğini, her türlü
olumsuz iklim şartlarına rağmen Türkiye’nin yoluna devam ettiğini
belirterek, “Türkiye’nin elinde çok önemli bir rezerv potansiyel
avantaj var. O da Türkiye’nin siyasi istikrarının sürdürülebilir
oluşuyla alakalı kanaatlerin artık bir inanca dönüşmüş olmasıdır.
Bu konuda sayın başbakanımızın kararlı tutumu ve bu ülkenin
idaresine konan irade artık pekişmiş durumda.’’
’’BU OLUMSUZLUKLAR 10 YIL ÖNCE OLSAYDI...’’
’’Bakın bölgemizdeki gerek Suriye ile alakalı gerekse Mısır ile
alakalı olumsuzluklar eğer 10 yıl önce olsaydı Türkiye şuanda
oturduğu yerden kalkamazdı. Türkiye o yüzden hem sanayi ile alakalı
hem elektrik üretimleriyle alakalı hem de elektrik tüketimleriyle
alakalı bu bir göstergedir büyümesine devam ediyor. Bakın 2012
yılında, daha geçtiğimiz yılda Türkiye’de elektrik kurulu gücü
yüzde 8,1 büyüdü, bu yıl’da benzer bir rakam çıkacak tüketimde
yüzde 5,2’ler civarında büyüdük, ekonomik büyüme yüzde 2.2
civarında olmasına rağmen. Bu önemli bir avantaj katıldığımız
uluslararası toplantılarda bu rakamların bizden tekrar teyidini
istiyorlar, bu rakamlar doğrumu diyorlar ve Türkiye’de yatırım
ortamının ‘en son analistler de bunu konuşmalarında vurguladılar’
yatırımlarına devam etmek durumundadır çünkü Türkiye büyüyor
dediler. Türkiye’nin en önemli konularından bir tanesi bu bölgedeki
olumsuzluklara rağmen bu iradesini gösteriyor olabilmesidir. O
yüzden sanayideki ihracatımızdaki rakamların artışı buna bağlı
olarak elektrik üretimleri ve tüketimleri ile ilgili artış bunun en
temel göstergelerinden bir tanesi” dedi.
’’KILIÇDAROĞLU’NUN ANA KAYGISI BAKANLIĞI VE HÜKÜMETİ
İTİBARSIZLAŞTIRMAK’’
Bakan Yıldız, Kılıçdaroğlu’nun Kuzey Irak ile ilgili açıklamalarına
yönelik bir soru üzerine, Kılıçdaroğlu’nun ana kaygısının, Enerji
Bakanlığını ve AK Parti Hükümetini, söylemleriyle
itibarsızlaştırmak olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
“İtibarsızlaştırma kaygılı söylemlerin bir riski vardır, eğer
karşınızdaki kişiye dokunmuyorsa gelip sizi bulur. Ben şu anda
kendi itibarlarıyla ilgili ciddi bir yara aldıkları kanaatindeyim.
Dün saat onbire beş kala bir zarf gönderdim Sayın Kılıçdaroğlu’na
itafen. Benim gönderdiğim zarfı alamayacaklarını söylemişler. Bu
(Erbil’e) izin belgeleriyle alakalı bir konuydu. Kendileri almadığı
için ben basın yoluyla iletiyorum. Türkiye bir hukuk devleti, bir
aşiret devleti falan değil, eğer kendisi öyle görüyorsa; ben ayrıca
kahve ağzını üslupsuzluğu da hiç katmıyorum.
’’ÖYLE BİR PROGRAMIM YOKTU’’
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Erbil’e gidecekken Kerkük’e gitmişim,
yanlışlıklarını da vakai adiyeden sayıyorum, benim öyle bir
programım falan yoktu. 3 Aralık’ta bu iznin hem merkezi Irak
hükümeti Ulaştırma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı tarafından
yazılan muvafakat verildiğine dair yazıdır. Burada diyor ki “Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın Başkanlığındaki Türk
delegasyonunun c 560 tipi bir uçakla gereken iniş izninin
verilmesine” yani bu, gereken iznin 1 gün önceden alındığına dair
belgedir. Burada açıkça belirtiyor. Diyor ki bu Bakan Erbil’e 4
Aralık’ta gidecektir. ’Merkezi Irak hükümeti bu izni vermekten
dolayı onur duyar’ diyor. Ben bu yazıları alarak yola çıkmışım.
’’BUNUNLA İLGİLİ GENSORU VERİLDİ’’
Sayın Kılıçdaroğlu’nun böyle bir yanlış üzerine gereksiz sualin
lüzümsuz cevabını vermek üzere bu konunun üzerine atlamasını da
Türkiye adına üzüntü verici olarak buldum. Bununla ilgili gensoru
verilmişti. Bu evrakları grup başkan vekillerine ibraz ettik.
TBMM genel kurulunda da bahsettik. Dün program sırasında bu
evrakları tekrar gönderdim alamayız demişler neden gerçeklere
gözlerinizi kapatıyorsunuz. Bunlar manşetlerde yayınlandı. Hadi siz
bilmiyorsunuz CHP grup başkan vekillerine bu evrakları verdik.
Bizle konuşmuyorsunuz bari niye kendi aranızda konuşmuyorsunuz.
Böyle bir komik duruma düşmekten bir genel başkan sakınmaz mı
kendini? Bu evrakları tekrar kendisine göndereceğim. Ben AK Parti
Hükümetlerinin bakanıyım izinsiz bir yere gitmiş olamam. Kurumsal
hafızasını artı yönde geliştiren Ak Parti Hükümetleri böyle bir
hatayı yapmaz. Şimdi ben Iraklı kardeşlerimize ne diyeyim? yani
sizin böyle bir evrakınız var, siz yazıyı okumuyor musunuz mu
diyeyim? Yoksa Iraklı kardeşlerim böyle bir konuyu atlamışlardır,
böyle bir yanlışı sehven yapmışlardır dedim ben. Bunu ben bir
devlet ciddiyeti içerisinde söyledim. Bu konuyu bilmediğim için
değil. Bu evraklar uçağa bindiğimde de benim elimdeydi. Şimdi ne
için Kılıçdaroğlu böyle bir yanlışın üzerine atlar. Ne için Irak’ı
savunmak adına Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanını güya tahfif
eder? Hafife almaya çalışır? Ama ben o itibarsızlaştırmanın
kendisine döndüğünü bu evraklarla beraber söylüyorum. Bu evraklar
bir izin kâğıdıdır ve resmi yazışmalardır. Altında kaşesi vardır ve
Merkezi Irak’ın da dosya numaraları, kayıt numaraları, uçuş
numaraları ve kuyruk numaraları ile de Bağdat Büyükelçiliğine
iletilmiş bir yazıdır. Şimdi kendi aralarındaki irtibatsızlığı,
iletişimsizliği ben vatandaşımız adına hoş göremem. Siz
kalkacaksınız bir ulusal televizyonda iftira atacaksınız. O iftira,
o yalan yatsıya kadar bile sürmedi biliyor musunuz? Bakın şu anda
üzerinden 12 saat geçmedi ve ben bu evrakları açıklıyorum burada.
Yazık günah değil mi? Biz muhalefetinde belli bir seviyede olmasını
istiyoruz. Ama bu seviyesizliği ben kabul edemem. O açıdan ben
vatandaşımızın orada son derece sakin, güzel anlatımlarla
vatandaşımızı etkilemeye dönük, bu yalanın evraklarını ben burada
sunuyorum. Bu Sayın Kılıçdaroğlu’nun yalanının evrakıdır. Daha
sonra biz oraya yola çıktığımızda, biz şimdi izin vermiyoruz diye
yazı gönderiyorlar. O da merkezi Irak Hükümetinin ayıbıdır. Şimdi
ben kalkıp bunları sürdürülebilir bir ilişki için söylemiyorsam, ne
için bunu istismar ediyorsunuz. Evrakı da ben gönderdim CHP Grup
Başkan vekillerine. O yüzden dün akşamki konuşmayı sehven yapılmış
bir konuşma olarak görmüyorum, kasten ve maksadını aşan bir konuşma
olarak görüyorum ve iade ediyorum kendisine.”
’’OLİMPİYATLARI NÜKLEER GEREKÇELERE BAĞLAMAK DOĞRU DEĞİL’’
Bakan Yıldız, Olimpiyatları Tokyo’nun değil, İstanbul kazanır diye
düşündüğünü ama Tokyo’nun kazanmasının veya kaybetmesinin nükleer
gerekçelere bağlanmasının doğru olmadığına inandığını vurgulayarak
şöyle devam etti:
“Arkadaşlarımıza da bunun yorumunu yaptığımızda bunu özellikle
konuşmuştum. Nükleer güç santrallerinin nasıl Türkiye için
Suriye’deki, Mısır’daki olan olayların bölgemizdeki
istikrarsızlıkların dezavantaj olarak kullanılmaması lazımsa
Japonya içinde nükleerin bir dezavantaj olarak kullanılmaması
gerektiğini söylemiştim. 442 tane nükleer santrale sahip olan
dünyanın, otuz tane gelişmiş ülkenin Tokyo’daki olimpiyat
düzenlemek için dezavantaj olmadığını biliyordu. Bizim iyi olmamız
başkasının kötü olmadığı anlamına da gelmiyordu. Kazanamamak bu
emeklerin boşa gittiği anlamına gelmez o yüzden ben durmak yok yola
devam diyorum.”
TÜRKİYE’DEKİ NÜKLEER ÇALIŞMALAR
Bakan Yıldız, nükleer santraller kurulması ve elektrik üretimi
hedeflerine devam ettiğini kaydederek, “Nükleer santralle ilgili
bugün bir toplantımız olacak. Bizim siyasi hiçbir olaydan
etkilenmeyecek tarzda bir teknik gerçekleştirme olarak görüyoruz
nükleer santrali yani bugün hep soruluyor Suriye’de, Rusya ile aynı
düşünmüyorsunuz nükleer santrale bir zarar gelir mi? diye; ben
gelmez diye düşünüyorum bunla ilgili teknik çalışmalarımıza devam
ediyoruz. Bizim 2019 yılı elektrik üretimiyle alakalı
hedeflerimizde şuanda herhangi bir şaşma söz konusu değil”
dedi.
’’BÖLGEDE ÇOK ÖNEMLİ ŞEYLER OLUYOR’’
Bakan Yıldız, son zamanlarda oluşan Mısır ve Suriye konusunu da
değinerek, “Bölgemizdeki olayların bizim maliyetlerimizle alakalı
olumsuz yansımaları muhakkaktır. Yani hiç bir şey olmamış gibi
davranamayız. Çünkü bölgede çok önemli şeyler oluyor. Biliyorsunuz
Hürmüz boğazı ile alakalı gerekse Süveyş kanalı ile alakalı dünya
petrol ticaretinin önemli bir kesimi burada dönüyor. Yani Suriye’ye
komşu bu bölge’de bulunan dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz
üreticisi ülkeler İran, Irak, Suudi Arabistan’ı katarsak dünyanın
petrol üretiminin neredeyse yarısına karşılık gelen petrol üretimi
bu bölgede yapılıyor. Bunların ticaretlerinin kesintiye uğrayacak
olması endişesi tabi ki maliyetleri arttırır. Mısır’daki 3
Temmuz’daki darbenin Türkiye’ye 1 aylık faturası 300 milyon dolar
civarında olduğunu” şeklinde görüşlerini açıkladı.
MISIR VE SURİYE’NİN DÜNYA PETROLÜNE YÜKSEK ETKİSİ YOK
Mısır’ın ve Suriye’nin dünyaya petrol üretimiyle alakalı ne
tüketimine ne de üretimine çok dominant, çok yüksek bir etkisi
olmadığına değinen Bakan Yıldız, “Buna rağmen fiyatları yüzde
10’lar civarında fiyatları tahrik etti ve yükseltti. Bu bizim için
olumsuz bir durumdur. FED’İN yaptığı açıklamalar döviz fiyatlarında
olumsuz bir sinerji oluşturdu. Şuanda dolar 2.04’ler civarında. Biz
bir 1.87’ler, 1.88’ler civarındaki maliyetlerimizle bu işe
başladık. Yani şuan son yürüttüğümüz bütün bu eylül ayı
maliyetlerine bu rakamlarla başladık aradaki fark kadar 103
dolarlık ham petrolün 113, 115 dolarlara çıkması döviz fiyatlarının
bu dediğim rakamlara ulaşması her birisi bizi olumsuz etkileyen
unsurlardır. Bunu gerek kamu, gerekse özel sektör olarak gerek
vatandaşımız, gerekse sanayicimiz olarak hep beraber ödüyoruz. O
yüzden Sayın Başbakanımız yüksek sesle bunu söylüyor. Biz orada hiç
bir şey olmamış gibi nasıl davranırız? Bırakın ekonomiyi önce
insani gerekçelerle onlar bizim kardeşlerimiz ve orada bir yangın
var o açıdan bunların olumsuz tesirlerini hep beraber görmek
durumundayız ne yazık ki” dedi.
Doğalgaz zammının şu an için belli olmadığını, diğer bakanlarla
görüşüldükten sonra belirleneceğini ifade eden Yıldız, şunları
söyledi:
“Şimdiden benim bir şey söylemem doğru değil. Bunu hem hazine ile
hem maliye ile beraber görüşüp o şekli ile belirliyoruz. O da şu
maliyetlerimizin arttığı muhakkak biz doğal gaz fiyatını 28 tane
Avrupa birliği üyesi arasında en ucuz alan ülke değiliz ama en ucuz
satan ülkeyiz şimdi bu nasıl yapılıyor, nasıl oluyor? Gerek Ak
Parti hükümetimizle beraber çizen politika ve stratejilerinin
enerji ile alakalı kalemlerin çok ciddi bir yansıması olarak
görebiliriz. Yerli kaynaklarımızın ve yenilenebilir kaynaklarımızın
dengelenmesi ve balans edilmesiyle alakalı bir husus olarak
görebiliriz. Bakın ham petrolün varili 115 dolarlar civarında.
102-103 dolarlarla başladık nereden bakarsanız bakın yüzde 10 döviz
fiyatlarında da benzer hatta daha yüksek bir artış oldu. Biz döviz
fiyatıyla döviz alıp TL ile satan bir yapıdayız. Yani her dövizin
fiyatını yükseltmiş olması bizi açık pozisyona daha çok sokuyor ve
bunun Türkiye’ye bir yıllık maliyeti bu haliyle devam etse maliyeti
3 milyar dolar civarındadır. Bu ciddi bir rakam, büyük bir rakam
bunları biz vatandaşımızın lehine, sanayicimizin lehine,
tüccarımızın lehine dengelemeye ve balans etmeye çalışıyoruz, kendi
içimizde o maliyetleri eritmeye çalışıyoruz. Ben bu bölgesel
istikrarsızlığın sürdürülebilir olduğu kanaatinde değilim. O
yüzdende bu fiyatların sürdürülebilir olmadığına inanıyorum. Yani
önemli ve temel bir gerekçem var. Ondan dolayı ben çok kötümser
bakmadığını.”
(İHA)