2010'daki Mavi Marmara saldırısıyla kopan Türkiye İsrail
ilişkilerinin yeniden onarılması için yeniden masaya oturuldu.
Hepimizin bildiği üzere Türkiye'nin saldırı sonrası İsrail'den 3
talebi olmuştu.
Birincisi, İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi…
İkincisi, Mavi Marmara baskınında şehit olanların yakınlarına
tazminat ödenmesi…
Üçüncüsü ise İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukayı
kaldırması…
Taleplerden biri neredeyse iki yıl önce yerine getirilmiş ve özür
dilenmişti. Şimdi geride kalan iki talep üzerine pazarlıklar
yapılıyor.
Medyaya sızan bilgilere göre İsrail, şehit yakınlarına 20 milyon
dolar tazminat ödemeyi de kabul etmiş. Görüşmelerin Gazze
ablukasının kaldırılması üzerinde yoğunlaştığı da gelen bir başka
bilgi...
İşin doğrusunu isterseniz ilk iki maddeyi fazla önemsemiyorum.
Benim ve benim gibi düşünenler için sanırım en önemli madde
Gazze'ye ablukasının kaldırılması...
Beni yakından takip eden kardeşlerim iyi bilir. Nice zamandır
Filistin'e gidip gelen biriyim. Geçtiğimiz aylarda yaptığımız
ziyarette, bizleri derinden yaralayan bir hikayeye kulak misafiri
olmuştuk.
İzin verirseniz sizinle paylaşayım..
Gazze'ye öyle bir abluka uygulanıyor ki iğne sokmak bile neredeyse
mümkün değil. İşte böyle bir ortamda, yaşlı bir adam sakladığı
sigara paketi büyüklüğündeki çikolatayı şans eseri sınırdan içeri
sokmayı başarıyor.
Yaşlı adam o çikolatayı 72 parçaya bölüyor.
72 minik parça!
Çikolatanın tadını unutan, belki de hiç çikolata yemeyen 72
Filistinli çocuk tadabilsin diye...
Gazze'ye ablukanın kaldırılmasını sadece bunun için istemiyorum
elbet.
Şunu çok iyi biliyorum.
Gazze'nin sokakları zaman zaman kırmızı nehir gibi akıyor. Oradaki
çocukların bombalamalara, saldırılara karşı korkmaya bile zamanları
olmuyor.
Yukarıda da söylediğim gibi...
Türkiye için en önemli madde Gazze'ye ablukanın kaldırılması.
Bunu isteyenlerin başında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Ahmet
Davutoğlu'nun geldiğinden adımın Süleyman olduğu kadar eminim.
Ablukanın kaldırılmasını içeren bir madde yoksa, bahsini ettiğim
ikilinin o masaya oturmayacağından hiç şüphem yok.
Erdoğan'ın 4 Haziran 2010 tarihinde yaptığı konuşma hala
kulaklarımda...
“Kudüs'ün kaderi
İstanbul'un kaderinden ayrı değildir. Gazze'nin kaderi Ankara'nın
kaderinden ayrı değildir. Ramallah'ın kaderi asla asla ve Konya'nın
kaderinden ayrı değildir. Dünya sussa bile biz susmayacağız. Dünya
katliamlara göz yumsa dahi biz göz yummayacağız. Dünya akan kana
seyirci kalsa biz olan biteni elimiz kolumuz bağlı seyretmeyeceğiz.
Dünya Filistin'e sırtını dönse bizler, Filistin halkına Gazze'ye
sırtımızı dönmeyeceğiz." demişti o konuşmasında..
Bu konuşma benim için en büyük teminattır!
Mavi Marmara'nın amacı zaten ablukayı kırmak ve oradaki mazlumlara
yardım ulaştırmaktı. Onun içindir ki abluka kalkmadan
anlaşma olmaz. Abluka tartışma konusu olursa zaten bir anlaşma
olmaz.
İsrail ile pazarlıkların başladığı günden bu yana sosyal medyada
ciddi bir bilgi kirliliği yaşanıyor. Türkiye'nin Filistin'e ihanet
ettiğini iddia edenler herkesi bu yalanla zehirlemenin yollarını
arıyor.
Onların anlattıklarına bakarsanız, Türkiye ile İsrail nikah
kıyıyor! Onları dinlediğinizde dersiniz ki Türkiye İsrail'i kardeş
ülke ilan ediyor.
Oysa durum farklı...
Masadan anlaşmayla kalkılması durumunda, bunun adı en fazla
diplomatik yakınlaşma olur. Eskiden olduğu gibi büyükelçiler,
ataşeler yeniden gönderilir, o kadar.
Kimse endişe etmesin!
Ne Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne de Başbakan Davutoğlu Filistin'i
satmaz.
Filistin'in Ortadoğu'da olduğundan başka bir şey bilmeyen, Mescid-i
Aksa'ya bırakın gitmeyi, gidenleri bile yolundan döndürmeye çalışan
zavallılar bunu anlayamaz!
Dipnot: 3-6 Şubat tarihleri arasında Allah izin
verirse bir kez daha Kudüs'e gideceğiz. Bizimle gelmek isteyenler
'in internet sayfasından 3-6 Şubat tarihlerine online kayıt
yaptırabilir.