Türkiye çok gergin bir halde!
Abone olCHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, AK Parti Hükümeti'nin, toplumsal muhalefeti baskı altına almak için "yargı ve denetim terörünü" her geçen gün artırdığını iddia etti.
Bürokrasinin müfettiş ordularının, yandaş olmayan sermaye gruplarına karşı amansız bir taaruz yaptığını iddia eden Altay, son olarak Koç Grubu şirketlerine yönelik 200 müfettişle yapılan "denetim tacizinin" kabul edilebilir olmadığını savundu.
YARGI VAHİM BİR HAL ALDI
Yargının "vahim bir hal aldığını" ifade eden Altay, geçen yıl 4+4+4 sistemini protesto etmek için Ankara'da yürüyüş yapmak isteyenlerin polisle yaşadığı üzücü olaylar sonrasında, "12 Eylül'ü aratmayacak şekilde" 502 kişi hakkında soruşturma başlatıldığını anımsattı.
Söz konusu soruşturmada savcılığın, polisin ölçülü gaz ve su kullandığını tespit etmesinin de garip bir olay olduğunu anlatan Altay, "Sayın Savcı'ya sesleniyorum. Gazın ve suyun ölçülülüğünü tespit edebilecek cihazdan milletvekillerine de birkaç tane göndersin. Savcının bu tespiti neye göre yaptığını anlamak mümkün değildir" dedi.
Başsavcılığın, CHP'den 19, BDP'den 4 milletvekili hakkında da soruşturma başlattığını belirten Altay, şöyle devam etti:
BAŞBAKAN DİKTATÖRLÜK ÖZENTİSİ İÇİNDE
"Yani artık milletvekillerinin vatandaşla bir araya gelmesi bile Türkiye'de sorun haline geliyor. Yargının, yürütmenin eylem, icraat ve anlayışının kolluk kuvveti haline gelmesi düşündürücüdür. Yargı, yargı olmaktan çıkmış, yürütmenin kolluğu haline gelmiştir.
Diktatörlük özentisi içindeki Başbakan'ın, bütün yetkileri kendisinde toplama arzusunun bir sonucu olarak, yargının, yürütmenin emrine girmesi demokrasilerde kabul edilebilir olay değildir.
Mahkemeler kararlarını yazarken, 'Türk milleti adına' diye yazarlar. Sanıyorum, mahkemeler bu kararlarını, 'Türk milleti' ibaresini çıkararak, 'Başbakan adına' diye başlarlarsa daha doğru bir iş yapmış olurlar.
Milletvekillerine yönelik soruşturmaların akıbetini izleyeceğiz. Ancak Meclis Başkanı'ndan da aynı hassasiyeti göstermesini ve bu konuda TBMM'nin ve milletvekillerinin itibarını korumak noktasında görevini yapmasını da bekleyeceğiz. Bu soruşturma, 12 Eylül dönemini aratmayacak tarzda, rekor sayıda insanı kapsayan trajik bir soruşturmadır. Soruşturma evrakı 64 sayfa ancak 44 sayfası sanıkların isimlerinden ibaret. Bu durum, Recep Tayyip Erdoğan'ın istediği susan, konuşmayan, hak talep etmeyen toplum arzusunun gerçekleşmesi için yargının Başbakan'ın emir, talimlat arzularına göre hareket ettiğinin bir kanıtıdır."
Bingöl Kapalı Cezaevi'ndeki firar olayına da değinen Altay, bu olayda bir infaz koruma memurunun kurban seçildiğini savundu.
Cezaevi Müdürü'nün PKK'lılardan korktuğunu açıklayan memurun Kastamonu'ya sürgün edildiğini öne süren Altay, "Daha önce de Dolmabahçe Camisi'nin müezzininin gerçekleri söylediği için, karısı kanser tedavisi gördüğü halde sürülmesi, hükümetin ne kadar ucuz işlerle meşgul olduğunun da ölçütüdür. Başbakan, hükümet işi gücü bırakmış, infaz koruma memurlarının, müezzinlerin sürgünleriyle, yer değiştirmeleriyle uğraşır hale gelmiştir. Öte yandan cezaevlerinde genel olarak yaşanan durum bakımından, Mustafa Balbay'ın saksısındaki bir avuç toprağa tahammül edemeyen AKP, Bingöl'de tonlarca toprağı nasıl görmedi, bu da bir merak konusudur. Yer altı dünyasının ünlü isimlerinin cezaevindeki çiçek bahçeleri ise AKP tarafından sulanmaktadır" diye konuştu.
YAKALANMAMALARI ÇOK GARİP OLURDU
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Altay, Bingöl Cezaevi'nden firar eden hükümlülerin yakalanmasına ilişkin bir soru üzerine, "Yakalanmamaları çok garip olurdu. Bir kişi, iki kişi kaçmıyor. Toplu bir kaçış var. Bu kaçışlarda kamufle olmak öyle çok kolay değil. Ama vahim olanı, bu kadar kişi bu çağda bu teknolojide aylarca tünel kazacak ve hiç kimsenin haberi olmayacak... Mümkün değil. Mutlaka cezaevi yöneticilerinin ya da kimi devlet yöneticilerinin haberi vardır. Yani 'biz istersek senin cezaevinin de altını üstüne getiririz' mesajı verildi. Böyle bir firar olayı, devletin işleyişi ile ilgili akla her türlü şüpheyi getirir" şeklinde konuştu.
BAŞBAKANIN SAĞDUYUYA ÇAĞIRMAK GERGİNLİĞİ ORTADAN KALDIRIR
AK Parti İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay'ın, düzenlediği basın toplantısında, yeni yasama dönemi için 'sağduyu' çağrısında bulunduğunun anımsatılması üzerine Altay, Türkiye'yi gergin ortama kendilerinin getirmediklerini söyledi.
Türkiye'nin gergin bir ortamda bulunduğunun doğru olduğunu belirten Altay, "Sayın Günay'ın mensubu olduğu partinin Genel Başkanı ve hükümetin uygulamaları Türkiye'yi bu hale getirmiştir. Bir milletvekilinin parlamentoda sağduyu çağrısı yapma gereği duyması bile durumun hangi noktaya geldiğini gösteriyor. Sağduyuya çağrılacak biri varsa çok uzaklara gitmeye gerek yok. Recep Tayyip Erdoğan'ı sağduyuya çağırmak ve Recep Tayyip Erdoğan'ın makul bir noktaya gelmesi, Türkiye'de yaşanan birçok gerginliği kendiliğinden ortadan kaldırır" dedi.
Altay başka bir soru üzerine, biber gazı için bilimsel açıklamaların olduğunu anımsatarak, "Tabi ki Suriye'de kullanılan Sarin gazı ile mukayese etmiyoruz ama bilimsel olarak ikisi de kimyasal silahtır. Suriye'de gaz kullananlarla AKP Hükümeti arasında hiçbir fark yoktur" diye konuştu.