'Türkiye elli-yüz kişiye çalışıyor'
Abone olEski İçişleri Bakanı Saadettin Tantan Hazine garantili krediler konusunda ilginç açıklamalarda bulundu. Tantan, Türkiye'nin elli-yüz kişiye çalıştığını iddia etti.
Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, kendi döneminde
gerçekleştirilen banka operasyonlarını anlattı: "Hazine garantili
kredileri inceleyemedik. Kim ne kadar komisyon aldı, kimler aracı
oldu? Kimler bu paraları paylaştı? Bunlar hiç bilinmiyor.."
Saadettin Tantan’ın içişleri bakanı olduğu dönemde yapılan banka
operasyonlarından sonra yargılanmaya başlanan batık banka
patronlarının davalarında birer birer sona gelinirken, Tantan
önemli açıklamalar yaptı. O dönemde borsada ve yurtdışından alınan
hazine garantili krediler konusunda da operasyonlar yapmak
istediklerini; ancak bunların hükümet nezdinde girişimlerle
engellendiğini belirten Tantan, “Türkiye bugün hâlâ elli-yüz kişiye
çalışıyor.” dedi. -Göreve geldiğinizde nasıl bir tablo vardı?
Göreve geldiğimizde yolsuzlukların çoğu biliniyordu. Kimse üzerine
gitmiyordu. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı
Zekeriya Temizel’le üzerine gittik. Bakanlıkta suç ve suç
hareketlerinin takibi için, projeli çalışma başlattık ve bir ekip
kurduk. Önce araştırma yapılıyor, sonra belge toplanıyordu. DGM
savcısı veya bölge savcısı, bankalarla ilgili olarak BDDK
başkanıyla oturup konuşuyordu. Ajan da kullanıyorduk. Teknik takip,
telefon dinleme, yakın takip gibi bilgi yöntemler kullanılarak
toplanıyordu. Son aşama olarak da bunlar savcılıklara
gönderiliyordu. Biz araştırma yaparken tüm dosyaların farklı
yerlerde, sümen altında olduğunu gördük. Çoğu dosya sümen altından
çıktı. Cavit Çağlar dosyası da bakanlıkta kurduğum bu araştırma
ekibinin incelemeleri sonucu ortaya çıktı. Araştırma yaparken zaman
aşımını da dikkate aldık. Sonra bir baktık ki hayali şirketler var.
Bunlar ortaya çıkmasaydı, bugün gelinen noktayı konuşmuyor
olacaktık. -Bunların hepsi planlı çalışma değil mi? Hepsini
planladık. Ekipteki insanları sürekli eğittik. Rahmetli Ordinaryüs
Prof. Sulhi Dönmezer hocanın başkanlığında ekip kurduk.
Yurtdışından uzmanlar getirdik, nitelikli soruşturma nasıl yapılır
dedik. Yargılama, delil toplama, delillerin analizi... Hakim,
savcı, güvenlik güçleri ve uzmanlar yetiştirildi. Çünkü biz projeli
çalışıp olayları süratle yargıya intikal ettirmek istiyorduk.
Vaktimiz yoktu. Zamana karşı yarışıyorduk. Bazı dosyaların zaman
aşımı doluyordu. -Bu yarışta hiç yanlış yapmadınız mı? Sürat bazen
yanlışları beraberinde getirir. Her olaydan sonra yanlışlarımızı
tartışıyorduk. Nerede hata yaptık, yasal boşluklar var mı? Bunları
tartışıp süratle düzeltme yoluna gidiyorduk. Çıkar amaçlı suç
örgütleriyle mücadele için çıkardığımız kanun bize birtakım
yetkiler veriyordu, ama gördük ki kara parayla mücadelede eksik
yönler var. Bilgi toplama yönünden birtakım boşluklar olduğunu
gördük. -Ne gibi boşluklardı bunlar? Sermayeyle ilgili bilgi akışı
yapamıyorsunuz. Yurtiçinde ve uluslararası alanda bunu takip
edemiyorsunuz. Bilgi savaşları, bilgi suçlarıyla ilgili boşluklar.
Bu boşlukları doldurmak için yasal hazırlıklar yaptık. Fakat
parlamentodan geçiremedik. Burada zannedildi ki polis devleti
kurulacak. Hükümet, medya patronları, siyasetçiler, hukukçular,
bilerek bilmeyerek, Tantan polis devleti kuracak, gücü ele
geçirecek dediler. Kimse şunu sormadı. Bankalar soyuldu mu?
Soyuldu. Soyduruldu mu? Soydurtuldu. Halk mı soydu? Değil. Soyanlar
da soydurtanlar da belli. Bugüne kadar niçin kimse bunlara bakmadı?
-Bunlar yargılanması gerekirken siz mi yargılandınız? Bunları
ortaya çıkartmak suçmuş gibi bizi yargılamaya kalktılar. Çünkü
yıllardır bu zihniyetle bankaları soyan kişiler, Türkiye’ye iç
borçla sürekli para akıtıyorlardı. Bir taraftan iç borç verip
soyuyorlar, bir taraftan da bankaların içini boşaltıyorlar. Çifte
soygun. Biz bunu ortaya çıkardığımız için suçlu duruma düştük.
Bunların üstüne gitmeseydik, hiçbir şey ortaya çıkmazdı.
Savcılarımıza bu gücü verdik ve arkalarında durduk. Batıda 15 sene
önce kabul edilmiş yasaları buraya getirmek istedik. Kendimiz bir
şey icat etmiyorduk. Suçun önlenmesi açısından önleyici hukuki
altyapıya ihtiyaç vardı. Ama bunu da yapamadık. Hazine vakıf
arazisinden tutun da pek çok konuda hukuki altyapı boşlukları
vardı. Bu boşluktan dolayı da çalışamaz hale geliyorduk. KOBı’lerle
ilgili araştırma yaptırdım. Türkiyede kaç tane KOBı olduğunun
envanteri yoktu. Envanteri olmayan bir ülkede proje yapamazsınız.
Tantan sermayeyi korkutuyor, kaçırtıyor dediler. Rapor
hazırlanıyor, sümen altı ediliyor. Yarın birileri bu olayı
incelerse, bakın biz rapor hazırlattık denecek. Nasıl
hazırladıkları önemli değil. Olayın üzerine gidilmiş süsü
veriliyor. ınceleyen olmazsa da zaman aşımından dava düşüyor. Ama
bu raporlara bile baksalardı, yolsuzluk yapıldığını göreceklerdi.
Biz araştırınca da her şey ortaya çıktı. Otomatik olarak da panik
ve korku başladı. -Panik ve korku da otomatik olarak sizi
koltuğunuzdan etti. Bizi görevden almak zorundalardı; çünkü her gün
bu sistemin bir parçasını açığa çıkartıyorduk. Bunu da lafla değil,
operasyonlarla yapıyorduk. Ortaya bir şeyler koyuyorduk ve bu
görülüyordu. Terör hareketinde de, ekonomik faaliyetlerde de,
sermaye hareketlerinde de, sosyal hayatta da, eğitimde de biz bu
yapıyı ortaya çıkardık. Türkiye’nin aleyhine çalışan aktörleri bir
bir halkın önüne koyduk. Nefes alış verişlerini, kimlerle nerede
toplantı yaptıklarını, kimlerle konuştuklarını, hepsini takip
ettik. Bizi görevden aldıktan sonra çıkar amaçlı suç örgütleriyle
mücadele kanununu hemen değiştirdiler. Bazı suçlar DGM kapsamından
çıkartıldı. Sonra da bize sermayeyi ürkütüyor dediler. O zaman
herkes devleti soysun ve 40-50 bin kişi çalıştırsın, sorumluluktan
kurtulsun. 2 milyar dolar çal, şirketin 300 milyon dolar olsun, bir
de 40-50 aile çalıştır, olsun bitsin. Çalınan paralar yatırım
olarak mı Türkiye’ye döndü? Bunlar yurtdışında kullanıldı ve şu
anda da bir kısmı yurtdışında. Maalesef Türkiye bugün elli yüz
kişiye çalışıyor. -ızmir ve ıstanbul’u kapsayan hayali ihracat
operasyonu çok ses getirdi. Operasyondaki kilit isim Mehmet
Niyazioğlu’nun Mesut Bey’le (eski başbakan Mesut Yılmaz) çok yakın
ilişkileri vardı. Balina operasyonunda bunlar olmuş olabilir.
ısimlerin değiştirildiğiyle ilgili bir bilgim yok; ama o günkü
emniyet müdürünün sabah benimle konuşup akşam da Mesut Yılmaz’a
bilgi aktardığını biliyordum. Operasyonun günlük gelişmeleriyle
ilgili bilgiler veriyordu. Birtakım sıkıntılar oluyordu. Sonradan
onu (Hasan Yücesan) görevden aldım. Merkeze çektim. Ben görevden
alındıktan sonra Mesut Bey onu Ankara Emniyet Müdürü yaptı. Örümcek
Ağı operasyonundan sonra da görevden aldı. -Aynı davada savcının da
1 milyon dolar rüşvet aldığı yönünde iddialar seslendiriliyor. Onu
bilemem ama savcı dava sürerken emekliliğini istedi ve ayrıldı.
Sonra ben o savcıya dedim ki bak böyle bir itham var, git Devlet
Güvenlik Mahkemesi’ne şikayette bulun. Sanırım bulunmadı. -O dönem
birçok operasyon yaptınız ama Uzanlarla ilgili hiçbir incelemeniz
olmadı? şimdi şöyle, Çukurova ve Kepez dosyalarına biz el koyduk.
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) müfettişleri incelemeye gidiyorlar;
ama içeri giremeden, dosyalara bakamadan geri geliyorlardı. Bize
istihbarat kanadından böyle bir bilgi gelince SPK başkanını aradık
ve böyle bir duyum aldığımızı söyledik. Doğrulattırdık ve Adana
valisine talimat verdik. SPK müfettişlerinin rahat rahat
çalışmalarını, inceleme yapmalarını sağladık. Bu incelemelerin
neticesinde Çukurova ve Kepez’e el kondu. Cumhuriyet savcılarının
eyleme geçebilmesi için SPK ve BDDK’nın suç duyurusunda bulunması
gerekir. Bazı kurumlar var ki direkt Cumhuriyet Savcılığı
soruşturma yapamıyor. Bunlardan ikisi SPK ve BDDK. BDDK’dan bize
bir şey gelmediği için hiçbir şey yapamadık. BDDK yönetiminin ımar
Bankası hakkında savcılığa suç duyurusu olmadığı için işlem
yapamadık. Suç duyurusu olmayınca ıçişleri Bakanlığı olaya el
koyamazdı. Diğer bankaları off shore hesaplarından dolayı inceleme
altına aldılar. Bunlar arasında ımar Bankası yoktu. ımar
Bankası’nın kendi hesaplarıyla, devlete gösterdiği hesapların
farklılığı ortaya çıkınca süreç başladı. -Bir de Berna Yılmaz’ın
yurtdışına gidişlerinin takibi olayı var. Berna Hanım’ın Yenişehir
Havalimanı’ndan 32 kez yurtdışına çıktığı ve valizlerinin kontrol
edilmesi gerektiği, orada bulunan bir başkomisere, askeri
istihbarat tarafından bildiriliyor. O da valizleri kontrol etmek
isterken Berna Hanım sinirleniyor ve başbakan yardımcısının eşinin
valizleri aranır mı diyor... Böyle bir bilgi bize gelmedi. Berna
Hanım’ın buradan birkaç kez yurtdışına çıktığını biliyorum ama
böyle bir bilgi bize gelmemişti. -Ali Balkaner tutuklanınca 18
kişilik bir aileden söz etti. Balkaner’in borsa ve para
hareketleri, sermaye hareketleri iyi araştırılırsa, her şey ortaya
çıkar. 18 kişilik aile de ortaya çıkar, ne yaptıkları da, başka
şeyler de. Biz müfettişlerle bunu yapmaya çalıştık ama başaramadık.
Bunun önünü açamadık. Birileri tarafından bu sermaye
hareketliliğini ortaya çıkartmamız engellendi. O zamanki hükümet
nezdinde bu engellendi. Borsadaki sermaye hareketliliğini
araştırabilseydik, ortaya çok şey çıkacaktı. Kim kimin hissesini
almış, kim kimin adına ne manipülasyon yapmış, bunların hepsi
ortayı çıkardı. Ali Balkener’in, 800 milyon dolar kaybettiğini
söylediği işadamı da, kimin manipülasyonla ne kazandığı da ortaya
çıkar. Bunun üzerine gitmek gerekiyor. Yalnız Ali Balkaner mi
suçlu? Halk Bankası’ndan, kendi bankasından kullandığı paralar,
kaçırılan paralar. Bunlara göz yuman siyasetçilerin de yargılanması
gerekir. -Yurtdışından alınan hazine garantili kredilerin üzerine
gitmeniz de engellendi. Evet böyle bir engelleme de oldu. Özel
korumaların ve kamu kurumlarının kullandığı hazine garantili
kredileri de inceleyemedik. Belediyelerin kullandığı krediler...
Bunların incelenmesine de izin verilseydi çok şey çıkacaktı
altından. Biz bu ekibi kurduk ama çalışamadık, çalıştırmadılar. Kim
ne kadar komisyon aldı, kimler aracı oldu bunlar hiç bilinmiyor. O
alınan krediler nasıl ve nerelerde kullanıldı? Ne kadarı amacı için
kullanıldı? Kimler bu paraları paylaştı? Bunlar yurtdışından alınan
krediler mi yoksa buradan yurtdışına kaçırılan paraların geri
dönüşümü mü? Çalınan paralar tekrar kredi olarak mı geldi? Bunlar
hiç araştırılmadı. Biz araştıracaktık ama başlamadan ekibin işine
son verildi. Bu kararların araştırılması ve derinleştirilmesi
gerekiyor. Bu insanlar bu paraları, bankaları tek başına
boşaltmadılar. Bu bankaların kurumsal hataları da var. O günkü
siyasetçiler, bürokratlar kimlerdi, niye bunlara göz yumdular?
-Sizin döneminizde başlayan banka operasyonları yavaş yavaş
mahkemelerde sonuçlanmaya başladı. Halkın incinmiş bir vicdanı
vardı. Bu ülke için alın terini akıtmış, şehit olmuş, emek vermiş
bir halkın onuru, şerefi, haysiyeti bazı insanlara satılmıştı.
Olanları, halkın satılan şerefinin küçük de olsa bir kısmının geri
alınması olarak görüyorum. Bu milletin hakkı bu millete aittir.
Olayın diğer aktörleri de kanun önüne çıkarılmalı ki halkın adalete
olan inancı kaybolmasın. internetajans.com