Türkeş 12 Eylülde zor saklanmış
Abone olYaşar Okuyan, 12 Eylül'le ilgili öyle şeyler anlattı ki bunlar ilk! Hele Türkeş'in bir saklanma öyküsü var ki müthiş!..
Yaşar Okuyan, '12 Eylül 1980 darbesi öncesinde
yaşananları son kitabında anlattı. Dönemin MHP Genel Sekreter
Yardımcılığı görevini yürüten Okuyan, darbeyi Demirel'e haber
vermiş ama inandıramamış!
Türkeş'in yakın çalışma arkadaşı, dönemin MHP Genel Sekreter
Yardımcısı Yaşar Okuyan, önümüzdeki günlerde yayınlayacağı yeni
kitabını ilk defa
Akşam'la paylaştı. 12 Eylül'de yakalanan ve 3 yıla yakın
hapis yatan Okuyan, 10 yıl idamdan yargılandı. Okuyan,
Mamak Cezaevi'nde ve Kirazlıdere Dil Okulu'nda yaşadıklarını
anlattı. 'Diyarbarkır'da, Metris'te, Mamak'ta olanlar araştırılmalı
ve hesap sorulmalı. Kenan Evren'i affeder miyim? Affetmek
Allah'a mahsustur...' diyen Okuyan'ın anılarından 12 Eylül
1980...
Faili meçhul cinayetlere evlatlarını, eşlerini kurban veren
annelerin, babalarını kaybeden çocukların feryatları dinmiyordu.
Darbe artık sokakta konuşulur hale gelmişti. Öyle günlerden
birinde, 11 Eylül'de Yaşar Okuyan'ın parti telefonu çaldı:
"İZİNLER İPTAL EDİLDİ DARBE OLACAK"
'Arayan Zırhlı Birlikler'de görevli bir binbaşı
arkadaşımın eşiydi. 'Sizinle görüşebilir miyim?
Hastamız var ricam olacaktı' dedi. Bahçelievler'de
bir pastanede buluştuk bana, 'Bu akşam bir askeri harekat
olacak. Dün akşam tüm izinleri iptal ettiler' dedi. Eşi
evden çıkmadan bana haber vermesini istemiş. Hemen Türkeş'in
Oran'daki evine gittim. Durumu anlattım. Benzeri bir duyum
aldığını söyledi. Derken görüşme trafiği başladı. Partiye
uğradık. Odalarımızdaki evrakları gözden geçirdik.
Sonra Türkeş'le beraber benim Bahçelievler'deki evime
geldik. Misafirler olduğu için Turan Koçal'ın üst kattaki
dairesine geçtik. O dönem dayım MHP İstanbul Milletvekili. Ardından
Türkmen Onur ve Ramiz Ongun geldiler.'
DEMİREL'İ BİR TÜRLÜ
İNANMAMIŞ!
İNANMADI MİT'İ ARADI
'Türkeş'e, 'Demirel'e haber vereyim mi?' diye sordum. 'İsabet olur'
dedi. Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Nuri Bayar'a ulaştım.
'Beyefendiye iletin bu gece kesin darbe olacak'
diye uyardım. Nuri Bey emin olup olmadığımı sordu. 'Eminim' deyince
hemen Güniz sokağa gidip durumu Demirel'e anlatmış. Demirel de MİT
Müsteşarını arayıp, 'Darbe mi olacak?' diye sormuş. Müsteşar
'Yok efendim öyle bir şey' deyince de inanıp
rahatlamış. Nuri Bey bir saat sonra beni aradı: Beyefendi
gözlerinden öpüyor. 'Bir şey yok müsterih olsunlar'
diyor' dedi. Çok ısrar ettim ama dinletemedim.
Görüşmelerimiz bütün gece sürdü.'
HAMİLE TANIDIĞIN EVİNDE
Darbeye saatler kala Türkeş'in nerede saklanacağı konusunu gizemini
koruyordu. Tuğrul Türkeş uçak saatlerine bakmış ancak yurtdışı için
uçak bulunamamıştı.
'Sol bir ihtilal olursa başımız belaya girer diye endişe ediyoruz.
Ama güvenli bir yer de bulamıyoruz. Sonunda aklıma Halil Şıvgın
geldi. Halil yakın arkadaşım. O dönem Milli Mücadele
Birliği'nde grubunun içerisindeydi. Gece yarısı Halil'i
aradım. Evde kimse olmadığını öğrenince geleceğimi söyledim.
Türkeş'e de, 'efendim gidiyoruz' dedim, 'Uygun olur mu, beni
söyledin mi?' diye sordu. 'Tamamdır' dedim ve çıktık. Türkeş benim
arabamda. Arkadan Tuğrul, Ramiz ve Türkmen diğer arabayla geliyor.
Filistin sokağına geldik. Önden Türkmen'le ben çıktım. Halil kapıyı
açtı, 'İhtilal oluyor Türkeş'i burada saklayacağız' deyince
iyice panik oldu. Haklı adam. Çünkü eşi hamile. İhtilal
çocuk oyuncağı mı? Eşini ve çocuğunu düşünüyor. İlk önce 'Olmaz'
diye tepki verdi. Biz tartışırken Hale geldi. Durumu anlattım. Hale
Şıvgın delikanlı kadındır, korkusuz dur. Onlarca erkeği cebinden
çıkarır. Önce Halil'e çıkıştı, 'Ayıp değil mi Halil, Türkeş
Bey gelmiş, kapıyı mı kapatacağız?' dedi. Sonra hemen
Türkeş'i alıp yukarı çıkarmamı istedi.'
TÜRKEŞ TESLİM OLUYOR
ERTUĞRUL GÜNAY NAMAZ
KILIYOR
CUNTA ARABA ARIYOR
'Türkeş yukarı çıktı. Ayrılmadan her şeyi konuştuk. Normal
davranılacak, bir ekmekse bir ekmek alınacak, iki değil. Evde
misafir varmış gibi davranılmayacak. Günlük rutinden dışarı
çıkılmayacak... Türkeş'i, Şıvgınlar'a emanet edip gittik.
Gece saat 01.30'da tank sesleri gelmeye başladı. Atatürk
Bulvarı üzerindeyiz. Bahçeli'de bir arkadaşın evine sığındık ve o
gece ihtilal oldu'.
'Ertesi sabah radyo televizyon sürekli duyuruyor: Bülent Ecevit,
Erbakan, Demirel, Türkeş gözaltında diye. Ama aslında aralarında
Türkeş yok. Hepsini gidip yakalıyorlar bir tek Türkeş bulunamıyor.
Deliriyorlar tabii. En son 06 RV 437 plakalı beyaz 131 Şahin'le
görülmüş. O benim arabam. Herkes beni arıyor. Türkeş 3 gün
sonra teslim olmaya karar verdi. Çünkü solcu bir darbe
olmadığı anlaşıldı. Kader Sokak'taki kendi evine sabaha karşı
geçti. Sonra Merkez Komutanlığı'na telefon etti. Adresini verdi.
Gelmişler, 'Neredeydiniz?' sorusuna 'Buradaydım' yanıtını vermiş.
'Olmaz biz geldik yoktun' falan demişler ama kalorifer
dairesindeyim diye ikna etmiş.
ECEVİT'LE PİNPON
Kirazlıdere Dil Okulu Ankara Bahçelievler'deki Merkez
Komutanlığı'nın arkasındaydı. İlk misafirleri biz olduk. Tüm
tutukluların temsilcisiyim. Türkeş orada. Erbakan, Recai Kutan,
Şevket Kazan, Ertuğrul Günay, Ecevit Perinçek ve ekibi orada. Yüzün
üzerinde siyasetçi.
l Mescit yaptırıldı. Ertuğrul Günay orada namaz kılmıştır. Önce
uzak kalmıştı sonra bizimle ibadet etmek için gelmeye başladı.
İlhami Soysal, Doğu Perinçek, Oral Çalışlar herkes var.
Gerilim falan yaşanmıyordu. Havalandırmada beni bir
Erbakan'la bir Ecevit'le bir Perinçek'le gören askerler epey
şaşırıyormuş. Dil Okulu medeni bir yerdi. 17 aya orada
kaldım.
TİKİP davasından yargılanan Perinçek grubu bize satranç öğretti.
Herkese öğrettiler. Oral Çalışlar'la epey muhabbetimiz olmuştur
mesela. Komutandan izin çıktı pinpon masası getirttim. Büyük olay
oldu.
Pinpon oynadık Ecevit'le. Ecevit'le ben ikili oluyorduk,
karışımızda Doğu Perinçek ve Oral Çalışlar. Pinpon turnuvası
yapıyorduk. Bir bakıyorsunuz Türkeş, Ecevit, Erbakan gayet saygın
sohbet ediyorlar. Dil Okulu'nda tarihi görüntüler yaşandı. Orada
insanlar birbirlerini ilk belki yakından tanıma imkanı buldu. Bir
tek gün liderler de orada yatanlar da nezaketini
kaybetmemiştir.
CEZAEVİNİN ŞAŞIRTAN
YENİ KONUĞU
ERBAKAN CEZAEVİNDE
MSP'liler tahliye edildi. Birkaç gün geçmişti ki birden
kapı açıldı ve içeri Necmettin Erbakan girdi. Şaşkına
döndük. Bir mesele için karakola gidiyor. Orada tamamen başka bir
gerekçe gösterip tutukluyorlar. Ancak habersiz yakalandığı için
üzerinde hiçbir şey yok. Erbakan'a birisi yedek pijamasını, diğeri
havlusunu verdi. Bir kaç gün onlarla idare etmek zorunda kaldı.
Demirel'e giden Evren imzalı emir
Yaşar Okuyan'ın arşivinden 12 Eylül'e ait ilginç bir belge de
ortaya çıktı.
9. Cumhurbaşkanı'nın Okuyan'la paylaştığı belge 12 Eylül sabahı
askerler tarafından Demirel'e teslim edildi. 'Orgeneral Genel
Kurmay ve Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren' imzasını taşıyan
belgede, 'Parlamento üyeliği sıfatınız kaldırılmıştır. Hiçbir
konuda beyanat verme yetkiniz yoktur. Can güvenliğiniz TSK'nın
teminatı altındadır. Emniyet içinde havaalanına götürülecek, oradan
uçakla Hamzaköy, Gelibolu'ya gideceksiniz. Arzu ettiğiniz takdirde
ailenizi de yanınızda götürebilirsiniz. Bir saat içinde hazırlanıp
harekete hazır olduğunuzu güvenliğiniz için gelen subaya
bildiriniz. '
SHERATON'DA 'LÜKS' KAÇAKLAR
Okuyan, Türkeş'in kaçırılmasının ardından gizlice İstanbul'a gider
ve ilginç bir yere, Sheraton'a saklanır. 'Sheraton'da bir
başkasının adıyla kalıyorum. İkinci gün, pencereden bir baktım
aşağısı polis asker kaynıyor. 'Beni almaya geldiler' dedim. 20
dakika geçti gelen giden yok. Sonradan öğrendim ki, DİSK
Genel Sekreteri Fehmi Işıklar da 'lüks otele kimse bakmaz' diye
Sheraton'a saklanmış ve askerler onu almaya gelmişler. İki
kat üste baksalar beni de yakalayacaklar. Zengin bir arkadaşımın
Boğaz'daki villasına yerleştim. Bir gün havuzda güneşlenirken bir
motordan, 'Okuyan Okuyan' diye sesleniyorlar. Bir baktım
rahmetli Kemal Ilıcak ve eşi Nazlı Boğaz'da gezinti
yapıyorlar. Kemal Ilıcak, 'Oğlum kabak gibi
görünüyorsun, bu nasıl saklanma' diye bağırıyor.'
MAMAK CEHENNEMİ
BAŞLIYOR
ORADA CEHENNEMİ YAŞADIK
Dil Okulu'nda askerler bize iyi davranıyor. Daktilo bile var.
Evren'in aleyhine 3 bildiri yazdım içerde. Bir er vasıtasıyla
dışarı yollamayı başardım. Postayla dağıtıldı. Evren'e cuntaya
büyük hakaretler var. Farklı postanelerden gönderiyoruz ki
yakalanmayalım. İkincisinde de yakalanmadık. Üçüncüsünde bizim saf
arkadaşlar, 'Nasıl olsa bir şey olmuyor' diye bir çuvala koyup Ulus
Postanesi'ne götürüyorlar bildirileri ve anında enseleniyorlar.
Bildirileri benim hazırladığım ortaya çıkınca, askerler büyük
şaşkınlık geçiriyor; cezaevindeyim. Mamak biletim kesiliyor.
MAMAK CEHENNEMİ
Felaket tarif edilemez yaşanır. Mamak'ta cehennemi yaşadık.
Ortada bir hayvan kafesi. Kasımdayız, hava buz gibi. Aynı anda 100
kişiyi kafese koydular. Yeni getirilenler önce orada tutuluyor.
Kafes hayatı bazen bir gün bazen bir ay sürüyor. Sonra hücreye.
Sürekli aşağılama, dayak. Dil Okulu'ndan çıkarken, bazı adreslerin
ve isimlerin bulunduğu 6 sayfayı yanıma almayı başarmıştım. Aklım o
kağıtlarda. Kıpırdayamıyorum, copu dayıyorlar. Korkunç bir muamele.
O kağıtlar yakalanırsa bir sürü insan yanacak. Bavulumun üzerinde
oturuyorum. Almam mümkün değil. Bir ara 'Üşüdüm bavuldaki bornozu
alayım' dedim nasılsa izin verdiler. O sırada kağıtları aldım.
Saatler sonra tuvalete gitmeme bağıra aşağılaya izin verdiler. Yan
yana iki tuvalet. Taşmış zaten giremiyorsun. Pis falan denmez başka
bir şey. Böğürerek girdim. O saman kağıtları yırtıp elimle pisliğin
içine karıştırıyorum. Ama gitmiyor. Felaket bir şey. Terliyorum. Un
ufak ettim böğürerek hepsini içerlere ittim. Döndüm ama 2 sayfa
hala bende. Nöbet değişiminde tekrar tuvalet dedim. Bu defa musluğu
açtım. Su o kadar pis ki, simsiyah. O iki sayfayı o pis suyla hamur
yapıp yedim. Ama çıkarıyorum bir yandan. Yiyemediğim bölümleri yine
pisliklerin içine gömdüm. 24 saat bizi kıpırdamadan oturttular.