Türkiye karşıtı Merkel'den mektup var
Abone olAlman Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi lideri Angela Merkel, Türkiye karşıtı lobiyi canlandırdı. Merkel görüşlerini içeren mektupu Avrupalı liderlere mektup gönderdi.
Alman Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı
Angela Merkel, Avrupa Halk Partisi'ne (EVP) üye tüm muhafazakar AB
ülkeleri liderleri, komisyon üyeleri ve parti başkanlarına,
Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olan görüşlerini içeren bir mektup
gönderdi. Merkel, mektubunda Türkiye'nin AB üyeliğine karşı
çıkarak, "imtiyazlı ortaklık" önerisi için destek aradı. Merkel,
Türkiye'de geçen yıllarda olağanüstü bir reform programı
başlatıldığı görüşünü paylaştığını, kendi önerilerinin de
Türkiye'yi dışlamadığını, aksine "ortaklığın özel yanını
vurguladığını" belirtti. Birlik Partilerinin (CDU/CSU) bu
görüşlerini bir kez daha federal mecliste dile getireceklerini
kaydeden Merkel, muhafazakar partilerin Türkiye'nin AB üyeliği
konusunda ortak bir tutum sergileyebilmeleri amacıyla mektup
gönderdiği partilerin de bu konuyu bir kez daha değerlendirmelerini
istedi. Alman Die Welt gazetesinin haberine göre, Merkel'in
mektubunu alanlar arasında yeni AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel
Barroso, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, Avusturya Başbakanı
Wolfgang Schüssel, Fransa Başbakanı Jean-Pierre Raffarin,
Lüksemburg Başbakanı Jean Claude Juncker, Hollanda Başbakanı
Jan-Peter Balkenende, Portekiz Başbakanı Pedro Lopes, Yunanistan
Başbakanı Kostas Karamanlis ve Estonya Başbakanı Juhan Parts da
bulunuyor. Merkel'in böyle bir mektup gönderdiği Birlik
Partilerinin federal meclis grubu tarafından da doğrulandı. 'YÖNTEM
ESKİDİ' Yeşiller Avrupa Parlamentosu Milletvekili Cem Özdemir ise
Merkel'i oy avcılığı ile suçlayıp, "Avrupa'daki Hıristiyan
Demokratlar zaten son dönemde Türkiye konusunda tartışmalara
girdiler. İngiliz muhafazakar partisi Türkiye'den yana tavır
koyuyor, Alman Hıristiyanların Hollanda'daki kardeş partisi dahi
Türkiye'nin AB'ye girmesini istiyor. Şuna da dikkat edilmeli; Alman
Hıristiyan Demokratlar içinde farklı görüşlere sahip olanların
sayısı hiç de az değil. Onlara da söz hakkı tanınmalı. Sayın
Merkel'in yaptığı resmen oy avcılığıdır. Fakat bu yöntemler artık
eskidi. Oy için icraat gerekiyor, ayrımcılık puan kaybettiriyor"
dedi. 'POLİTİKASINI DEĞİŞTİRMELİ' Almanya Türk Toplumu Başkanı
Prof. Dr. Hakkı Keskin ise Merkel'in çıkışının Türkiye'yi olduğu
kadar Avrupa'daki Türkleri de üzdüğünü ifade ederek, "Hıristiyan
Birlik Partileri öteden beri Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine
son derece radikal bir tavırla karşı çıkıyorlar. Bunu uzunca bir
süre seçim malzemesi yapmayı düşündüler fakat bu arada Alman
kamuoyu yoklamaları gösterdi ki kendi parti üyelerinin yarıdan
fazlası bile Türkiye'ye bir taviz verilmesi gerektiği ve
Türkiye'nin AB üyeliği konusunda parti yönetimi gibi düşünmüyorlar.
Bu kadar radikal çıkış kabul edilebilir bir tavır değil. Bu adeta
Türkiye'ye karşı savaş açmaktır. Ne pahasına olursa olsun
Türkiye'ye görüşme tarihi verilmemesini amaçlıyor. Hatırlayacağımız
gibi Merkel, Türkiye'ye yaptığı ziyaret sırasında Türkiye'ye
imtiyazlı ortaklık önerisi sunmuştu. Bu reddedilince, Türkiye
Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirince şimdi büyük bir pervasızlık
ve saygısızlıkla Türkiye'deki bu son derece olumlu gelişmelere
rağmen Türkiye'ye verilebilecek müzakere tarihini engellemek için
artık son çareleri olan bu yöntemlere başvuruyorlar. Hıristiyan
Birlik Partileri Almanya'daki Türk toplumunu da çok açıkça
karşılarına almaktadırlar. Yani Türkiye'yi reddeden Türkiye'ye
karşı düşmanca bir yaklaşım içerisinde olan bu partiler Avrupalı
Türklere de büyük bir tavır almış durumdalar. Bu son derece
üzücüdür. Özellikle büyük partilerin bu yaklaşımlarını mutlaka ve
mutlaka değiştirmeleri gerekmektedir. Almanyalı Türkler olarak biz,
Hıristiyan Birlik Partileri'nden Türkiye karşıtı politikalarını
değiştirmelerini istiyoruz" dedi. 'MÜZAKERELER BAŞLAMALI' Merkel'in
bu davranışına anlam veremediklerini belirten vatandaşlarımız ise
"CDU artık Türkler'den oy beklemesin. Türkiye'de o kadar başarılı
işler yapılıyor. Hiçbirisi gündeme getirilmiyor. Madem iyilikler
görülmüyor o zaman biz de sandıkta CDU'yu görmeyeceğiz" dediler.
Türk Alman Forumu ve Hürriyetçi Türk Alman Dostluk Derneği Genel
Başkanı Bülent Aslan, CDU Genel Başkanı Angele Merkel'in
Türkiye'nin AB üyeliğini baltalamak için elinden geleni yapmasını
yadırgadığını belirterek, "Merkel'in ne yapmak istediğini anlamış
değilim" dedi. Arslan "Avrupa boyutunda muhafazakar siyasetçilerle
istişare yapıp karar çıkarmak yanlış değil, fakat sonucun ve amacın
farklı olması lazım. Aralık ayında müzakerelerin mutlaka başlaması
gerekmektedir. Türkiye geçtiğimiz iki yılda büyük değişikliklere
imza attı. Bunları görmemek için kör olmak gerekir. Burada önemli
olan Türkiye'nin yolunun açık olması ve Türkiye'nin desteklenmesi.
Bunun da tek yolu müzakerelerin başlamasından geçiyor. Müzakereler
başlamaz, 3. yol seçilirse hem Türkiye açısından hem AB açısından
iyi olmaz. Merkel'in çabaları bence boşuna. Müzakereler başladıktan
sonra gerisi gelir" dedi. 'TÜRKİYE'NİN YERİ AB' Hollanda CDA
Partisi Milletvekili Coşkun Çörüz de CDU Genel Başkanı Merkel'in
müzakerelerin başlamasına kısa bir süre kala insanları etkilemek
için giriştiği çabanın yersiz olduğunu ifade ederek, "Türkiye'de
müzakerelerin başlamasına Merkel'in mektubu karar vermeyecek.
Kopenhag Kriterleri yerine getirilmişse yetkililer bunu masaya
yatırıp buna göre karar verecekler. Merkel'in her yerde uyum
nutukları atması ve daha sonra kalkıp halkı kışkırtmak ve yanıltmak
için bu yönteme başvurmasını çok anlamsız buluyorum. Türkiye'nin
AB'ye alınması konusunda Başbakan Balkanen de 'Türkiye'nin yeri
AB'dir' diyerek fikrini net bir şekilde ortaya koymuştur. Zaten
Almanya'daki Hıristiyan Demokratların görüşünü biliyoruz. Bizler
onlarla kesinlikle aynı görüşü paylaşmıyoruz. Dışişleri Bakanımız
Bot, 2 gün önce bu söylediğimizi kamuoyu ile paylaşmıştı. Türkiye
hummalı çalışmasını sürdürüp müzakere tarihini beklemelidir"
diyerek tepkisini dile getirdi. 'MERKEL HATA YAPTI' Kuzey Ren
Vestfalya (NRW) Eyaleti'nin Essen'deki Türkiye Araştırmalar Merkezi
(TAM) Direktörü Prof. Faruk Şen, Türkiye'ye müzakere tarihi
verilmemesini isteyen CDU'nun Genel Başkanı Angela Merkel'i oy
avcılığı yapmakla suçladı. İç politik hesaplar yüzünden Merkel'in
böyle bir çıkış yapmış olabileceğini tahmin ettiğini belirten Şen,
Avrupa'da son dönemde İslam dini hakkında yayılan korkuların
üzerinde oy toplamayı hedeflediğini kaydetti. Merkel'in savunduğu
imtiyazlı ortaklık teklifinin Hıristiyan Demokrat Avrupalı devlet
yöneticilerince ciddiye alınmayacağını belirten Prof. Şen,"Türkiye
Müslüman bir toplum olduğu için AB'ye alınmak istenmiyorsa bu artık
açıkça söylenmelidir. Benim düşünceme göre Türkiye'nin Birliğin tam
üyesi olması bir zenginlik olacaktır. Ve en geç 2013 yılında tam
üyeliği elde edecektir. Hıristiyan Demokratların Türkiye'ye karşı
ileri sürdükleri itirazları kabul etmiyorum. Avrupa zaten çoktan
Hıristiyan kültürün hakim bir toplum yapısından uzaklaştı" dedi.
'SAMİMİYETSİZLİK ORTAYA ÇIKAR' Hollanda CDA partisinden Avrupa
Parlamentosu milletvekili adayı olan ve çok az bir oyla yarışı
kaybeden Osman Elmacı ise yapılanları çirkin olarak nitelendirerek,
"Demokrat Hollanda'daki Hıristiyan Demokratlar olarak şunu
savunduk. AB'ye üye olacak bir ülkeye hangi kriter uygulanıyorsa
Türkiye'ye de bu kriter uygulanmalı. Kriterin üzerine yeni kriter
getirmek Avrupa'nın samimi olmadığını ortaya çıkarır. Bu sonuca ne
Avrupa ne de Türkiye hazır. Türkiye'yi acil bir süreç verilmesi
gerekiyor. Aralık ayında yapılacak müzakerede Türkiye'ye bir tarih
verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. İnşallah bunun aksi çıkmaz.
Bunun aksini düşünen ve Türkiye'ye bir sürü suç isnat edenler oy
avcılığından başka bir şey yapmıyorlardır. Kaale alınmamaları
gerekir diye düşünüyorum" dedi. Öte yandan Alman Hıristiyan
Demokrat Birlik Partili (CDU) milletvekili ve Meclis Dışişleri
Komisyonu Başkanı Volker Rühe, Türkiye'nin Avrupalılaşması'nın
modern ve demokratik İslamiyet'in güçlendirilmesi anlamına
geleceğini söyledi. Eski Savunma Bakanı Rühe, Alman Bild gazetesine
yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin AB üyeliği Avrupa'yı
güçlendirecektir, çünkü böylece güvenliğimiz için önemli olan bir
bölgeye istikrar ihraç edilecektir. Avrupalı bir Türkiye modern ve
demokratik İslamiyet'in güçlendirilmesi anlamına gelecektir. Bu da
tüm İslam alemi için önemli bir mesaj olacaktır dedi. Eski Başbakan
Helmut Kohl'ün Aralık 1997'de Türkiye'nin AB üyelik perspektifinin
bulunduğuna dair belgeyi imzaladığını hatırlatan Rühe, "Bundan daha
açık bir ifade olamaz. Burada imtiyazlı ortaklıktan söz edilmiyor.
Partimin muhalefette de o zaman iktidarda olduğu gibi aynı çizgiyi
izlemesini isterdim" diye konuştu. AB'nin zaten 10 yeni üyeden
sonra kendisini yenilemesi gerektiğini ve Türkiye ile yapılacak
üyelik müzakerelerinin 10 ila 15 yıl süreceğini ifade eden Rühe,
"Masraflarla ilgili çıkarılan kötü tabloyu da biliyorum. Ancak
yakından incelendiği zaman çoğu endişenin yersiz olduğu ortaya
çıkıyor. Örneğin göç olayı; Türkiye'nin AB üyeliği uzun vadede,
daha az insanın ülkesini terk etmesine neden olacaktır. Biz
geleceği Anadolu'ya götürmeyi başarırsak, oradaki insanlar bize
gelmek zorunda kalmazlar" dedi. Rühe, Türkiye'ye AB kapılarının
kapatılması durumunda ne olacağı sorusuna karşılık da, "Bu hem
Türkiye, hem de Avrupa için çok kötü olur. Böyle bir adım
Türkiye'deki siyasi durumu istikrarsız hale getirecek ve Avrupa
karşıtı çevreleri güçlendirecektir. Bunu da kimse gerçekten
isteyemez" diye konuştu.