Türkiye korkuları var
Abone olAB Bakanı ve Başmüzakareci Egemen Bağış, Avrupalı entelektüellerin Türkiye’nin önemini farketmesine karşın hâlâ bir Türkiye korkusu olduğunu...
AB Bakanı ve Başmüzakareci Egemen Bağış, Avrupalı
entelektüellerin Türkiye’nin önemini farketmesine karşın hâlâ bir
Türkiye korkusu olduğunu belirtti.
AB Bakanı ve Başmüzakareci Egemen Bağış, AK Parti İzmir
Milletvekili ve AB Uyum Komisyonu Başkanı Profesör Doktor Mehmet
Tekelioğlu tarafından organize edilen Parlamentolararası Değişim ve
Diyalog Projesi kapsamında İzmir’de düzenlenen ‘Gençlik, Demokrasi
ve Değişim’ temalı seminerin açılışına katıldı. AB Bakanı ve
Başmüzakareci Egemen Bağış, bu sürecin sadece Türkiye için değil AB
için de önemli olduğunu belirterek "Bugün gerçekten AB’nin
Türkiye’ye olan ihtiyacı Türkiye’nin AB’ye olan ihtiyacından çok
daha fazla noktaya gelmiştir” dedi.
Swiss Otel’de başlayan ve iki gün sürecek seminerin açılışında bir
konuşma yapan AB Bakanı Egemen Bağış, Avrupalı entelektüellerin
Türkiye’nin önemini farketmesine karşın hâla bir Türkiye korkusu
olduğunu belirtti.
TÜRKİYE KORKUSU VAR
Korkunun ecele faydası olmadığını anlatan Bağış, "Bu yüzden bize
havlu attırmak isteyenlere, kendi iç politikalarında Türkiye’nin
üyelik sürecini istismar etmek isteyenlere hiçbir zaman pirim
vermedik, vermeyeceğiz” diye konuştu. Bakan Bağış, Türkiye’nin
reformlarına ağırlık vermesi gerektiğini kaydetti.
Bakan Bağış, Türkiye’nin önüne zımni engel ve siyasi blokajlar
konulduğunu da kaydederek, bunların kaldırılması durumunda birkaç
yıl içinde AB üyeliğinin gerçekleşeceğini söyledi. Bağış,
Türkiye’nin AB Müzakere Süreci’nde önüne konan zımni engel ve
siyasi blokajlar kaldırılırsa birkaç yıl içinde AB’ye üye olacak
noktada olduğumuzu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hâlâ tüm engellere rağmen, Türkiye müktesabatın neredeyse yüzde
65’ine uyumlu hale gelmiştir. Birçok AB üyesi ülke Türkiye kadar
uyumlu dahi değildir. Bugün AB’ye üye olup hâla Maastrich Ekonomi
Kriterleri’ni, ne Kopenhag Siyasi Kriterleri’ni yakalayamamış
ülkeler olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye’nin yaşadığı sıkıntılı
sürecinde aslında Avrupa’daki bazı önyargılardan kaynaklandığını
görüyoruz. Ama onun için de bizim mutlaka kendi reformlarımıza
odaklanmamız lazım. Türkiye’nin reformları Türkiye’ye kem gözle
bakmak isteyenleri, Türkiye’nin yükselişini yavaşlatmak isteyenleri
de aynı zamanda durduran bir süreçtir. Türkiye’nin daha da
güçlenmesi için kendi reformlarımıza ağırlık vermeliyiz”
ÖNYARGILARI KIRMAMIZ GEREKİYOR
Sözlerini, “Çünkü Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanların büyük
bölümü Türkiye’yi hiç görmemiş olanlardır. Bu tür programlar
aracığılıyla bizim bu önyargıları kırmamız gerekiyor” diye sürdüren
AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, hedefleri her sene
aştıklarını söyledi. Gençlerimizle birlikte Türkiye’nin hakettiği
standartları yakalaması için hep birlikte uğraşacaklarını anlatan
Bağış, "Ama şunu özellikle vurgulamak istiyorum; bizim için AB
süreci sonucundan daha önemli derken ; bizim için önemli olan
Türkiye’nin 81 ilinde de Avrupa’nın otoban standartlarını, iş
disiplini standartlarını; İtalya’daki moda ve marka standartlarını;
Fransa’daki gıda ve hijyen standartlarını; İsveç’teki insan hakları
ve ifade özgürlüğü ve demokrasi standartlarını; İngiltere’deki
eğitim standartlarını bütün vatandaşlarımızla paylaşmaktır. İşte
onu yakaladığımız zaman Türkiye çok farklı noktada olacak”
ifadelerini kaydetti.
AB’YE ÜYELİK DE DESTEK YARIYA İNİYOR
Bakan Bağış, Türk halkının AB reformlarına destek vermesine karşın
AB’ye üyelikle ilgili kaygıları olduğunu yapılan anketlerde
gördüklerini dile getirerek, karşılıklı önyargılara değindi. Bağış,
anketlerde ortaya çıkan sonuçları şöyle aktardı:
“AB Reformları konusunda gerçekten büyük bir destek var Türkiye’de.
Bizim yaptırdığımız anketlerde de, bilimsel çalışmalarda da Türk
halkınının büyük bir çoğunluğunun neredeyse tamamının AB yolunda
atılan adımların Türkiye’nin demokrasisini, ekonomisini
güçlendirdiğini, insan hakları standartlarını güçlendirdiğine
katılıyor. Ama vatandaşlarımıza AB’ye üye olmak istiyor musunuz
diye sorduğumuzda o rakam maalesef yarılara iniyor. Türkiye’nin
AB’ye üyeliğe kabul olacağına inanıyor musunuz?’ diye sorduğumuzda
maalesef bu rakam daha da azalıyor. Gerçekten neredeyse reformu
destekleyenlerin dörtte birine inebiliyor. Orada görüyoruz ki,
önyargılar maalesef karşılıklı. Bir yandan AB konusunda, reformlar
konusunda son derece arzulu vatandaşımız AB’ye önyargılar nedeniyle
güvenini kaybetmeye başlamış.”
AB SÜRECİ SONUCUNDAN DAHA ÖNEMLİ
Türkiye’nin AB üyeliğinin ‘kıtasal barış projesini
küreselleştirecek olan bir süreç’ olduğunu anlatan Bağış,
Türkiye’nin AB sürecinin sonucundan daha önemli olduğunu kaydetti.
Türkiye’nin üyeliğinin o kıtasal barış projesini küreselleştirecek
olan bir süreç olduğunu belirten Bağış, "Bu yüzden biz AB sürecini
sadece 75 milyon vatandaşımız için değil sadece 1,5 milyarlık İslam
alemi için de değil, kendini Batı’dan izole edilmiş 3 milyarlık
insanlık için de değil küresel barış için önemsiyorum. Bu yüzden
AB’ye rağmen AB standartlarını ve AB’nin barışını küreselleştirmek
için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu. AB
sürecinin sonucundan çok daha önemli olduğunu anlatan Bağış, şöyle
konuştu:
"Bu süreç Türkiye’nin ilk başladığı 1959 yılından bu yana, 54 yıl
içerisinde gerçekten çok farklı bir noktaya gelmesine vesile
olmuştur. AB süreci Türkiye’nin kişi başına düşen gelirinin 400
dolardan 11 bin dolara yükselme sürecidir. AB süreci Türkiye’nin 14
üniversitesinin 200’ün üzerine çıkma sürecidir. AB Süreci
Türkiye’nin turizm gelirinin yıllık 9 milyon dolardan 30 milyar
dolara yükselme sürecidir. Türkiye’ye gelen küresel yatırımın kat
kat artması demektir. Türkiye’deki daha sağlıklı gıdaya ulaşma,
daha sağlıklı oyuncaklara ulaşma, daha emniyetli yollarda seyahat
edebilmenin, daha iyi hastanelerde tedavi görmenin, daha yüksek
kalitede eğitimin aslında vatandaşlarımıza sunulmasının da bir
sürecidir. Düşünün Almanya’nın Bavyera Bölgesi’nin bir Hıristiyan
Demokrat siyasetçinin eski bir eyalet başbakanının ‘Bugün gün
gelecek Almanya’nın şansölyesi ve Fransa’nın başkanı Türkiye’ye
yalvarıp ikna etmeye çalışacak’ demesi, bir tesadüf değildir.
Rastgele söylenmiş bir söz değil. Gerçekten bugün Türkiye’nin
stratejik önemi AB Enerji Konseyi tarafından olduğu gibi AB’nin
pekçok siyasetçisi tarafından artık farkedilmiştir. Ama bundan
bizim atmamız gereken adımlar var. Türkiye 53 yılda fırsatları çok
iyi kullandı, iyi değerlendirmiştir ama değerlendiremediği dönemler
de olmuştur. Maalesef bu ülkede demokrasinin hakettiği kadar
önemsenmediği, bazen darbeci zihniyetlere pirim verildiği dönemler
olmuştur. O dönemlerde Türkiye’nin hep geriye döndüğü, gerilediği,
fakirleştiği ve sıkıntılar yaşadığı dönemlerdir. Ama ne zaman ki
Türkiye demokrasisini güçlendirmek istemiştir, ne zaman milli
iradenin gereğini yerine getirdiyse Türkiye her zaman
kalkınmıştır."
(İHA)