Türkiye Musul ve Kerkük'e girebilir işte o antlaşma!
Abone olTürkiye eğer isterse, Kerkük ve Musul'daki haklarını gündeme getirerek bu iki şehri kontrol altına alabilir. Zira 1926 Ankara Antlaşması bu hakkı veriyor.
Irak’ın Musul kentinde Türk
Başkonsolosluğu’nun IŞİD militanları tarafından basılmasıyla
birlikte Türkiye'nin Musul ve Kerkük üzerindeki hakları yeniden
gündeme geldi. Türkiye askeri müdahalede bulunabilir mi, buna hakkı
var mı? 1926 yılında yapılan Ankara Antlaşması Türkiye'ye askeri
müdahale hakkı veriyor.
IŞİD’in Türkiye toprağı sayılan Musul Başkonsolosluğu’nu basarak
Başkonsolos Öztürk Yılmaz dahil toplam 49 kişiyi rehin alması
Ankara'nın önüne askeri seçeneği getirdi.
Önce Başbakanlıktaki asker katılımlı toplantı ardından da Çankaya
Köşkü'ndeki MİT, Genelkurmay Başkanı ve Başbakan'ı biraraya
toplayan zirve "askeri seçeneğin" masada olduğu
intibasını bıraktı. Peki Türkiye'nin böyle bir müdahalede bulunması
için hukuki alt zemin var mı?
TÜRKİYE'NİN ASKERİ MÜDAHALE
HAKKI
Ortadaki tabloya bakıldığında Türkiye'nin Musul ve Kerkük'e
müdahale etme hakkı doğmuş görünüyor. Hukuki olarak ise bu
müdahalenin temelini 1926 yılında yapılan Ankara
Antlaşması sağlıyor.
TÜRKİYE BU GERÇEKLEŞİRSE
GİREBİLİR
Mısak-ı Milli sınırları içinde kalan Kerkük ve Musul, 1926
yılında yapılan Ankara Antlaşması ile birlikte toprak
bütünlüğü sağlanması şartıyla terk edilmişti.
Irak'ın toprak bütünlüğü esas alınarak yapılan İstanbul
Anlaşması'na göre, bugün bölünmüş yapısı ve
bölgenin illegal örgütlerin kontrolüne geçmesi
Türkiye'nin haklarını gündeme getirdi.
Buna göre, otorite boşluğundan kaynaklanan kaos ortamı,
Türkiye'nin Kerkük ve Musul'a girebilmesi için uluslararası hukukta
meşru zemini hazırlıyor.
Yani Türkiye eğer isterse, Kerkük ve Musul'daki haklarını
gündeme getirerek bu iki şehri kontrol altına
alabilir.
Türkiye, Lozan Konferansı'nda Musul ve
Kerkük'ün Misak-ı Millî sınırları içerisinde yer aldığını
söyleyerek İngiltere'den Musul'un kendisine bırakılmasını istedi.
İngiltere, bu bölgenin Milletler Cemiyeti'ne götürülmesi
kararlaştırıldı. Musul sorununun çözümlenmesi için İngilizlerle ilk kez 1924 yılında İstanbul'da Haliç Konferansı'nda görüşmeler yapıldı. Bu görüşmelerde İngilizler'in Musul Vilayeti'nin yanısıra Hakkari'yi de talep etmelerinden ötürü anlaşmaya varılamadı. Bunun üzerine, 1926 yılında Musul Sorunu Milletler
Cemiyeti'ne götürüldü. Sorun burada da çözümlenemeyince
Yüksek Adalet Divanı'na verildi. Burada da olumlu
bir sonuç alınamadı. Nihayet, İngilizlerle Ankara'da bu konu
üzerinde yapılan görüşmeler bir anlaşma ile sona erdi. |
MUSUL VE KERKÜK MİSAK-İ MİLLİ
SINIRLARINDAYDI
Musul ve Kerkük, Türkiye'nin kuruluşunda Misak-i Milli sınırları
içindeydi. Mustafa Kemal Atatürk Musul vilayeti ve Misak-i Milli
sınırları tarifini 1923 yılında yaptığı konuşmada şöyle
vermişti;
-"Bu hudut İskenderun körfezinin güneyinden, Antakya'dan, Halep
ile Katma istasyonu arasında Carablus köprüsünün güneyinde Fırat
nehrine ulaşır. Oradan Deyrizor'a iner, oradan doğuya uzatılarak
Musul, Kerkük ve Süleymaniye'yi içine alır."
TÜRKİYE'NİN İÇİNDEKİ UHDE
Türkiye'de yıllardan beri var olan Kerkük hissiyatı, Kürtlerde de "Türk - Kürt federasyonunun" bir parçası olarak mevcut. Mustafa Kemal Paşa, Misak-ı Milli sınırlarını tanımlarken "bu hudut ordumuz tarafından silahla müdafaa olunduğu gibi aynı zamanda Türk ve Kürt unsurlarıyla meskun vatan parçasıdır" diye konuşmuştu. Mustafa Kemal'in bu sözlerinden hareketle, Kerkük ve Musul hassasiyeti Türkler'de olduğu gibi Kürtler'de de bulunuyor.