Türkiye kendisiyle yarışıyor
Abone olDevlet Bakanı Ali Babacan, Türkiye'nin ''kendiyle yarışır bir pozisyona geldiğini'' iddia etti.
Devlet Bakanı ve Başmüzakareci Ali Babacan, Türkiye'nin
''kendiyle yarışır bir pozisyona geldiğini'' kaydederek, ''Biz
bundan sonra artık geçmişin başarısızlığından değil, bizim
dönemimizin kazanımlarından ve geleceği konuşmayı tercih ediyoruz''
dedi.
Babacan, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Meslek Komiteleri
Ortak Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, sanayicilerin ve
işadamlarının sıkıntılarını sürekli olarak dinlediklerini
belirtti.
Bugüne kadar hiçbir dönemde iş dünyası ile hükümetin bu kadar sık
bir araya gelip bu kadar istişare yapmadığını anlatan Babacan,
''Eleştirilere ve önerilere kulak asılmazsa, politikalara bunlar
dikkate alınarak yön verilmezse, reel sektörün nabzı tutulmazsa,
sonumuzun ne olacağını hepimiz Türkiye'de yaşayarak gördük''
şeklinde konuştu.
İktidara geldiklerinde önlerine ''siyaset kurumunu
değiştirecekleri, siyasetin çürümeye ve yozlaşmaya yol açan bazı
alışkanlıklarını, geleneklerini teamüllerini aşacakları ve siyaseti
baştan sona temize çekecekleri'' yönünde hedefler koyduklarını
ifade eden Babacan; bu hedeflerin, bazıları tarafından, ''seçim
ortamında söylenmiş ulaşılamaz hedefler'' olarak görüldüğüne
dikkati çekti. Babacan, şunları kaydetti:
''İktidarımızın ilk günlerinde, bazı kesimlerde, böyle bir
tereddüt, güvensizlik, 'yapılabilir mi?' diye kuşkular vardı. Ama
zaman ilerledikçe, hedeflerin ve beklentilerin çok çok aşıldığını,
kısa zaman içinde söylediklerimizin tek tek gerçekleştiğini görünce
farklı bir anlayışı ortaya koyduğumuz fark edilince durum değişti''
Babacan, Türkiye'nin ''kendiyle yarışır bir pozisyona geldiğini''
ifade ederek, şunları söyledi:
''3 yıl önce başladığımız noktada neydik, bugün nereye geldik.
Türkiye, son 3 yıldaki büyüme hızıyla, dünyanın Çin'den sonra en
hızlı ikinci büyüyen ülkesidir. Biz bunları sık anlatmıyoruz.
Göreve geldiğimizde enkaz edebiyatı da yapmadık, sürekli geçmişle
konuşmadık. Çünkü biz bundan sonra artık geçmişin başarısızlığından
değil bizim dönemimizin kazanımlarından ve geleceği konuşmayı
tercih ediyoruz. Türkiye'de artık ekonomi, sanayi, ticaret, iş
yapma tarzı ve yöntemleri gelişiyor. Bunla birlikte sorunlar da
değişiyor. Bundan 3-4 yıl önce konuştuğumuz sorunlarla bugün
konuştuğumuz sorunlar çok çok farklı sorunlar. O günlerde biz
yüksek ve belirsiz enflasyonun sorunlardan bugün ise düşen
enflasyon ortamına nasıl uyum sağlayacağımızı, düşük ve kalıcı
enflasyonda nasıl iş yapmamız gerektiğini tartışıyoruz ve bunun
getirdiği sorunların çözümünü arıyoruz. O günlerde gecelik yüzde
3-5 ve 7 bin civarında olan yüksek faizlerden şikayet ederken,
bugün acaba Merkez Bankası bu ay mı yoksa gelecek ay mı faizleri
bir çeyrek puan düşürecek bunu tartışıyoruz.'' Babacan, 35 ayrı
başlıkta AB müktesebatının taranmaya başlandığını bildirerek
şunları kaydetti:
''Şu anda bunu yarıladık. Hem de 6 aylık sürede yarıladık, inşallah
13 Ekim 2006 tarihinde de taramayla ilgili çalışmalar tamamlanacak.
Artık Türkiye, AB terminolojisini yakalamış bir ülke.
Sanayicilerimiz ve iş adamlarımız artık AB'nin arzuladığı normlarda
üretim yapıyor ve ihraç ediyor.''
SİYASİ VE MAKRO EKONOMİK İSTİKRAR
Babacan, ''siyasi ve makro ekonomik istikrarın, Türkiye'nin
kalkınması ve refahı için olmazsa olmaz şartlar olduğunu''
belirttiği konuşmasında şunları söyledi:
''Siyası istikrar ortamının bozulmasına asla izin vermememiz
gerekiyor. Şimdi AB sürecine girmiş bir ülkenin kurumlarının belli
çerçeveler içerisinde hareket etmesi lazım. AB sürecine girmiş bir
ülkenin hiçbir konuda demokratik açılımlar özgürlükler insan
hakları konusunda geri atmaması gerekiyor. Türkiye, zor dönemden
geçti, erken seçimler koalisyonlar oldu. Amacımız şu dönemde biz
(Türkiye'ye iyi bir süreç yaşatalım ondan sonra ne olursa olsun)
demiyoruz. Mutlaka uzun vadede siyasi istikrarı sağlayacak adımları
şimdiden atmamız gerekiyor. Makro ekonomik istikrar da olmazsa
hiçbir sektörün ve bölgenin yüzü gülmez. Makro ekonomik istikrar
adeta hepimizin içinde bulunduğu büyük bir gemi gibi. Eğer gemi
sağlam olmazsa fırtınalara karşı sağlam durmazsa yaşananların, iş
yapanların geleceğine güvenle bakmaları mümkün olmaz.''