Türkiye model olabilir
Abone olAB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Gunter Verheugen, Türkiye'ye bakışını Der Spiegel'e değerlendirdi.
AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Gunter Verheugen, 11
Eylül 2001'de New York'ta meydana gelen terör saldırısı benzeri
çatışmaların engellenmesinde Türkiye'nin rolü bulunabileceğini
bildirdi. Gunter Verheugen, Türkiye ve AB ilişkileri konusunda
Alman Der Spiegel dergisinin sorularını yanıtladı. Avrupa'da
Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine sıcak bakılmaya başlandığını
hatırlatan Der Spiegel'e Verheugen şu yanıtı verdi: "Dünya
konjonktüründeki değişim 11 Eylül 2001 ile bağlantılıdır. Bu İslam
dünyasıyla batı demokrasileri arasında vuku bulan en büyük
çatışmalardan biridir. Eğer Türkiye'yi kampımıza alma kararını
sebatla verirsek bu gibi çatışmalardan uzaklaşma şansı yükselir ya
da barış içinde çözümlere ulaşılır." MÜSLÜMAN DEMOKRASİ OLABİLİR
Gunter Verheugen "Bu tip bulanık tezler AB'yi bir maceraya
sürüklemez mi?" sorusuna, "Avrupa Güney doğusundaki demokratik
güçlü bir partnere onyıllar boyunca büyük önem verdi. Biz aynı
zamanda dünyaya şunu gösteriyoruz: Güçlü bir Müslüman geçmişi
bulunan bir ülke, azınlıkların ve insan haklarının korunduğu,
demokratik anayasaya sahip bir devlet mümkün olabilir" yanıtını
verdi. "Türkiye'nin AB'ye katılmasına prensipte evet ancak Avrupa
standartlarının içi doldurulduğunda" diyen Verheugen, bu
standartların Brüksel sürecinin yani Türkiye'ye destek veren
çevrelerin de sınanması anlamına geleceğini bildirdi. DÜŞÜNCEYİ
HAPSE ATAN KENDİNİ AB DIŞINDA BULUR Komisyonun hükümetin reformları
gerçekleşme hızını İlerleme Raporu'nda övdüğünü belirten Verheugen,
"Türk yetkililere uzun süredir birşeyin altını çiziyorum: İlk
olarak hapiste sadece düşüncelerini açıkladıkları için tutulan
insanları bırakın. Düşünce suçlularını hapiste tutan ülkeler,
kendilerini AB'nin dışında bulurlar" dedi. Verheugen, "Başbakan
Erdoğan'ın bu sözlere tepkisi ne oldu?" sorusuna ise, "Politik
mahkumların durumlarının yeniden değerlendirilmesiyle ilgili bir
süreç yaratmaya çalışacağını söyledi. Söz şimdi yargıda. Ayrıca
aydınlık olmayan bir nokta var. Maalesef parlamento kararları ve
politika kolayca uygulanamıyor" karşılığını verdi. HERŞEY 2004'TEKİ
RAPORA BAĞLI Türkiye'nin Avrupalılaşma niyetinin olumsuzlukları
ortadan kaldıramaması durumunda konuya nasıl yaklaşacaklarına
ilişkin bir soruyu yanıtlayan Verheugen, "Hayati soru Türkiye'nin
gelecek sekiz ya da on ay içinde inandırıcılığını kanıtlamasıdır,
önemli olan Türkiye'nin gerçekliği nasıl değiştirdiğidir. Reformlar
kağıt üzerinde kalmamalıdır. Herşey, Komisyonun 2004'te
yayımlayacağı tavsiye raporuna bağlı" görüşünü savundu. TARİHİ
KORKU HİKAYELERİNİ BİR YERE KOYAMAYIZ Batılı tarihçilerin, yeni
arayışlara gerek olmadığı, AB'nin rayına oturduğu biçimindeki
düşünceleri konusunda, "Tarihçiler sadece kararlar için arka plan
verebilirler, ben her zaman görüşmelerin başlatılması yönünde
görüşe sahiptim" diyen Verheugen "Tarihçiler AB ile Türkiye'nin
ortak tarihsel kimlik ve ortak değerlere sahip olmadığını
söylüyorlar. Önde gelen Avrupalı politikacılar İslami bir ülkenin
Avrupayla uyum sağlayacağı ya da sağlamayacağı konusunda
görüşlerini neden dile getirmiyorlar" sorusuna şu yanıtı verdi: "15
hükümet yöneticisi ortaklaşa karar verdi: Türkiye gibi Müslüman bir
ülke üye olabilir, Hristiyan demokrat hükümetler de katılabilir.
Prosedür işliyor. `Avrupa: Gotik katedrallerin durduğu yerde dur!'
gibi dini-coğrafya bazlı sınır çizgileri konusunda uyarıda bulunmak
istiyorum. Hristiyanlığın ilk dönemlerindeki yerler nerede
bulunuyor? Tamamiyle açık ki Türkiye toprağında. İspanya'daki
Müslümanların uygarlıktaki rolleri gözönüne alındığında, ateş ve
kılıçlı tarihi korku hikayelerini biryere koyamayız." Türkiye'nin
iki yüzü bulunduğunu, deniz, güneş ve düzeyli tartışma ortamının
yanında televizyondan izleyenlerin orta çağ diye nitelediği
görüntülerin bulunduğunu kaydeden Verheugen, "Anadolu'da dini ve
ailevi gelenekleriyle yaşayan insanlar vardır. Bu Türkiye'nin bir
başka yüzüdür, hakların tanınmasındaki eksiklikler ve aileler
içinde yazılı olmayan bir hukuk da vardır. Bu insanlar Avrupa'ya
büyük umutlarla bakıyorlar" dedi. Almanya'da üçüncü kuşak yaşarken
kız çocuklarının hala Anadolu'daki gibi 14 yaşında evlendirildiği,
Almanya'daki kadın Türk öğretmenlerden bir bölümünün kız
öğrencilerden türban takmalarını istediği gibi konuların
anımsatılması ve bunların Avrupa kriterlerine bir yanıt oluşturup
oluşturmadığının sorulması üzerine Verheugen, şu yanıtı verdi:
"Türkiye bu gibi şeyleri uygun çözümlerle dışlamalıdır. Hiç te
inkar etmediğim kültürel uyumsuzluk bunu getiriyor. Sadece laiklik
konuları değil, Türklerin işçi göçü konusu da tartışılıyor."
ERDOĞAN'IN HEDEFİ MODERNLEŞME Başbakan Erdoğan'ın modernleşmeyi
gerçekten bir hedef olarak istediğini belirten Gunter Verheugen,
Türkiye'de AB tarafından desteklenen yasal değişikliklerin sosyal
davranışları değiştirmeyi amaçladığını kaydetti. Tepki gören
Hollandalı parlamenter Oostlander raporunun Türkiye'nin otoriter
Kemalist devlet ilkelerinden daha demokratik Avrupa Anayasası'na
geçmesini önerdiği hatırlatılınca Verheugen, "Türkiye durumunu
aşama aşama değiştiriyor" yanıtını vermekle yetindi. Verheugen,
Türkiye'nin temel yapısının 12 Eylül döneminde belirlendiğini
anımsatan ve Milli Güvenlik Kurulu'nun rolünü nasıl karşıladığını
soran Der Spiegel dergisine şu yanıtı verdi: "Türkiye'de
demokrasinin evrimi konusunda tamamen basit bir kriter sözkonusu
olmuştur: Orduyu kim kontrol ediyor, iktidar mekanizmasını kim
kontrol ediyor? Toplum ve parlamento mu? Bütçenin önemli bir
parçası olan Türk Silahlı Kuvvetleri bütçesi parlamentodan gizli
görüşülüyor. Batı demokrasilerine acil uyum her alanda ortaya
çıkıyor." Türkiye'nin gelecek yıllarda Hristiyan çoğunluğu artmış
ve 28 ülkesi bulunan bir AB tarafından "Hayır" yanıtıyla
karşılaşabileceği konusundaki riski bildiğini belirten Verheugen,
"Romano Prodi gibi Türkiye'ye `ayrıcalıklı ülke' statüsü
verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"`Ayrıcalıklı ortaklık' Avrupa Hükümet Başkanları'nın olağanüstü
bir çözüm yönünde 1997 yılında Lüksemburg'ta, 1999'da Helsinki'de
ve 2002'de Kopenhagda aldıkları bir karardı."