Türkiye ile ilgili süper kehanet!
Abone olDünyaca ünlü stratejist Türkiye kehanetlerini anlattı. Ağzından bal damladı. Ona göre neredeyse dünyanın kaderi Türkiye'nin elinde...
Dünyaca ünlü uluslararası ilişkiler uzmanı ve
jeo-stratejist Dr. George Friedman'ın ağzından bal damladı. Türkiye
ile ilgili gelecek tahminlerini aktarırken "Türkiye bölgede
istemese de büyük güç olacak." dedi. Türkiye'nin neden AB üyesi
olmak istediğini anlamadığını söyledi ve "AB üyesi olsaydınız bu
kadar başarılı olamazdınız" diye konuştu. Ekonomiden daha büyüyerek
çıkacağımızı belirtti. Ve son olarak söyledikleri de çok
manidardı: "söylediklerime Türk gazeteciler güldü ama bunları
dünyaya anlattığımda kimse gülmüyor"
İş Yatırım Menkul Değerler’in düzenlediği "Geniş Açı"
toplantısına konuk olan Friedman, İş Kuleleri’nde "Yeni dünya
düzeni ve yeni dönemde Türkiye’nin ekonomik ve politik konumu"
konulu konferans verdi.
2008 yılının ekonomik ve jeopolitik açıdan bir dönüm
noktası olduğunu vurgulayan Friedman, bu yılın iki önemli olayının
finansal kriz ile Rusya-Gürcistan savaşı olduğunu
söyledi.
TÜRKİYE AB'YE ÜYE OLSAYDI BAŞARILI OLAMAZDI
Friedman, Almanya’nın Rusya’nın enerji kaynaklarına yüksek
oranda bağımlı olduğuna dikkati çekerek, "Almanya ulusal çıkarını
takip ederek yapılacak bir hareketi engelledi. Bu olaylar 2
büyük uluslararası kurumun çöküşüydü. Birine siz üyesiniz (NATO)
ötekine ise (AB) niye üye olmak istiyorsunuz anlamıyorum.
Bu iki olay krizle ilgili önemli olaylardı ve Türkiye’yi de
etkilemiştir. Türkiye AB üyeliğini kendisini daha güçlü
hale getireceğini düşünerek istemiştir. Bugün artık bütün
ülkeler olduğu gibi Türkiye de kendi başınadır. Ben Türkiye’nin son
5 yılda ekonomideki değişime bakınca, AB’ye üye olsaydı bu
kadar başarılı olacağını düşünmüyorum. Bütün bunların
sonunda AB’ye üye olmak istemenin faydasının ne olacağını çok net
göremiyorum" dedi.
ABD BÖLGEDEN ÇEKİLECEK VE BİR DAHA GELEMEYECEK
"Türkiye kim?" sorusunu soran Friedman, Türkiye’nin
dünyanın 17. büyük ekonomisi olduğunu, çok önemli bir askeri
gücünün bulunduğunu, konuştuğu pek çok kimsenin
"laik-dinci mücadelesinin bölebileceği" düşüncesine karşın, birlik
halinde bir ülke olduğunu söyledi. Friedman, "Türkiye
istikrarsız bir bölgede büyük bir istikrar adası ve olağanüstü
büyük bir ticari, askeri ve güvenli güç. Türkiye’nin
gücünün nereye bakarsak oraya doğru arttığına da şahit oluyoruz.
Türkiye’nin faal olduğu 4 alan var; Arap bölgesi, Balkanlar,
Kafkasya ve Kuzey Afrika. Birçok bölgede Türkiye’nin daha
faal, kendini ifade eden ve olayların içinde olduğunu
gördüm" diye konuştu.
ABD ve Türkiye’nin bu bölgede karşılıklı çıkarlarının bulunduğunu
vurgulayan Friedman, odaklanılması gereken yerin Arap yarımadası
olduğunu, ABD’nin bölgeden çekileceğini ve burada başka bir
maceraya girmeyeceğini söyledi.
"TÜRKİYE KRİZDEN DAHA GÜÇLÜ ÇIKACAK"
George Friedman, şöyle devam etti:
"Bölge zayıf, kırılgan ve Türkiye’nin arka bahçesi.
Irak’taki gelişmeler Türkiye’yi ilgilendiriyor, çünkü güney
sınırının nasıl şekilleneceğini belirleyecek. Zaten yaptıklarınızla
da şu anda bölgesel güçsünüz. Bu gücü sınırlı, akıllı,
mantıklı şekilde kullanıyorsunuz. Siz kimsiniz? Türkiye kim?
Türkiye bu ekonomik krizde gayet iyi gitti. Özellikle bazı ülkelere
göre. Avrupa ülkeleriyle kıyas bile kabul etmez. Bankacılık
sisteminiz güçlü. Siz krizden daha güçlü çıkacaksınız. Halen çok
büyük bir askeri gücünüz var. Ekonomik açıdan hem kendi
gücünüz var hem de ticari ilişkileriniz güçleniyor."
TÜRKİYE ALMANLARIN KONUMUNA GELDİ
Türkiye’nin siyasi, askeri ve diplomatik açıdan son derece
önemli kararlar alması gerektiğini savunan Friedman,
"Türkiye bununla yüzleşmek istemiyor ama yüzleşmek
zorunda. Irak’taki boşluk, Suriye, bunların geleceği,
relatif zayıflığı, bunlar doğrudan Türkiye’nin güvenliğini ve
ticari geleceğini etkiliyor. Özellikle Irak, aynı zamanda çözüm de
üretiyor. Türkiye son derece ciddi biçimde Rusya’ya enerjide
bağımlı. Türkiye çok dikkatli bir biçimde güney petrolüne bağımlı
olmamayı tercih etti. Çünkü diğerleri daha istikrarlı
görünüyordu. Ama Türkiye Almanya’nın konumuna geldi" diye
konuştu.
TÜRKİYE GÜNEYE GİTMEYE MECBUR
Güney petrollerine erişimin Türkiye için zorunluluk olduğunu
vurgulayan Friedman, şunları kaydetti:
"Güneye gitmek için ekonomik ve siyasi nedenleriniz var. Bir sefer
bölge zaten sizin arka bahçeniz. Türkiye hükümetinin
politikası nedir bilemem, ama siz güneye gideceksiniz çünkü buna
mecbursunuz. Bunu yapmazsanız Rusya’ya bağımlı
olacaksınız. Kendi çıkarlarınız güneye gitmeye sizi itecek.
Ben Türkiye’ye baktığımda bölgesinde büyük bir oyuncu
görüyorum. Siz bu bölgeyi şekillendirebilecek ama bunu istemeyen
bir güçsünüz. Ama artık bu Türkiye’nin
direnebileceğinin ötesine geçmiş durumda. Etrafınızda
oluşmuş güçler, güç dengeleri Türkiye’yi buna zorlayacak ve Türkiye
bu yönde hareket edecektir. Türkiye’nin büyük bir güç
olacağını söylüyorum kitabımda da."
"GAZETECİLER GÜLDÜLER AMA SÖYLEDİKLERİME DIŞARIDA KİMSE
GÜLMÜYOR"
Diğer sayfada!
Friedman, ABD’nin ekonomik ve askeri açıdan dünyanın en büyük
gücü olduğunu, Rusya’nın çökeceğini, Çin’in de büyümesinin
sınırlarına ulaştığını dile getirerek, şu görüşleri ifade etti:
"Önümüzdeki 40 yıl içinde yeni güçler ortaya çıkacak.
Bunlar Avrasya’nın çevresindeki ülkeler olacak. Bunlardan
biri Japonya. Japonya’nın mükemmel bir ekonomisi var. Bir diğer
ülke Polonya. Bir tarafında Rusya diğer tarafında Almanya olan
Polonya, bu ülkelerin bir araya gelmesini durdurabilecek tek ülke.
Güney Kore gibi ABD’nin stratejik ortağı olan Polonya,
Fransa ve Almanya’nın dinamizmini kaybettiği Avrupa’da ortaya
çıkacak yeni güç olacak. Bir diğer ülke var o da
Türkiye. Zaten şu anda bir güçsünüz, 30-40 yıl sonrasına
baktığımızda çok önemli bir güç olacağınızı tahmin etmek güç
değil.
Söylediklerimin çoğunu Osmanlı İmparatorluğundan hareketle
söyledim. Türkiye her yöne genişliyor ve etrafında çok zayıf güçler
var. Bu güçler bu genişlemeyi engelleyemiyorlar. Osmanlı
İmparatorluğu tarihi, bir pragmatizm tarihidir. Gelecek yıllarda
stratejik kararlar almalı Türkiye, ’Irak ne yapacak?’,
’Türkiye petrolü nereden bulacak?’, ’Kafkasya’daki ilişkilerimiz ne
olacak?’. Bütün bu soruların beklemeye tahammülü yok.
Böyle bir lüksünüz yok. Bunları yanıtlamak zorundasınız.
Burada görüştüğüm bütün gazeteciler güldüler, Türkiye’nin
bu kadar güçlü olacağı fikri onlara komik geldi. Ancak ben bunları
dışarıda konuştuğumda kimse gülmüyor. 2003’ten, ABD’ye
’hayır’ dediğinizden beri herkes gayet iyi biliyor ki
Türkiye hem son derece önemlidir hem de sadece bir uydu
gibi görülebilecek bir ülke değil. Türkiye dünyaya kendi
açılımını yapıyor. ABD açısından Türkiye ile uyumlu olmak çok
önemli. Irak’a, Afganistan’a, Kafkaslar’a lojistik destek,
İranlılar’ın Irak’a etkisini engellemek, Suriye’ye yeni bir kapı
açmak. ABD’nin bir ülkeden yardım istemesi her ülkeye nasip
olmaz, ancak çok güçlü pozisyondaki ülkelerde olur. En
büyük paradoks, bu güce inanmakta en çok zorlananlar Türklerin
kendileri. Ama bu da geçer, liderlikle, ortamın ilişkileriyle bu da
değişir.
Önümüzdeki yıllarda zorlu kararlar alacaksınız ve buna
direnemeyeceksiniz. Bir ABD’li olarak ben bu büyük bölgesel güçle
ittifaka çok sıcak bakıyorum. ’Türkiye değilse kim?’ diye sormak
istiyorum. Biz buraya yakın bir gelecekte tekrar gelmek
istemiyoruz."
DAVOS’TAKİ OLAYA TEPKİLER
Soruları da yanıtlayan Friedman, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’la görüşüp görüşmediği sorusuna,
"Başbakan’la konuşmadım, Ignatius’la (Davos’taki moderatör
David Ignatius) konuştum. Olaydan 1 hafta sonra hala kendine
gelememişti" dedi.
Davos’taki tartışmada Erdoğan’ın tavrını akıl dışı bulmadığını dile
getiren Friedman, "Ama ben başka bir şeyle ilgileniyorum.
Ekvador Başbakanı bunu yapsaydı dünya bununla ilgilenir
miydi? Küçük bir ülkenin başbakanı bunu yapsaydı dünyanın
başkentleri bununla ilgilenmezdi, ama herkes bunu konuştu.
Sovyetler Birliği döneminde de Kremlin’i böyle anlamaya çalışırdık.
Dolasıyla bunu da böyle anlamaya çalıştı herkes" diye konuştu.
Türkiye’deki "laik-antilaik çatışmasına" ilişkin bir soru üzerine
de Friedman, "Türkiye’ye baktığında başka ülkelerdeki din-laiklik
tartışmalarından başka bir şey görmüyorum. Başka ülkelerde de bu
sorunlar yönetiliyor. Çözülüyor demiyorum, ama bütün bu
süreç içinden geçerek yaşamımızı sürdürüyoruz. Ben
Türkiye’nin bu anlamda dengesini kaybedeceğini düşünmüyorum.
Osmanlılar hep bu denge unsuruyla varlıklarını sürdürmüşler. Bu
tabii dışarıdan bakan, ülkenize hayran olan bir kişi olarak benim
görüşüm" yanıtını verdi.
"Kürt meselesi" ile ilgili bir soru üzerine de Friedman, Bu
sadece Türkiye ile değil İran ve Irak’la da ilgili bir
konu. Böyle bir konu kolay çözülemez. Irak için en üst
olabilecek, bölgesel bir otonomi olabilir" dedi.
TEK ÇÖZÜM ULUS DEVLET OLMAK
"Borcunuz varsa mal varlığınızı nakde çevirirsiniz,
devletler de bunu yapar" diyen Friedman, mali
yükümlülükleri ekonomilerinin hacminden büyük olan ülkelerin
kaybedeceğini, ancak elinde net değerler olan, ekonomik tabanı
geniş ülkelerin bu şekilde krizden çıkacağını kaydetti.
"Bu durum bizi ulus devletlere götürür" diyen Friedman, Avrupa
Birliği’nin (AB) bugüne kadar nereye gittiğini anlayamadığını, bu
ülkelerin küresel krizle ilgili toplandıklarında ortak bir plan
yapmayı reddettiklerini söyledi.
Friedman, "Burada mantık herkesin önce kendini kurtarması.
Türkiye için de aynı şey söz konusu oldu. Bütün
uluslararası kuruluşların çökmesi, IMF, Dünya Bankasının bununla
başa çıkmaktan uzak olması, kimsenin bu çöküşü görememesi
başarısızlık. Avuçta ulus devlet kaldı bir tek çözüm
olarak" diye konuştu.
Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesine de değinen Friedman, ABD’nin
Irak ve Afganistan’daki durumunu değerlendiren Rusya’nın fırsat
penceresinin açıldığını gördüğünü, müdahale edecek kaynağı olmayan
ABD’nin NATO’dan bir pozisyon almasını istediğini, ancak bunu
Almanya’nın engellediğini anlattı.