ABD'den sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de
Türkiye'nin Suriye'ye yönelik top atışlarına son vermesi çağrısında
bulundu.
Her ne kadar Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Halit
Çevik, ''Konsey toplantısında Türkiye ile ilgili veya Kuzey
Suriye'deki gelişmelerle ilgili Konsey'in aldığı bir karar yok.
Herkes kendi fikrini söyledi'' dese de bu yönde karar
çıkma ihtimali çok yüksek...
Aslında bu çağrılara cevaben "Çok da tın" deyip
yazıyı burada sonlandırmak çok iyi olacaktı. Ancak tarihe not
düşmek için yapılan bu alçaklığı geniş geniş yazmak gerekiyor.
Yapılan çağrılar ne anlama geliyor biliyor musunuz?
Gerek ABD, gerekse BM, Türkiye ile terör örgütü PYD'yi aynı kefeye
koyuyor. "Vurduğunuz terör örgütü bizim müttefikimiz,
dostumuzdur. Dokunmayın" diyor.
Ha onlar PYD'ye "müttefik ve dost" demiş, ha biz
Daiş veyahut El Kaide'ye "Canımız, ciğerimiz"
demişiz.
Hiç bir farkı yok!
İnsanın bazen bu olanlar karşısında kağıdı kalemi bir kenara atıp,
"Ulan hepizin taaa...." diye başlayası
geliyor!
Suriye dedikleri ülkeye bütün dünya girmiş! Ülkede kimin eli kimin
cebinde, kim kime vuruyor belli değil.
ABD ülkeye girmeyen tek ülke olan Türkiye'yi uyarıyor!
Birleşmiş Milletler yuvarlak masa etrafında toplanıyor,
"Teröristleri bombalamayın" çağrısı yapmaya
hazırlanıyor. Kısaca, "Biz yeni bir Haçlı Seferi
düzenliyoruz. Müslümanların sırtında tepineceğiz. Siz bu işe
karışmayın!" demeye getiriyorlar.
Tamamı etrafında toplandıkları yuvarlak masadan daha yuvarlak
olmuş!
Onların istedikleri ülkeye atom bombası atma, nükler füze ile
vurma, dünya savaşları çıkarma, müslümanları katletme hakkı var.
Ama Türkiye'nin kendi sınır güvenliğini koruma hakkı yok!
Niye?
Çünkü Türkiye'nin üzerine salmak için, binbir zahmetle besleyip
büyüttükleri terör örgütü zorda kalıyor!
Cumhurbaşkanı Erdoğan aylar önce, "Suriye'nin güneyinde bir
devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun
buna engel olacağız" demişti.
Bu açıklama tam da bugünler için yapılmış meğer...
Türkiye'nin Fırtına Obüslerini harekete geçirirken bu tür
açıklamaların geleceğini bal gibi biliyordu.
Bu güne kadar İsrail'e bin kere uyarı verdiler de ne oldu? Yüz
tane karar aldılar, İsrail ertesi gün Gazze'yi bombaladı.
BM kurulduğundan beri yaptığı çağrılarla hangi savaşı
engelleyebildi ki Türkiye'nin bombalamasını engelleyebilsin? Tek
yapabildikleri çağrı yapmak ve kınım kınım kınamak!
Biraz da bizi kınasınlar ziyanı yok!
Bana kalırsa gelen bu açıklamalardan sonra Türkiye PYD'nin sırtına
gazap kamçısı gibi inmeli.
Terör örgütünün elinde bulunan kritik bölgelerden alev ırmakları
geçirmek, İdlib'deki havaalanını tarihe gömmek Türkiye'nin en
haysiyetli görevi olmalı...
Daha önceki yazılarımda da söylediğim gibi...
Dünyanın nefes borusu şu an Türkiye'nin avuçlarının içinde. O el
birazcık sıkıldığında avrupanın tamamı nefessiz kalacak.
Türkiye sınır kapılarını mültecilere açıp, "Hadi Avrupa
sizi bekler" dediği an, dünyanın tüm ülkeleri birer Suriye
olacak!
Ya kadim dostları Esad gibi yok edecekler, ya da ekonomik olarak
dibe vuracaklar.
Ya da...
Ya da Türkiye'nin önünde diz çöküp, "Biz ettik sen
etme" diyerek Esad'ın ve Rusya'nın tepesine
binecekler...
Alman Başbakanı Merkel şu sıralar evine iki kez gidiyorsa
Türkiye'ye 5 kez uğruyor.
Niye?
Yıllardır BM'yi temsil eden 5 daimi ülke, yaşanan katliamlara
sessiz kalıyordu. Ülke olarak "Dünya 5'ten
büyüktür" diye isyan ediyor ve derdimizi kimseye
anlatamıyorduk.
Anlayacağınız Merkel'in gelişleri de, Erdoğan'a ve Davutoğlu'na
sırnaşması da boşuna değil.
Çünkü artık dünyaya "Türkiye 5'ten büyüktür"
diyoruz!