Türkiye daha zengin oldu
Abone olMilli gelir yeniden güncellendi. Kişi başına gelir arttı. Peki gerçekten zengin olduk mu? Bakan Ekren bu soruya cevap erdi.,
Ekonomiden sorumlu bakanlar, bugün kameraların
karşısında milli gelir revizyonu sonrası ekonomiyi anlattı.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, Devlet Bakanı
Mehmet Şimşek ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın düzenlediği ortak
basın toplantısından, 'şoklara karşı dayanıklıyız' mesajı
çıktı.
Toplantıda konuşan Bakan Ekren, Türkiye'de milli gelir ve büyüme
verilerinde daha önce dört defa güncelleme yapıldığını
hatırlattı.
Güncellemenin istatistiki sebeplerine değinen Ekren,
uluslararası standartlarda bir veri üretiminin uluslararası
mukayeselerde Türkiye'nin bulunduğu konumun tespitini
kolaylaştırdığını belirtti.
En önemli istatistiki nedenin bu olduğunu anlatan Ekren, ikinci bir
nedenin de sınıflama sistematiğinin değişmesi olduğunu, BM
sistematiğinden üyelik sürecinde olduğumuz AB standartlarına
geçildiğini ifade etti.
"Türkiye daha mı zengin oldu?"
Bakan Ekren, konuşmasında kamuoyunda cevabı aranan bazı sorulara da
yanıt verdi.
Bakan Ekren, "Milli gelir rakamlarından sonra ülke daha mı zengin
oldu?" sorusunun cevabı olarak, "Milli gelir büyüklüğü değiştiği
için makro açıdan bakıldığında Türkiye gerçekten daha zengin
durumda görünüyor ama güncellemenin oldukça muhafazakar tutulduğunu
ve çok ciddi araştırmalardan sonra en iyi seçeneğin ortaya
çıkarıldığını da söylemek gerekir" dedi.
Kişi başına düşen geliri vatandaşın hissedip hissetmediğine ilişkin
olarak da Ekren, "Milli gelirin güncellemesi gelir dağılımındaki
herhangi bir değişimi ya da gelişmeyi ifade etmiyor. Milli gelir
rakamları da bu güncellemeye uygun olarak yeniden yayınlandığında
bu sorunun cevabını çok net olarak hem gruplar açısından hem kişi
başına düşen açısından belirleme şansımız olacak" diye konuştu.
"AB'ye tam uyum sağlandı"
Ekren, güncellemeyle AB'ye tam uyum sağlanıp sağlanamadığına
ilişkin olarak da önemli ölçüde uyumun sağlandığını ama tam uyumun
daha sonraki veri ve bilgi setlerini de dikkate alarak 2011 yılında
tamamlanacağını ifade etti.
Bakan Ekren, "güncelleme sonucuna uluslararası tepkinin ne
olacağına" yönelik olarak da uluslararası toplumun önemli
kuruluşlarıyla birlikte teknik danışmanlık hizmetleri alınarak bu
süreç tamamlandığı için uluslararası toplumun bu düzenlemeye
ilişkin kanaatinin olumlu olduğunun ilk sinyallerden de görüldüğünü
kaydetti.
Başbakan Yardımcısı, AB'nin bu güncellemeyi kabul edip etmeyeceğine
ilişkin de "Böyle bir sorun zaten söz konusu değil. Güncelleme
Eurostadla birlikte yapılan teknik danışmanlık hizmeti çerçevesinde
söz konusu olduğu için ülkemiz de AB standartlarına daha uyumlu
hale geldiği için böyle bir sorun da olmayacak" dedi.
"Rutin güncellemeler devam edecek"
Bakan Ekren, rutin güncellemelerin devam
edebileceğini, AB ülkelerinde de bu tür düzenlemelerin
ortalama beş yılda bir yapıldığını söyledi.
Ekren, AB ülkelerinin güncellemelerindeki artışın Türkiye'dekinden
farklı olmasının nedenine ilişkin olarak da "Nedeni çok açık
kayıtdışılığın boyutu azaldığında veri ve bilgi kaliteniz
arttığında yaptığınız güncellemelerin boyutu daha minimal daha
minör kalacaktır" dedi.
Ekren, bundan sonra da güncellemeler yapılabileceğini kaydetti.
"Borç endişe kaynağı olmaktan çıktı"
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek de, "Türkiye'nin gerek
mutlak anlamda borçları aşağı çekmesi, gerekse milli gelire oranı
olarak borçları bu seviyeye getirmiş olmasının, borcun bir endişe
kaynağı olmaktan çıktığının önemli bir göstergesi" olduğunu
kaydetti.
Maliye Bakanlığı'nın başarısı sayesinde son birkaç yıldır Türkiye
tarihinde görülmemiş bir mali performans olduğunu ifade eden
Şimşek, 90'lı yıllarda Türkiye'nin ciddi anlamda borç
biriktirdiğini, ciddi sorunlar ve bu sorunların birikmesiyle daha
sonra 1994-2001 dönemindeki sıkıntılar yaşandığını anlattı.
"Mali disiplinin oturtulması başarılı şekilde
sonuçlandırıldı"
Ancak, son 5-6 yıla bakıldığında Türkiye'de mali disiplinin
oturtulmasının başarılı şekilde sonuçlandırıldığını belirten
Şimşek, şöyle devam etti:
"Geçen yılki performans düşüklüğü bence genel çerçeve içinde
bakılırsa, gerek borçların ciddi şekilde aşağı çekilmiş olması,
sizin bundan sonra sadece faiz dışı fazlaya yoğunlaşmamanız
gerektiğini, aynı zamanda genel finansman dengesine iyi bir şekilde
bakmanız gerektiğinin göstergesi.
Kamu kesiminin borçlanma gereği, son birkaç yıldır Türkiye'de çok
önemli ölçüde azalmış, hatta son 3 yıldır aşağı yukarı kamu sektörü
genelinde bir fazla ortaya çıkmıştır denilebilir.
Bunun sayesinde, kamu net borç stoku mutlak rakamlar itibariyle,
yani TL bazında 2004'ten bu yana düşmeye başlamıştır. Bu çok önemli
bir gösterge. Çünkü Türkiye'de hala enflasyon bir miktar yüksek,
hala faizler 2 haneli rakamlarda.
Dolayısıyla böyle bir ortamda kamu borç stokunun mutlak rakamlarla
aşağı çekmek ciddi bir bütçe disiplinini gerektiriyor. Ciddi bir
başarıyı arkasında bulunduruyor."
"Kamu net borç stokunun, GSYH'ye oranı yüzde
30"
Kamu net borç stokunun, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranına
bakıldığında, 2007 üçüncü çeyrek sonu itibariyle yüzde 30 civarında
bir rakama vardıklarını kaydeden Şimşek, bu toplam içerisinde,
gerek kamu dışı borç stoku gerekse içeride dövize endeksli döviz
cinsi borçların toplamı, yani bu borçlar içerisindeki payının
düştüğünü, milli gelire oranının ise yüzde 3.3 civarında olduğunu
söyledi.
Şimşek, net dış borç stokunun milli gelire oranının ise yüzde 1'ler
civarına indiğini vurguladı.
Şimşek, "Türkiye'nin neresinden bakarsanız bakın gerek mutlak
anlamda borçları aşağı çekmesi, gerekse milli gelire oranı olarak
borçları bu seviyeye getirmiş olması, borcun bir endişe kaynağı
olmaktan çıktığının önemli göstergesi" dedi.
AB tanımlı borç stokuna da değinen Şimşek, "Yine üçüncü çeyrek sonu
itibarıyla yüzde 40 civarında. Diğer ülkelerle karşılaştırmak
isterseniz AB 27 veya 25 veya 15 hangi kategoriye bakarsanız bakın
yüzde 60'ın biraz üzerinde. Türkiye ise çok ciddi bir başarı
sağlamıştır" diye konuştu.
"Hem faiz hem kur riski azaldı"
Borç stokunu sadece, gerek milli gelire oranı olarak gerekse mutlak
rakamlarla aşağı çekmediklerini, aynı zamanda borca ilişkin bazı
riskleri de azalttıklarını anlatan Şimşek, şöyle devam etti:
"Özellikle 2003'ü aldım, biraz iyileşmiş durumu. Dikkat ederseniz,
burada değişken faizli ve döviz cinsinden borçların toplam borca
oranı 2003'ten bu yana çok önemli ölçüde düşürülmüştür.
Bu hem faiz riskinin hem de döviz riskinin kamu borç perspektifiyle
azaldığının en güzel göstergelerinden bir tanesidir. Yani brüt
olarak baktığınız zaman döviz cinsinden, toplam kamu borç stokunu
konuşuyorum burada.
Borçların toplam borca oranı yüzde 31'lere inmiş, bu rakam
bildiğiniz gibi 2003 yılında yüzde 46'nın üzerindeydi. Aynı şekilde
değişken faizli tahvillerin, bonoların toplam borç stoku
içerisindeki payı da düşmüştür. Yani Hazine olarak biz kamu borç
stoku çerçevesinde hem faiz riskini hem kur riskini azaltmış
bulunmaktayız."
"Şoklara karşı dayanıklılık arttı"
Şimşek, konuşmasında, Türkiye'nin "bir takım şoklarla karşılaşması"
halinde genel devlet brüt borç stokunun Gayri Safi Yurtiçi
Hasıla'ya oranının nasıl etkileneceği konusunda yaptıkları
hesaplamayı, 2001 yılı ile karşılaştırmalı aktardı.
Şimşek, YTL'nin yüzde 5 değer kazanması veya kaybetmesinin 2001'de
"borç stokunun milli gelire oranına etkisi"nin 2.2 puan olacağını,
bugün ise etkinin 0.6 puan ile sınırlı kalacağını kaydetti.
"Şoklara karşı dayanıklılığın üç katından fazla arttığına" işaret
eden Şimşek, "Yine benzer şekilde reel faiz 5 puan artar veya
azalırsa etkisi ne olur? Orada da bir miktar kırılganlık
azalmıştır. GSYH'nın büyümesinde bir değişiklik olursa artı veya
eksi yönde. Yine şoklara karşı bir azalma söz konusudur" diye
konuştu.
Şimşek hesaplamaya göre, YTL'nin yüzde 10 değer kaybetmesinin
bugünkü koşullarda etkisinin 0.4 puan olabileceğini, reel faizlerde
5 puan artışın da 1.3 puanlık değişime yol açabileceğini
kaydetti.
Mehmet Şimşek, bu veriler ışığında kamu net borç stokunun, şoklara
karşı dayanıklılığının arttığını, kırılganlığının azaldığını
belirtti.
Merkez Bankası rezervlerinin kısa vadeli borçlara oranına
bakıldığında katsayının şu anda 1.8 olduğunu, 2001'de ise 1.1
civarında bulunduğunu belirten Şimşek, rezerv birikiminde ciddi bir
artış meydana geldiğini, bunun da Türkiye'yi daha az kırılgan hale
getirdiğini söyledi.
"Enflasyonda kazanımlar sağlandı"
Enflasyon konusuna da değinen Şimşek, "Her ne kadar hedeften epey
uzakta gibi görünüyorsak da aslında temel trend son derece olumlu"
görüşünü dile getirdi.
Şimşek, geçen sene enflasyonda meydana gelen sapmanın, gıda, enerji
ve tütün gibi alanlardaki fiyat hareketlerinden kaynaklandığını
ifade ederek, 2007'deki enflasyon artışının yüzde 70'inin bu
şekilde, para politikasının sınırlı etkide bulunduğu unsurlara
dayandığını kaydetti.
Birçok ülkede "çekirdek enflasyon" kavramıyla bu tür unsurlar
ayrılarak konunun ele alındığını anlatan Şimşek, bu açıdan
bakıldığında Türkiye'nin göreceli olarak "son derece başarılı bir
dezenflasyonist programı devam ettirdiğini" söyledi.
Şimşek, "Burada esas olan çekirdek enflasyonda çok önemli
iyileşmeler var. Eğer işlenmiş gıdayı çıkartırsak, yüzde 4'ün biraz
üzerinde... İşlenmiş gıdayı koyarsak da çekirdek enflasyon yüzde
6'nın biraz üzerinde... Dolayısıyla Türkiye sadece mali disiplini
oturtmakla kalmamış, banka risklerini sağlıklı bir yapıya
kavuşturmakla kalmamış, aynı zamanda enflasyonda çok temel birtakım
kazanımlar sağlamıştır" dedi.
Şimşek, Türkiye'nin, talep baskısının bulunmadığı bir dönemde
olduğunu ifade ederek, orta dönemde enflasyonun, hedefine bağlı bir
şekilde seyir izleyeceğini kaydetti.
"Türkiye'ye bakış biraz daha iyileşmiş olacak"
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ise, milli gelir serisinin
güncellenmesiyle birlikte Türkiye'ye bakışın biraz daha iyileşmiş
olacağını belirtti.
TÜİK Başkanı'nın cumartesi günü, "milli gelir güncelleme
çalışmaları" ile ilgili açıklamalarının ardından Türkiye'nin
gündemi ve hesaplarının değiştiğini ifade eden Unakıtan, bunun
basit bir hesaplama olmadığını vurguladı.
Unakıtan, "Yeni bir hesaplama yaptık. Bu, Türkiye'nin her şeyini
değiştiriyor. Türkiye'ye bakış açısını değiştiriyor. Bundan sonra
ekonomi yönetimi dahil, özel sektör dahil Türkiye'nin ekonomisini
değerlendiren herkes yeniden görüşlerini oluşturacak. Hatta
Türkiye'ye dışarıdan bakan finans çevreleri dahil olmak üzere bütün
dünya kamuoyu Türkiye'yi bundan sonra daha farklı değerlendirmek
mecburiyetinde" dedi.
Bütün dengelerin değiştiğini söyleyen Unakıtan, "Eskiden herşey
belli bir Gayri Safi Yurtiçi Hasılamız (GSYH) vardı. Hatta Gayri
Safi Milli Hasılaya (GSMH) göre yapılıyordu. Şimdi bundan sonra
GSYH kullanılacak, sürekli olarak o bazda değerlendirmeler
yapılacak. O değişince, işin ana nirengi noktası değişince her şey
değişecek. Kamu borçlanmamız ona göre, özel sektör borçlanmaları,
Türkiye'nin cari açığı, bütçe açıkları, faiz dışı fazlası
Türkiye'nin ihracatı, ithalatı her şeyi ona göre yeniden
değerlendirilecek" diye konuştu.
Yeni hesaba göre bütçe verileri
Türkiye'nin yeni durumuna alışmak mecburiyetinde olduğuna işaret
eden Unakıtan, şöyle devam etti:
"Eskiden bu hesaplara çeşitli sebeplerden dolayı doğru dürüst tam
yaklaşılamıyordu. Ama şimdi gerçekler ortaya çıkmış. Bu gerçekler
ortaya çıkarken de, bu hesaplamalar TÜİK başkanı'nın bize ifadesine
göre konservatif bir hesaplama.
Bundan dolayı, ya hesaplamalar acaba fazla mı yapıldı? Hayır öyle
bir şey söz konusu değil. Bu hesaplar konservatif olarak ele
alınarak bulunan neticeler, hesaplar. O bakımdan hesaplarımızdan da
gayet emin olduğumuzu rahatlıkla söylemek mümkün."
Maliye Bakanı daha sonra, eski ve yeni seriye göre bütçe rakamları
hakkında bilgi verdi.
2000 yılında bütçe giderlerinin GSYH'ya oranının eski seriye göre
yüzde 41.2 olarak belirlendiğini, bu rakamın yeni seri ile yüzde
30.8'e düştüğünü kaydeden Unakıtan, 2006 yılında ise söz konusu
rakamın eski seride yüzde 30.9, yeni seride de yüzde 23.5 olarak
tespit edildiğini anlattı.
Unakıtan, "Demek ki bütçenin ekonomi içerisinde payı gittikçe
dörtte birin dahi altına inmiştir. Bu eskiden çok çok daha
fazlaydı" dedi.
Unakıtan'ın verdiği bilgiye göre, 2002 yılında bütçe gelirlerinin
GSYH'ya oranı eski seride yüzde 28.6, yeni seride ise yüzde 22.7
seviyesinde bulunuyordu. 2006 yılında ise bu rakamlar sırasıyla
yüzde 30.1 ve yüzde 22.9 olarak hesaplandı.
Vergi gelirleri
Vergi gelirlerinin 2002 yılında GSYH'ye oranı da eski seride yüzde
21.7, yeni seride yüzde 17.2 olarak belirlendi. Bu oranlar da, 2006
yılında eski seriye göre yüzde 23.9, yeni seriye göre ise yüzde
18.1 oldu.
Unakıtan, bu rakamları da, "Eskiden söylenen 'gelir yükü çok fazla,
gelir yükü çekilemez' laflarının varit olmadığı da görülüyor" diye
yorumladı.
Maliye Bakanı, açıklamaları sırasında bütçe açıklarının GSYH'ya
oranında çok ciddi düşüşler meydana geldiğini de ifade etti. 2006
yılında bütçe açığının GSYH'ya oranının binde 6'ya gerilediğini
kaydeden Unakıtan, "Bu, denk bütçe noktasına geldiğimizi gösterir
ki, bu hiçbir hükümete nasip olmayan bir başarıdır" şeklinde
konuştu.
Faiz dışı fazlanın GSYH'ya oranının da 2006 yılında yeni seriye
göre yüzde 5.4 olarak hesaplandığına dikkati çeken Unakıtan,
Türkiye'nin artık yüzde 6.5'lara falan ihtiyacının olmadığının
görüldüğünü dile getirdi.
Mali disipline devam
Maliye Bakanı Unakıtan, ekonomideki bazı kırılganlıkların ortadan
kalktığı şeklindeki söylemlerin yanlış anlaşılmamasını da
isteyerek, şunları söyledi:
"Türkiye, mali disipline devam edecektir. Mali disiplinden taviz
vermek mümkün değildir. Ne kadar zengin olursak olalım, GSYH ne
kadar artarsa artsın, mali disiplinden ayrılmamız söz konusu değil.
Mali disiplin, ayağını yorganına göre uzatmak demektir. Ödeneğimiz
varsa harcama yapacağız, yoksa yapmayacağız.
Bu dengeler değişti. Türkiye yeniden değerlemeye alınacak. Türkiye
ekonomisinin analizi yeniden yapılacak. Ama Türkiye'nin
vazgeçmeyeceği konulardan birisi de yapısal reformlardır. Yapısal
reformlar devam edecek, mali disiplin devam edecek, özelleştirmeler
devam edecek. Mikro ekonomik anlamda, rekabet gücünü artırıcı
önlemler devam edecek."
"Türkiye mevcut reyting notunun üzerinde bir notu hak
ediyor"
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, Devlet Bakanı
Mehmet Şimşek ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, düzenledikleri ortak
basın toplantısında, gazetecilerin çeşitli sorularını da
yanıtladı.
Reyting kuruluşlarının "son milli gelir hesaplamalarının hemen
değerlendirilmeyeceği, bir süre bekleneceği" şeklindeki
açıklamalarının hatırlatılması üzerine Bakan Mehmet Şimşek,
öncelikle, açıklanan sonuçların hazmedilmesi gerektiğini ifade
etti.
Erken açıklamaların ciddi bulunmayacağını, yeni rakamların
modellere girmesi gerektiğini anlatan Şimşek, uluslararası
piyasaların sıkıntılı bir süreçten geçmesi nedeniyle de reyting
kuruluşlarının temkinli davrandıklarını kaydetti.
Şimşek, "Biz evimizi düzene sokmaya devam edeceğiz. Türkiye, çok
daha iyi konumda. Son verileri kimse ihmal edemez. Bir süre sonra
dikkate almak zorunda kalacaklar. Türkiye, güncellemeyle mevcut
notun üzerinde bir notu hak edecek bir noktaya gelmiştir diye
düşünüyorum. Ben çok ümitliyim" dedi.
"Sosyal Güvenlik Reformu kritik bir reform"
Şimşek, sosyal güvenlik reformuyla ilgili bir soru üzerine de,
sosyal güvenlik reformunun cumhuriyet tarihinin en önemli reformu
olduğunu ve mutlaka yapılması gerektiğini söyledi.
Sosyal güvenlik reformunu "kritik bir reform" olarak da niteleyen
Şimşek, düzenlemenin Meclis'ten çıkmasını ümit ettiğini
kaydetti.
IMF ile iki gözden geçirme birleştiriliyor
Devlet Bakanı Şimşek, IMF ile gelinen noktada son iki gözden
geçirmenin birleştirilmesinin söz konusu olduğunu da bildirdi.
Önümüzdeki günlerde bununla ilgili bir açıklama yapacaklarını
kaydeden Şimşek, "Biz, 7'nci gözden geçirmeyi daha önceden
bitirmeyi ümit ediyorduk. Ancak, bazı reformların beklediğimizden
daha yavaş gidiyor olması nedeniyle geldiğimiz noktada, belki de
son iki gözden geçirmeyi birleştirme noktasına geldik" dedi.
"Yeni vergi yok"
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'daki
(GSYH) güncelleme sonrasında vergi gelirlerinin GSYH'ye oranının
yüzde 18'lere düşmesinin ardından Maliye Bakanlığı olarak
politikalarını gözden geçireceklerini söyledi.
GSYH'daki artışın nedenlerine dikkati çeken Unakıtan, "GSYH neden
artmış? Ev sayısı artmış. Bunlar kirada mı, değil mi, vergisi
verilmiş mi, verilmemiş mi biz onlara bakacağız. İşyeri sayısı
artmış. Biz, vergi sayısını artırmayı, yeni vergiler koymayı
düşünmüyoruz. Ama vergileri tabana yaymayı düşünüyoruz" dedi.
Unakıtan, "Ulaştırma Fonu" adı altında yeni bir fon oluşturulması
çalışmalarının mali disiplinde sıkıntı yaratıp yaratmayacağı
sorusunu da, "Tasarı şu anda gündemde değil. Hükümet bu konuda
karar verecek. O yüzden şu anda fon teşekkül ettirilecek diye bir
endişeye gerek yok" şeklinde yanıtladı.