Türkiye için atılım zamanı!
Abone olIMF Türkiye Kıdemli Daimi Temsilcisi Seshadri, Türkiye ekonomisiyle ilgili açıklamalarda bulundu: Atılım yapma zamanı!
Uluslararası Para Fonu (IMF) Türkiye
Kıdemli Daimi Temsilcisi Srikant Seshadri, “2001 krizini izleyen
yıllarda gösterdiği olağanüstü kazanımlarını yineleyerek Türkiye,
bir kez daha beklentilerin üzerine çıkabilir. Şimdi Türkiye için
yeni bir atılım yapma zamanı” dedi.
Yeni Türkiye temsilcisi Seshadri, Türkiye’nin dünyanın birçok
yerinde hem hayranlık hem de gıptayla bakılan değerlerin olağanüstü
bileşiminin bahşedildiği bir ülke olduğunu, büyük ve dinamik
ekonomisi, demografik avantajları ve girişimci kültürüyle
Türkiye'nin uzun vadede parlak bir geleceğe sahip olduğunu anlattı.
Ekonominin 2001 krizinden bu yana geçirdiği çarpıcı dönüşümün
sadece ülkenin sahip olduğu bu büyük değerlerin varlığını teyit
etmekle kalmadığını dile getiren Seshadri, aynı zamanda ekonomideki
ilk yapısal reform dalgasından kamu finansmanındaki iyileşmeye,
bankacılık sektörünün yeniden inşasına ve yine en az bunlar kadar
önem arz eden kayda değer bir süreye yayılan daha düşük enflasyona
kadar politikaların ne denli doğru teşhis edildiği, sıralandığı ve
uygulandığını da gösterdiğini kaydetti. Seshadri, Türkiye’nin
kaydettiği kazanımların, özel sektöre doğru ortamın sunulması
halinde bireysel yaşam standartlarının nasıl iyileşebileceğini de
gösterdiğini söyledi.
“TÜRKİYE BAŞARILARINI
YİNELEYEBİLİR”
Küresel krizin başladığı tarihten bu yana ekonomilerin birbirine
bağımlılığının yönetilmesi gereken bazı riskleri de beraberinde
getirdiğini, küresel finansal kriz sonrasında dünyadaki büyüme
görünümünün yavaşlaması ve ABD para politikasında normalleşmenin
yaklaşmasıyla, Türkiye’nin büyüme ivmesi ve beklentilerinin de
yüzde 3-3,5 aralığına gerilediğine dikkati çeken Seshadri, "Fakat
Türkiye, bir kez daha göstereceği beceri ve kararlılıkla emniyetli
ve sürdürülebilir bir şekilde orta gelir tuzağına düşülmesini
engelleyebilir. 2001 krizini izleyen yıllarda gösterdiği olağanüstü
kazanımlarını yineleyerek Türkiye bir kez daha beklentilerin
üzerine çıkabilir” dedi. Türkiye’nin bir kez daha ekonomik olarak
beklentilerin üzerinde performans göstermesi için üç öncelik
sıralayan Seshadri, “Bunlardan ilki, verimliliğin artırılması ve
eğitimin iyileştirilmesinin yanı sıra yatırım ortamının
iyileştirilmesine yönelik yeni bir yapısal reform dalgasına ihtiyaç
var. İkincisi, büyümeyi yükseltmeye ve yatırımın finansmanı için
yabancı tasarruflara olan bağımlılığı azaltmaya yönelik hem kamu
hem de özel tasarrufları artırmak için kararlı çabalar gerekiyor.
Üçüncüsü ise enflasyonda son dönemde görülen yukarı doğru sapmanın
tersine çevrilmesi gerekiyor” diye konuştu. Türkiye’nin kısa ve
uzun vadeli ekonomi politikalarını da değerlendiren Seshadri, son
politika dokümanlarındaki planlarda belirtildiği üzere, Türk
otoritelerinin, ekonominin ihtiyaçlarını bir kez daha doğru bir
şekilde tespit etmiş durumda olduğunu, bu planlara sadık kalınarak
yürütülecek kararlı uygulamanın, 2023 hedeflerine ulaşılması
bakımından kilit öneme sahip olduğunu belirtti.
“İKİ ZORLUK, CARİ AÇIK VE
ENFLASYON”
Türkiye’nin önünde fırsatlar olduğu gibi kısa vadede bazı
zorlukların da olduğunun altını çizen Seshadri, şöyle devam
etti:
“Birisi uluslararası ödemeler dengesinde ortaya çıkan dış
dengesizliklerin azaltılması. Kısa vadeli sermaye akımlarıyla
finanse edilen yüksek cari açık Türkiye’yi uluslararası koşullarda
ortaya çıkan değişimlere hassas hale getiriyor. Hakikaten, son
birkaç yıldır Türkiye’nin lehine gelişen uluslararası şartların
temel bir belirleyicisi olarak ABD Merkez Bankası’nın para
politikasından kaynaklanan küresel sermaye akımlarındaki olağanüstü
bolluk büyük olasılıkla değişecek. Bunun ne kadar hızlı ve ne
boyutta olacağına dair belirsizlikler bulunmakla birlikte Türkiye
için kilit önem arz eden husus, dış finansmana olan ihtiyacının
düşürülerek böylesi değişimlere hazırlıklı olmak. Nihai çözüm daha
fazla yurtiçi finansmanın temini. Bu da ancak ekonomi daha fazla
tasarruf eder ve daha az tüketirse mümkün. Ekonominin geneli
açısından hane halkının ve şirketler kesiminin tasarruflarını
artırmak en önemli ve arzulanan katkı sağlayıcı unsur olur. Ancak
bu, zaman alan bir süreç, zira özel tasarruf alışkanlıklarının
değişmesi zaman alıyor. Kısa vadede iki politika önlem seti mevcut.
Biri hane halkını tasarruf etmeye sevk edecek daha fazla teşvik
sunmak, böylelikle bu tasarruflarından elde edecekleri getirilerin
yeteri kadar yüksek ve enflasyona karşı koruma sağlayan seviyelerde
olmasını temin etmek. Diğeri de kamu kesiminin, daha yüksek faiz
dışı fazlalar yaratmak suretiyle, yani faiz giderleri öncesinde
yaratılan fazlalar sayesinde tasarrufları artırmaya yönelik milli
çabaya daha fazla katkı sunmasını sağlamak.”
Türkiye’nin önümüzdeki dönemdeki bir diğer zorluğunun da enflasyon
olduğunu belirten Seshadri, "Geleceğe yönelik ekonomik planlama ve
yatırımları karmaşıklaştırmanın yanı sıra olumsuz etkileri en fazla
dar gelirlilerle orta sınıf üzerinde ortaya çıkan yükselen
enflasyonla mücadele etmek. Ayrıca, daha düşük ve öngörülebilir
enflasyon bir yandan Türkiye’nin dış rekabet gücünün
desteklenmesine yardımcı olurken diğer yandan döviz piyasalarında
TL'nin daha istikrarlı olmasını da sağlar. Dolayısıyla para
politikası, enflasyonu yüzde 5 hedefine düşürecek temkinli bir
şekilde oluşturulmalıdır. Bu kademeli bir süreç olacaktır ancak
yeniden odaklanmayı gerektirmektedir” ifadelerini kullandı.
“OVP ‘DEN MEMNUNİYET
DUYDUK”
Türkiye’nin kamu kesimi tasarruflarını bütçedeki cari harcamaları
azaltarak artırmasının enflasyonla mücadelede de son derece önemli
olduğunu vurgulayan Seshadri, şöyle devam etti: “Biz son Orta
Vadeli Program’da (OVP) yer alan ve 2017 yılına kadar daha yüksek
faiz dışı fazlalar vermeyi hedefleyen maliye politikasından
memnuniyet duyduk. Daha önce bahsettiğim gibi, otoriteler
ekonominin orta vadeli ihtiyaçlarını doğru teşhis etmiş durumdalar
ve onları böylesi bütüncül ve tutarlı, aynı zamanda ekonominin
yapısal zorluklarını teslim eden bir OVP’yi bir araya getirdikleri
için tebrik etmek gerekiyor. OVP’de yer alan reformlarla birlikte
Kalkınma Programı’nda yer alan reformlara da yönelik tutarlı ve
zamanında yerine getirilecek reform uygulamaları Türkiye
ekonomisinin geleceğe yönelik tüm vaat ve imkanlarına ulaşmasını
sağlamaya yardımcı olacaktır. Türkiye’nin dış yatırımlar ve ihracat
performansı ile büyüme kaynaklarını iç talepten daha çok dış talebe
yönlendirilmesi suretiyle yeniden dengelenmesi önemli... Küresel
eğilimlerin bir yansıması olarak, Türkiye’ye gelen Doğrudan Yabancı
Sermaye Yatırımları (DYSY) kriz öncesi seviyelere nispetle azalmış
olup 2009-2013 yıllık ortalaması GSYH’nın yüzde 1,6’sı
seviyesindedir ve 2005-2008 yıllık ortalaması olan GSYH’nın yüzde
3’ü seviyesine nispetle bir azalışı ifade etmektedir. Buna
karşılık, Türkiye’nin brüt dış finansman gereksinimi aynı dönem
içerisinde istikrarlı bir şekilde artmıştır. Dolayısıyla gayet net
bir şekilde daha kaliteli finansmanı daha yüksek miktarlarda
Türkiye’ye çekme ihtiyacı bulunmaktadır.”
“2015’TE ENFLASYONUN YÜZDE 7,1’E
GERİLEMESİNİ BEKLİYORUZ”
"2014 yılsonu enflasyon tahminimiz yüzde 9 seviyesinde ve Türkiye
ekonomisi için uygun olduğunu düşündüğümüz yüzde 5’lik resmi
hedefin üzerinde kalıyor. Enflasyondaki yukarı yönlü sapmanın
tersine çevrilmesi politika kredibilitesinin muhafazası için önem
taşıyor. Gelecekte büyüme açısından yüksek bir maliyete yol açmadan
enflasyonu tekrar hedefe doğru düşürmek önem taşıyor" diyen
Seshadri, fiyat artışlarının ardındaki kuraklık ve gıda
fiyatlarının yüksek seyretmesine yol açan diğer yapısal engeller
gibi kendine özgü bazı faktörlerin 2015’te bir miktar tersine
döneceğini umduklarını dile getirdi. Srikant Seshadri, "Bunun
sonucunda, enflasyonun gelecek yıl yüzde 7,1 civarına
gerileyeceğini bekliyoruz ve eğer petrol fiyatlarındaki mevcut
düşüşler sürerse, bu enflasyona daha da yardımcı olur” dedi.
“BU YILSONU BÜYÜME TAHMİNİMİZ YÜZDE
3”
Türkiye ekonomisinin büyüme performansına ilişkin değerlendirmede
bulunan Seshadri, şunları kaydetti: “Bizim 2014 yılı için büyüme
tahminimiz yüzde 3 ve büyümeye katkının kamu kesiminden ve yılın
geri kalanında özel kesim tüketimindeki ılımlı bir canlanmadan
gelmesini bekliyoruz. 2015 yılında iç talepten gelecek daha yüksek
bir katkıyla büyümenin benzer bir aralıkta gerçekleşmesini
bekliyoruz. Orta vadeli büyümenin yüzde 3 - 3,5 aralığını yukarı
doğru kırması için yurtiçi tasarrufların artması gerekiyor ki
böylelikle yatırımlara daha fazla kaynak sağlanabilsin ve dış
rekabet gücü ile ilgili zorlukların üstesinden gelmek gerekiyor.
Potansiyel büyümeyi son on yıl boyunca gözlemlenen oranlara doğru
tekrar yükseltmek için otoritelerin planladıkları makroekonomik
politikalardaki uyumun sorunsuz olarak uygulanması ve yapısal
reform gündeminin tamamlanması önemli gereklilikler. Otoritelere bu
çabalarında en iyi dileklerimizi iletiyor ve otoriteleri bu
çabalarında elimizden geldiğince destekleyeceğimizi belirtmek
istiyorum.”
TÜRKİYE 1 KASIM’DA IMF’DE BÜYÜK GÖREVİ
ÜSTLENİYOR
IMF Başkanı Christine Lagarde’ın Türkiye’yi ziyaretinden bu yana
Türkiye’nin IMF’deki yerinin ne yönde değiştiğini sorusuna
Seshadri, İbrahim Çanakcı’nın IMF İcra Direktörü olacağı 1 Kasım
tarihinde Türkiye'nin, IMF İcra Kurulu’nda temsil ettiği ülkelerin
dönemsel liderliği görevini üstleneceğini anımsattı. Türkiye’nin
Fon’un İcra Kurulu’nda en üst düzeyde doğrudan temsil edilecek
olmasının kendilerini çok memnun ettiğini dile getiren Srikant
Seshadri, "En az bunun kadar öneme haiz olmak üzere tüm dünya Sayın
Çanakcı gibi güçlü bir itibara ve zengin deneyime sahip bir
yöneticinin yönlendirdiği ve şekillendirdiği gelecek yıllarda
alınacak IMF politika kararlarından faydalanacaktır. Özellikle
zorluklarla yüz yüze gelebilecek olan diğer yükselen ekonomilerin
kendisinin engin bilgisinden faydalanmaları son derece değerli
olacaktır. Ayrıca, 2015 yılında Türkiye dönemsel G-20 Başkanlığını
da üstlenecektir. Türkiye’nin IMF’nin İcra Kurulu’nda pekişen rolü,
G-20 ve IMF’nin daha kapsamlı üyeliği arasındaki güçlü diyaloğa
katkı sağlayacaktır. Dolayısıyla dünyanın Türkiye’nin küresel
ekonomik vizyonunu anlaması ve Türkiye’nin vizyonunun
gerçekleşmesini sağlamaya yardımcı olması açısından mükemmel bir
ortam sağlanacaktır” değerlendirmesini yaptı. Türkiye ile IMF
arasındaki ilişkinin giderek güçlendiğini, fonlama yardımı ihtiyacı
kapsamının çok ötesinde, güçlü ve karşılıklı fayda sağlayan bir
ilişki olduğunu belirten Seshadri, sözlerini, “ Türkiye 2008
yılında resmen IMF programını tamamlamıştır. Programın teşekkül
etmesinden itibaren yıllar boyunca Türkiye’nin başarısı sadece 2001
yılında hüküm süren zor koşulları istikrara kavuşturmakta
yatmamaktadır. Şimdi Türkiye’nin ekonomik ilerlemenin yeni bir
aşamasına doğru atılım yapmasıyla Türkiye - IMF ilişkisi de yeni
bir boyut kazanacaktır. Türkiye’yi ileriye doğru her adımında
destekleyeceğiz. Bu ilişkiyi daha da verimli hale getirmek için
yapabildiğim tüm katkılar benim için onur kaynağı olacaktır" diye
tamamladı.