Türkiye kutuplara ayrıldı
Abone olEn zengin 14'üncü Türk Eczacıbaşı uyardı
KENDİ İÇİMİZDE ÇATIŞMA
"Türban yurtdışında sorun değil diyorlar. Biz kendi içimizde çatışma yarattıkça yabancılar için büyük sorun. Türkiye'de senden-benden diye iki kutup oluştu. Kimse karşı tarafa sahip çıkmıyor.
TÜRKİYE'NİN BEŞ SORUNU
"Türban, Kürtçülük, dincilik, laiklik ve milliyetçilik... Bu beş mesele Türkiye'ye kan kaybettiriyor. Yabancıların en sık sorduğu sorular bunlar. Bunları acilen çözmeli."
Zenginlik virüsü çok tehlikelidir
1.1 milyar dolarlık servetiyle en zengin 14'üncü Türk Bülent Eczacıbaşı "Babam bu virüsle savaşmak için çok uğraştı. Bizi otoriter yetiştirdi. Sorumluluk sahibi yaptı" diyor..
Bugün karşımda 1.1 milyar dolarlık servetiyle "Forbes, Dünyanın En Zenginleri" listesine 14'üncü Türk olarak giren biri var. Onun bir özelliği de doğuştan zengin olması. Yani gözlerini dünyaya açtığı anda kendini Eczacıbaşı imparatorluğunun tam ortasında bulmuş. Ailenin 2'nci kuşağını temsil eden Bülent Eczacıbaşı'ndan söz ediyorum. TÜSİAD Onursal Başkanı, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı. Küçükken önce "İtfaiyeci olacağım" diye tutturmuş, ardından inci avcılığına merak salmış. "Matematik mi fizik mi okusam" derken kendini kimya
mühendisi olarak bulmuş. Hatırlatmadan geçemeyeceğim, mezun olduğu Alman Lisesi'nde yüzyılın rekorunu kırmasıyla da meşhur. Gülerek anlatıyor. "Not ortalamam 10'du. Hani bazen ben hiç çalışmadım, zekâmla yaptım derler ya bende o durum olmadı. Çok çalışırdım. İnek denilen öğrenci cinsi var ya öyleydim." Bülent Eczacıbaşı'nın öğrencilik yıllarındaki titizliği bugüne de yansımış. Röportajdan önce soruları istiyor, yazılı cevaplıyor. Mümkün olduğu kadar konu dışına çıkmamaya özen gösteriyor. Bu beni durdurmadı tabii. "Kurallar yıkılmak içindir" diyerek başladım sorularıma. Bugün farklı bir Bülent Ezcacıbaşı okuyacağınızı düşünüyorum.
Doğuştan zengin olmak nasıl bir his?
-Güzel bir his tabii (gülüyor). Ama sorunsuz değil. Zengin ailelerin savaşması gereken bir zenginlik virüsü vardır. Tehlikelidir. Hastalık gibi bir şey. Hayat için motivasyonunuz eksiktir. Ne için çalışacaksınız? Para mı? Zaten var. Bu virüse yakalanmamamız için babam çok uğraştı.
HAYATIMDA HİÇ EKSİK YOK
Ne yaptı?
-Bizi çok otoriter yetiştirdi. İlişkilerimiz mesafeliydi. Örneğin okulda bir başarı elde etmişim, annem akşam yemeğinde babama haberi verirdi. Babam da "Zaten olması gereken budur" diye cevap verirdi. Ona "Siz" diye hitap ederdim. Standartlarını çok yüksek koyardı. Ailede başarısızlığa yer yoktu. Böyle bir hayatın stres ve baskı yaratmaması mümkün değil tabii. Ben çözümü babamla yarışmamakta buldum.
Aile şirketinde ikinci kuşak olmanın olumsuz yanları var mıdır? -
Hem iyi yönleri vardır hem de kötü yönleri. İkinci kuşak işadamlarının hepsinde aşırı muhafazakârlık tehlikesi vardır. Ya kurucunun gölgesi altından sıyrılmak için aşırı risk alırsınız, ya da isime zarar gelmesin diye yatırımlarda bulunmakta zorlanırsınız. İkisini de dengede tutmakta fayda var.
Forbes'un zengin listesinde yer almaktan gurur duydunuz mu? O kadar zengin misiniz gerçekten?
-O liste üzerinde fazla düşünmedim. Yaşamımı etkileyen bir durum değil yani. Mutluluğu ailemde ve işimde bulurum. Günün büyük kısmı işlerimle ilgilenmekle geçer. Boş zamanlarımı eşimle evde geçirmeyi tercih ederim. Kalan zamanlarda görsel sanatlardaki etkinlikleri izlemeyi severim.
Her yıl eşinizle baş başa tatile çıkıyormuşsunuz. Çocuklarınızla yakından ilgileniyorsunuz. İşinizde ve özel yaşamınızda başarılısınız. Su sporları yapmaktan hoşlanıyorsunuz, kayağı seviyorsunuz. "Believe me" (İnan bana) isimli bir atınız var. Şöyle bir bakıyorum hayatınıza. Ne eksik Bülent Bey?
-Atımın ismini nereden biliyorsunuz (gülüyor)? Hayatımda çok şükür hiçbir şey eksik değil. Ama iş hayatımda hedeflerim var tabii. Babam bize sadece bir "Şirketler topluluğu" değil, "Değerler topluluğu" bıraktı. Bize düşen, topluluğun geçmişte olduğu gibi gelecekte de başarılı olmasını sağlamak.
İYİ Kİ BANKA KURMAMIŞIZ
Demin "İkinci kuşak muhafazakâr olur" dediniz. Bu yüzden mi banka kurmadınız?
-Belki bunun da etkisi vardır.Bankacılık furyası olduğu dönemde bile banka işine girmeyi istemedik. Felakete gittiği çok açıktı zaten. Sonrasında "İyi ki girmemişiz" dedik tabii. Bankaları iyi yönetenler de oldu ama bazı kötü örnekler de yaşadık.
İşadamı siyaset ilişkisi sizce nasıl olmalı?
Öncelikle işadamı siyasete uzak durmamalı. Kimse durmamalı. O zaman ülke yönetimiyle ilgisizsiniz demektir. Bu çok tehlikeli. Türkiye bugün farklı bir noktaya geldi. Yüksek enflasyondan kurtulduk, hızlı büyüme gerçekleştirdik. Özelleştirme ve yabancı sermaye girişleri gibi, çözümünden ümidini kestiğimiz konularda atılım yaptık. Siyasetçilerin işadamlarına kulak vermesi belki hedeflere çabuk ulaşmada yardımcı olur.
TÜSİAD-Hükümet gerginliği zaman zaman yaşanır. En son Mustafa Koç, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Aşkın hakkında açıklama yaptı diye hakkında soruşturma açıldı. İşadamı siyasete ne kadar karışmalı?
-TÜSİAD kişileri, partileri eleştirmez, konu olarak ele almaz. Politikaları, fikirleri ve kararları tartışır. Önce durumu kişiselleştirmemek lazım. Bizim söylediklerimiz genelde muhalefetin hoşuna gider. İktidar partileri beğenmez. Ama samimiyete inanmak gerekiyor. Açıklamaları belli bir hedefe yönelik diye algılarlarsa yanlış yaparlar. Alınganlık yapmamak lazım.
Siz aynı zamanda İlaç İşverenleri Sendikası Başkanısınız. Zehirli variller hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Kesin kanıtlar olmadan bir sektörün zan altında bırakılmasını ve kuruluşların gündeme getirilmesini doğru bulmuyorum.
Ortada suç duyurusu var ama...
-Tuzla'da toprağa gömülmüş kanserojen fenol maddesinin ilaç endüstrisinde kullanımı son derece sınırlı. Bu vahim olayın failleri herhangi bir sektörden olabilir. Bir an önce ortaya çıkarılmasını arzu ediyorum.
KANYON PROJESİ YENİLİKÇİ
Biraz da, Levent'teki fabrikanın yerine kurduğunuz konut, alışveriş merkezi projesi Kanyon'dan bahsetsek.
-Kanyon'a, fabrika Lüleburgaz'a taşınınca, boş kalan araziyi değerlendirmek amacıyla giriştik. 250 bin metrekare. Maliyeti 250 milyon dolar, mimarlık açısından yenilikçi. Alışveriş ya da eğlence amacıyla gelen yazın terlemeyecek kışın üşümeyecek. Yüksek katlar olmasına rağmen pencereler açılacak.
Söyleşi: Balçiçek Pamir
Kaynak:
"Türban yurtdışında sorun değil diyorlar. Biz kendi içimizde çatışma yarattıkça yabancılar için büyük sorun. Türkiye'de senden-benden diye iki kutup oluştu. Kimse karşı tarafa sahip çıkmıyor.
TÜRKİYE'NİN BEŞ SORUNU
"Türban, Kürtçülük, dincilik, laiklik ve milliyetçilik... Bu beş mesele Türkiye'ye kan kaybettiriyor. Yabancıların en sık sorduğu sorular bunlar. Bunları acilen çözmeli."
1.1 milyar dolarlık servetiyle en zengin 14'üncü Türk Bülent Eczacıbaşı "Babam bu virüsle savaşmak için çok uğraştı. Bizi otoriter yetiştirdi. Sorumluluk sahibi yaptı" diyor..
Bugün karşımda 1.1 milyar dolarlık servetiyle "Forbes, Dünyanın En Zenginleri" listesine 14'üncü Türk olarak giren biri var. Onun bir özelliği de doğuştan zengin olması. Yani gözlerini dünyaya açtığı anda kendini Eczacıbaşı imparatorluğunun tam ortasında bulmuş. Ailenin 2'nci kuşağını temsil eden Bülent Eczacıbaşı'ndan söz ediyorum. TÜSİAD Onursal Başkanı, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı. Küçükken önce "İtfaiyeci olacağım" diye tutturmuş, ardından inci avcılığına merak salmış. "Matematik mi fizik mi okusam" derken kendini kimya
Doğuştan zengin olmak nasıl bir his?
-Güzel bir his tabii (gülüyor). Ama sorunsuz değil. Zengin ailelerin savaşması gereken bir zenginlik virüsü vardır. Tehlikelidir. Hastalık gibi bir şey. Hayat için motivasyonunuz eksiktir. Ne için çalışacaksınız? Para mı? Zaten var. Bu virüse yakalanmamamız için babam çok uğraştı.
HAYATIMDA HİÇ EKSİK YOK
Ne yaptı?
-Bizi çok otoriter yetiştirdi. İlişkilerimiz mesafeliydi. Örneğin okulda bir başarı elde etmişim, annem akşam yemeğinde babama haberi verirdi. Babam da "Zaten olması gereken budur" diye cevap verirdi. Ona "Siz" diye hitap ederdim. Standartlarını çok yüksek koyardı. Ailede başarısızlığa yer yoktu. Böyle bir hayatın stres ve baskı yaratmaması mümkün değil tabii. Ben çözümü babamla yarışmamakta buldum.
Aile şirketinde ikinci kuşak olmanın olumsuz yanları var mıdır? -
Hem iyi yönleri vardır hem de kötü yönleri. İkinci kuşak işadamlarının hepsinde aşırı muhafazakârlık tehlikesi vardır. Ya kurucunun gölgesi altından sıyrılmak için aşırı risk alırsınız, ya da isime zarar gelmesin diye yatırımlarda bulunmakta zorlanırsınız. İkisini de dengede tutmakta fayda var.
Forbes'un zengin listesinde yer almaktan gurur duydunuz mu? O kadar zengin misiniz gerçekten?
-O liste üzerinde fazla düşünmedim. Yaşamımı etkileyen bir durum değil yani. Mutluluğu ailemde ve işimde bulurum. Günün büyük kısmı işlerimle ilgilenmekle geçer. Boş zamanlarımı eşimle evde geçirmeyi tercih ederim. Kalan zamanlarda görsel sanatlardaki etkinlikleri izlemeyi severim.
Her yıl eşinizle baş başa tatile çıkıyormuşsunuz. Çocuklarınızla yakından ilgileniyorsunuz. İşinizde ve özel yaşamınızda başarılısınız. Su sporları yapmaktan hoşlanıyorsunuz, kayağı seviyorsunuz. "Believe me" (İnan bana) isimli bir atınız var. Şöyle bir bakıyorum hayatınıza. Ne eksik Bülent Bey?
-Atımın ismini nereden biliyorsunuz (gülüyor)? Hayatımda çok şükür hiçbir şey eksik değil. Ama iş hayatımda hedeflerim var tabii. Babam bize sadece bir "Şirketler topluluğu" değil, "Değerler topluluğu" bıraktı. Bize düşen, topluluğun geçmişte olduğu gibi gelecekte de başarılı olmasını sağlamak.
İYİ Kİ BANKA KURMAMIŞIZ
Demin "İkinci kuşak muhafazakâr olur" dediniz. Bu yüzden mi banka kurmadınız?
-Belki bunun da etkisi vardır.Bankacılık furyası olduğu dönemde bile banka işine girmeyi istemedik. Felakete gittiği çok açıktı zaten. Sonrasında "İyi ki girmemişiz" dedik tabii. Bankaları iyi yönetenler de oldu ama bazı kötü örnekler de yaşadık.
İşadamı siyaset ilişkisi sizce nasıl olmalı?
Öncelikle işadamı siyasete uzak durmamalı. Kimse durmamalı. O zaman ülke yönetimiyle ilgisizsiniz demektir. Bu çok tehlikeli. Türkiye bugün farklı bir noktaya geldi. Yüksek enflasyondan kurtulduk, hızlı büyüme gerçekleştirdik. Özelleştirme ve yabancı sermaye girişleri gibi, çözümünden ümidini kestiğimiz konularda atılım yaptık. Siyasetçilerin işadamlarına kulak vermesi belki hedeflere çabuk ulaşmada yardımcı olur.
TÜSİAD-Hükümet gerginliği zaman zaman yaşanır. En son Mustafa Koç, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Aşkın hakkında açıklama yaptı diye hakkında soruşturma açıldı. İşadamı siyasete ne kadar karışmalı?
-TÜSİAD kişileri, partileri eleştirmez, konu olarak ele almaz. Politikaları, fikirleri ve kararları tartışır. Önce durumu kişiselleştirmemek lazım. Bizim söylediklerimiz genelde muhalefetin hoşuna gider. İktidar partileri beğenmez. Ama samimiyete inanmak gerekiyor. Açıklamaları belli bir hedefe yönelik diye algılarlarsa yanlış yaparlar. Alınganlık yapmamak lazım.
Siz aynı zamanda İlaç İşverenleri Sendikası Başkanısınız. Zehirli variller hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Kesin kanıtlar olmadan bir sektörün zan altında bırakılmasını ve kuruluşların gündeme getirilmesini doğru bulmuyorum.
Ortada suç duyurusu var ama...
-Tuzla'da toprağa gömülmüş kanserojen fenol maddesinin ilaç endüstrisinde kullanımı son derece sınırlı. Bu vahim olayın failleri herhangi bir sektörden olabilir. Bir an önce ortaya çıkarılmasını arzu ediyorum.
KANYON PROJESİ YENİLİKÇİ
Biraz da, Levent'teki fabrikanın yerine kurduğunuz konut, alışveriş merkezi projesi Kanyon'dan bahsetsek.
-Kanyon'a, fabrika Lüleburgaz'a taşınınca, boş kalan araziyi değerlendirmek amacıyla giriştik. 250 bin metrekare. Maliyeti 250 milyon dolar, mimarlık açısından yenilikçi. Alışveriş ya da eğlence amacıyla gelen yazın terlemeyecek kışın üşümeyecek. Yüksek katlar olmasına rağmen pencereler açılacak.
Söyleşi: Balçiçek Pamir
Kaynak: