Türkiye hakkında olumsuz rapor
Abone olArie Oostlander, Türkiye'yi bu kez AB kretirleri ve Kıbrıs meselesinin çözümü konusunda eleştiriyor..
Avrupa Parlamentosu Hıristiyan Demokrat Grup üyesi Hollandalı
Arie Oostlander tarafından hazırlanan Türkiye Raporu ve bu rapora
bağlı karar tasarısı, Dış İlişkiler Komisyonu'nda (AFET)
görüşülüyor. Değişiklik önergeleriyle son şeklini alacak karar
tasarısı, yarın yapılacak oylamanın ardından Avrupa Parlamentosu
Genel Kurulu'na aktarılacak. Tasarıda, Türkiye'de, ''güçlü bir
muhalefete rağmen'', AB'ye uyum reformları konusunda cesur adımlar
atıldığı, ancak birçok alanda yeni reformlar ve bunların gerçek
anlamda uygulaması gerektiğinin görüldüğü anlatılıyor. ''Türk
hükümetinin kararlılığına rağmen Türkiye henüz Kopenhag siyasi
kriterlerini yerine getirmiyor. Siyasi, sosyal, ekonomik ve
kültürel hakları garanti altına alacak net çerçeve oluşturulamadı''
denilen tasarıda, ''1982 döneminin otoriter rejiminin mührünü
taşıyan bir anayasanın korunması'' eleştiriliyor. AK Parti
hükümetinin, Irak savaşı ve terörizm tehdidi gibi unsurlara rağmen
reform adımlarını hızlandırdığının belirtildiği, Türk
parlamentosunun reformlara ilişkin iradesinin kutlandığı karar
tasarısında, ''Neticede Türkiye'nin AB'ye olası katılımı konusunda
son görüşü AB vatandaşları bildirecekler. Reformlar onları da ikna
etmelidir'' ifadelerine yer veriliyor. AB'nin, Türkiye'nin olası
katılımı halinde kurumlarının iyi işlemeye devam etmesi için
önlemler alması gereği üzerinde durulan tasarıda, Kıbrıs sorununun
çözümünün Türkiye-AB ilişkileri açısından öneminin altı çiziliyor.
Türkiye'de reform sürecinin uzun vadeli çabalar ve ''zihniyet
değişikliği'' gerektireceği anlatılan tasarıda, ''AB'nin siyasi
değerlerini benimsemek isteyip istemediği, bunu yapıp yapamayacağı
konusunda kararı Türkiye verecek'' denilirken, ''Daha atılacak çok
adım olduğu'' üzerinde duruluyor. SİYASİ KRİTERLER Karar
tasarısının, ''devlet organizasyonu'' ara başlıklı bölümünde, Türk
Silahlı Kuvvetleri'nin siyasi ve sosyal gücünün kısıtlanmasının
zor, ancak kaçınılmaz bir süreç olduğu savunularak, ''Türkiye'nin
Kıbrıs sorunundaki tavrının da ordunun siyasi gücünü yansıttığı'',
''Avrupa Parlamentosu'nun, AK Parti hükümetine güvendiği, bu
hükümetin demokratik değerleri garanti altına alacağına inandığı''
anlatılıyor ve ''Avrupa Parlamentosu, AK Parti hükümetini,
Türkiye'deki karşıt güçlere, yerel ve ulusal bürokrasiye, adli güce
ve orduya karşı direnmesi için cesaretlendiriyor'' deniliyor.
Ankara hükümetinin, savunma harcamalarını parlamenter kontrol
altına taşımasından duyulan memnuniyetin ifade edildiği tasarıda,
''Bununla birlikte, Avrupa Parlamentosu, ordunun resmi veya gayri
resmi etkin şebekesinden (ağlarından) endişe duyuyor'' denilerek,
bunlara örnek olarak, ''Düşünce grupları, OYAK gibi kurumlar ve
fonlar'' gösteriliyor ve bu durumun, demokrasi, hukuk devleti,
pazar organizasyonu gibi AB değerlerine tezat oluşturduğu
anlatılıyor. YÖK ve RTÜK gibi kurumların demokratikleştirilmesi,
bunlara askerlerin katılımına son verilmesi istenilen tasarıda,
bürokrasideki zihniyetin değiştirilmesi, ''daha Avrupalı zihniyetli
memurlar yetiştirilmesi'' öneriliyor. Tasarıda sivil toplum
örgütlerine ve sendikalara daha geniş hareket alanı verilmesinin,
kısıtlamaların kaldırılmasının önemi üzerinde de duruluyor.
DGM'lerin kaldırılması, yolsuzluklarla mücadeleye daha fazla
ağırlık verilmesi, daha yetenekli ve özgür bir Yargı Gücü
oluşturulması, devam eden işkence olaylarına son verilmesi gibi
taleplerin de yer bulduğu tasarıda, Leyla Zana ve arkadaşlarının
konu olduğu adli süreç eleştiriliyor. Avrupa Parlamentosu'nun,
Türkçe dışında yayınlar konusunda gelişmeleri ''dikkatle izlediği''
anlatılan tasarıda, azınlık haklarındaki sorunlara da değinildikten
sonra, ''Türkiye'nin laik devlet anlayışının AB'ninki ile
uyuşmadığı'' üzerinde durularak, dini azınlıklara yapılan tüm
ayırımcılığa ve çıkarılan zorluklara derhal son verilmesi çağrısı
tekrarlanıyor. Tasarıda, Türkiye'nin olası katılımı halinde AB'nin
yeni sınırlarının göz önünde bulundurulacağı bir ortak güvenlik ve
savunma politikası belirlenmesi gerekeceği belirtilirken, AB'nin
Türkiye'ye terörizmle mücadele konusunda yeterli destek vermediği
ifade ediliyor. Tasarının son bölümünde, Türkiye'nin bölgesinde
yapıcı rol oynamayı sürdürmesi, Ermenistan ile sınırları açması ve
tarihi uzlaşmayı engellememesi çağrısı, Türk-Yunan ilişkilerindeki
olumlu gelişmelerden duyulan memnuniyet belirtiliyor. Hollandalı
Oostlander, geçen yıl hazırladığı Türkiye Raporu ve karar
tasarısında, ''Türk Devleti'nin temel felsefesi olan Kemalizm, Türk
Devleti'nin bütünlüğüne yönelik ölçüsüz bir endişe kaynağı oluyor.
Kemalizm, Türk kültürünün ve milliyetçiliğinin homojenliği üzerinde
duruyor. Devletçilik, ordunun güçlü rolü, dine karşı çok katı bir
tavır gibi yaklaşımlara öncelik veren Kemalizm felsefesi,
Türkiye'nin AB'ye katılımına köstek oluşturuyor. Türkiye'de
Kemalizm'i değil, demokratik Avrupa ilkelerini temel almış yeni bir
Anayasa oluşturulmalı'' ifadelerine yer vererek tepki çekmiş, bu
ifadeler diğer parlamenterlerin baskı ve önerileriyle tasarıdan
çıkarılmıştı. Oostlander raporu ve karar tasarısının, bu yıl da çok
sayıda değişiklik önergesine hedef olması bekleniyor.