Türkiye 25 yıl sonra suyu arayacak
Abone olKurak döneme giren Türkiye’nin önlem alınmadığı takdirde 20-25 yıl sonra su sıkıntısı yaşanabileceği vurgulanıyor. Türkiye su kaynakları açızından Avrupa'ya göre düşük
Kurak döneme giren Türkiye’nin önlem alınmadığı takdirde 20-25
yıl sonra su sıkıntısı yaşanabileceği vurgulanıyor. Artan nüfus ve
yağış oranlarının azalması göz önünde bulundurulursa, Türkiye’nin
gelecekte su fakiri ülkeler arasına girebileceği öngörülüyor.
Türkiye’nin su kaynakları açısından Ortadoğu ülkelerine göre zengin
ancak Avrupa ülkelerine göre çok daha az potansiyele sahip olduğu
belirtiliyor. Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar
ve Sulama Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Senih Yazgan, geçmiş
yıllarda Türkiye’nin su zengini bir ülke olarak nitelendirildiğini,
ama bunun yanlış bir tanımlama olduğunu söyledi. Türkiye’nin,
özellikle son yıllarda artan kuraklıkla birlikte artık yarı kurak
bir iklim kuşağında bulunduğunu ifade eden Yazgan, “Dolayısıyla
Türkiye su fakiri ülkeler arasına girmek üzere. Hiçbir zaman su
açısından zengin bir ülke olmadık” dedi. Yazgan, Türkiye ve dünyada
suyun yüzde 70’inin tarımsal sulama amacıyla kullanıldığını
belirterek, bu oranın azaltılması için çağdaş sulama yöntemlerinden
yararlanılmasının büyük önem taşıdığını vurguladı. Türkiye’de bu
yöntemlerin yeni yeni kullanılmaya başlandığını anlatan Yazgan, söz
konusu tekniklerin kullanımının yaygınlaştırılmasının ve teşvik
edilmesinin gelecek açısından hayati bir önemi bulunduğunu
vurguladı. SU, PETROLDEN DAHA DEĞERLİ OLACAK Doç. Dr. Yazgan,
özellikle yağış ihtiyacının bulunduğu dönemlerde kuraklık olduğunu
dile getirerek, şunları söyledi: “Kış yağışları yeraltı su
kaynaklarının en önemli beslenme kaynaklarıdır. Ancak, son yıllarda
bu dönemlerde yeterince yağmur yağmıyor. Bu da kuraklığa neden
oluyor. Su zengini değiliz, ancak bölgemizdeki ülkelere oranla
biraz daha şanslıyız. Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle kendi
topraklarından doğan ve sınırlarını aşan su kaynaklarına sahip
olması nedeniyle çok hassas bir bölgede. Yakın gelecekte Ortadoğu
kaynaklı ve suya dayalı savaşların çıkabileceği öngörülüyor.
Gelecekte su, petrolden daha değerli olacak.” TÜRKİYE’DE KİŞİ
BAŞINA DÜŞEN SU MİKTARI Türkiye’de kişi başına düşen yıllık su
miktarının bin 500 metreküp olduğunu ifade eden Yazgan, bunun 2025
yılında bin 300 metreküpe düşeceğinin tahmin edildiğine dikkati
çekti. Normal koşullarda kişi başına düşen su miktarının 1000-2000
metreküp arasında olduğu ülkelerin “Su sıkıntısı çeken”, bin
metreküpten az olanların ise “Su fakiri” ülkeler olarak
nitelendirildiklerine işaret eden Yazgan, şöyle konuştu: “Ülkemizde
kişi başına düşen su miktarı, bizim su zengini bir ülke
olmadığımızı açıkça gösteriyor. Artan nüfus ve yağış oranlarının
azalması göz önünde bulundurulursa, Türkiye’nin gelecekte su fakiri
ülkeler arasına girebileceği öngörülüyor. Bu nedenle, su
kaynaklarımızı korumak için herkese görev düşüyor. İnsan hayatı
için çok önemli olan sularımızı korumak için herkes üzerine düşeni
yapmalıdır.” 22 Mart Dünya Su Günü’nün bu yılki temasının ‘Hayat
İçin Su’ ‘HAYAT İÇİN SU’ İçme suyu ve atıksu hizmeti alanında
dünyanın büyük şirketleri arasında yer alan Thames Water’ın Türkiye
Direktörü Evren Köprülü, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yaptığı
yazılı açıklamada, günümüzde yaklaşık 1.1 milyar kişinin içme
suyuna, 2.4 milyar kişinin ise yeterli hijyen koşullarına
ulaşamadığını belirtti. Dünya Su Günü’nün bu yılki temasının ‘Hayat
İçin Su’ olarak belirlendiğine dikkati çeken Köprülü,”Bu yılın bir
özelliği de 2005-2015 yıllarını kapsayan (Hayat İçin Su -
Uluslararası On Yılı) adlı uluslararası programın başlatılmasıdır”
dedi. Türkiye’nin su kaynakları açısından Ortadoğu ülkelerine göre
zengin, Avrupa ülkelerine göre ise daha az potansiyele sahip
olduğu, önlem alınmadığı takdirde 2030 yılından itibaren de su
sıkıntısı yaşanabileceği bildirildi. Köprülü, 1981-1990 yılları
arasında ilki uygulanan programda, 1 milyarın üzerinde kişinin
içilebilir suya, yaklaşık 770 milyon kişininde yeterli hijyen
koşullarına erişmesinin sağlandığını ifade ederek, “Ancak halen
ulaşılması gereken noktada değiliz. Önümüzdeki 10 yıllıkprogram
dahilinde, temiz suya ve yeterli hijyene sahip olmayan insan
sayısının yarıya indirilmesi amaçlanıyor” diye konuştu.
TÜKENMEYECEKMİŞ GİBİ KULLANIYORUZ Su kaynakları dağılımındaki
eşitsizliğin yanı sıra, küresel ısınma, kuraklık, hızlı nüfus
artışı ve kirlenmenin, su zengini sayılabilecek ülkeleri bile yakın
gelecekte su sıkıntısı ile karşı karşıya bırakacağını savunan
Köprülü, şunları kaydetti: “Ülkemiz su kaynakları açısından
Ortadoğu ülkelerine göre daha zengin olmasına rağmen, Avrupa
ülkelerine nazaran daha az potansiyele sahip. Buna rağmen
kaynaklarımızı hiç tükenmeyecekmiş gibi savurganca
kullanabiliyoruz. 2030 yılına doğru su sıkıntısı tehdidiyle karşı
karşıya kalacağımız tahmin ediliyor. Dolayısıyla su kaynaklarımızın
geliştirilip korunması, gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli
kaynaklar bırakılabilmesi için (Bütünsel Su Kaynakları Yönetimi)
gibi yaklaşımlar, Avrupa Birliği süreci de dikkate alındığında
hayati önem taşıyor. Su ile ilgili mevzuata uyum için 30 milyar
euro’nun harcanması gerektiği de düşünüldüğünde, planlama ve
uygulama konusunda özel sektör katılımı da kaçınılmaz hale
geliyor.” TEMA Vakfı, Türkiye’nin dahil olduğu bölgenin kurak
döneme girdiğine dikkati çekerek, su üretimini artırmak için bitki
örtüsü ve eğimi yüksek alanlarda teraslama çalışmalarını
yaygınlaştırmak gerektiği bildirildi. KURAK DÖNEME GİRİLİYOR “22
Mart Dünya Su Günü” nedeniyle TEMA Vakfı’nca yapılan yazılı
açıklamada, bu yılki ana temanın “Hayat İçin Su” olduğu kaydedildi.
Dünyada her 5 kişiden birinin temiz içme suyuna ulaşamadığına
işaret edilen açıklamada, 2050 yılında dünya nüfusunun yarısının su
sıkıntısı çekeceğinin öngörüldüğü ifade edildi. Haftada 30 bin kişi
temiz su için ölüyor Türkiye’nin de 2030 yılından itibaren su
sıkıntısı çekecek ülkelere dahil olacağının öngörüldüğü belirtilen
açıklamada, bu nedenle su yönetiminin havza bazında yapılması
gerektiği dile getirildi. Açıklamada, şöyle denildi: “Yeraltı
sularının hızla tüketilmemesi ve kirletilmemesi için herkes
mücadele etmelidir. Yeraltı ve yüzey sularının oluşturduğu su eko
sisteminin çökmesi, ekonominin de çökmesine yol açabilecektir. Bu
konuda herkes duyarlı olmalıdır. Türkiye’nin dahil olduğu bölgemiz
kurak döneme girmektedir. Su yönetimi ve bunun sonucunda gıda
güvenliğinin sürdürülebilir olabilmesi için hükümetimizin ve
parlamentomuzun önlem alması zorunludur. Su üretimini artırmak için
bitki örtüsünü ve eğimi yüksek alanlarda teraslama çalışmalarını
yaygınlaştırmak gereklidir.”