Türkiye imtiyazlı ortaklığı reddetti
Abone olTarihi zirve sona erdi. Brüksel'de herkes Kıbrıs sorununa odaklanırken gözlerden bir madde kaçtı. Değiştirilen bu madde ile Türkiye'nin manevra alanı genişleyecek..
Tarihi zirve bitti, yankıları devam ediyor. Her iki taraf ta
üzerine düşeni yaptığına inanıyor. Avrupa medeniyetler çatışmasına
şimdilik imkan vermedi. Ancak Türkiye 25 üye ülke ile tek tek
müzekere edecek. Asıl zorluğu burada yaşayacak.
Türkiye'nin 41 yıllık AB macerasında 17 Aralık 2004 günü tarihin
önemli sayfalarında yerini alacak. İnişli çıkışlı giden bu engebeli
yolda son yıllarda alınan mesafe hayli başarılı.
Oturmuş kurumlarıyla istikrarlı Avrupa karşısında askeri darbelere
alışmış, terör belasını yenemeyen, zamsız ve enflasyonsuz yıl
geçirmeyen Türk halkı ve hükümetini müzakere sürecinde çok zorlu
yıllar bekliyor.
Örnek vermek gerekirse yürüme çağına yeni gelmiş bir bebekten
koşması istenecek bu müzakere döneminde. Kısa zamanda alacağı büyük
ödevlerin altından kalkıp kalkamayacağını zaman gösterecek.
Ancak kesin olan bir şey varki o da müzakereler olumlu ya da
olumsuz da bitse Türkiye, medeni ülkeler seviyesine bir adım daha
atacağıdır.
Kamuoyu Kıbrıs paragrafına odaklandı. Gözden kaçırılan bir madde
var ki o da müzekere sonunda iki tarafın hukuki durumu ne
olacağıydı? Hollanda Dönem Başkanlığı'nın hazırladığı Türkiye'yi
her ne olursa olsun kendisine bağlayacak hukuki metinler
tırpanlandı ve iki taraf arasında eşitlik ilkesi getirildi. Hatta
Avrupa medyası bu konuda kendi hükümetlerine bile kızdı.
Gazetelerde insiyatifin Türkiye'ye geçtiği yönünde eleştiriler
satır aralarında okunuyor.
İmtiyazlı ortaklık yolunu açabilecek olan maddenin zirvede
değiştirilmesi oldu. Bu ifade Türk diplomasisinin belki de en
önemli başarısı oldu.
Peki neydi o madde. Kıbrıs tartışmaları arasında unutulan
"müzakereler üyelikle sonuçlanmazsa Türkiye Avrupa
Birliği'ne kuvvetli bağlarla bağlanır" ifadesi
değiştirildi. Bunun yerine "Türkiye eğer müzakerelere devam
etmek istemezse Avrupa Birliği'ne kuvvetli bağlarla bağlanmayı
talep eder" ifadesi yeralacak. Bu değişim ileriki yıllarda
AB'nin elinden önemli bir koz alıp inisiyatifi Türkiye'ye
bırakıyor.
Bu değişiklik 2. sınıf bir üyelik yolunu kaldırırken Türkiye'ni
yoluna kendi başına devam etmesinin önünü açacak. Belkide
ekonomisini biraz daha düzlüğe çıkaracak Türkiye, müzakerelerin
başarısız olması halinde AB olmadan kendi potansiyeli ile
bölgesinde söz sahibi olacak.
Kıbrıs konusunda kimse kaybetmedi. Ne Rum kesimi istediği gibi
imzayı attırabildi ne de Türk hükümeti fiili tanımayı
engelleyemedi. Hükümet yasal olarak tanımasa da fiili olarak 3 Ekim
öncesi tanımak zorunda kalacak.
Kalıcı kısıtlamalar konusunda ise ifade yumuşatıldı.
'Kalıcı kısıtlama' ifadesi, 'gerektiğinde
kısıtlama getirilebilecek' şeklinde değiştirildi.
Sonuç olarak yüzyıllardır devam eden Türkiye'nin Avrupa macerası önümüzdeki 10 yılda netleşecek.