Türkçe ile ilgili hiç bilinmeyenler
Abone olErciyes üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi Prof.Dr. Mustafa Argunşah Türkçe üzerine çok çarpıcı bilgiler verdi.
BELKIS KÜBRA AFŞAR
İNTERNETHABER - Bir
dil yok olur mu? Dilin yok olması bir millet için ne anlama gelir?
Sanal ortamda kullandığımız özellikle gençlerin sanal sohbet
ortamlarında dili kısaltarak yazması, dile zarar verir mi? Ana
dilde eğitim nedir? Bütün bu soruların cevaplarını Erciyes
üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi Prof.Dr.
Mustafa Argunşah hocayla konuştuk.
Benim için söyleşi bilgilendirici ve keyifliydi. Okurken de size aynı tadı vereceğini düşünüyorum. Prof.Dr. Mustafa Argunşah hocama da bir kez daha bu güzel söyleşisi için teşekkür ederim.
Hocam, araştırmacılar bu yüzyılda birçok dilin yok olacağını söylüyorlar. Türkçe buna dahil midir?
Hayır, Türkçe buna dahil değildir. Bugün tespitlere göre Dünyada
6.000'in üzerinde dil konuşuluyor. Her yıl onlarca dil artık
konuşuru kalmadığı için ölüyor. Tahminlere göre 21. yüzyılın
sonunda yaşayan dillerin yarısı yok olacak. Dünyada katil diller
var, bunların başında İngilizce geliyor, katil diller eğitim
yapılmayan dilleri, görsel ve yazılı basını olmayan, yazılı bir
edebiyat oluşturamayan dilleri yok ediyor.
Öngörülere göre, yüzyılımızın sonunda yok olacak diller arasında
Hakas Türkçesi, Altay Türkçesi, Kırım Tatarcası, Gagauz Türkçesi
gibi Türk lehçeleri de var. Ama Türkiye Türkçesi gibi büyük bir
dilin yok olması söz konusu olamaz. Böyle bir tez bilimsel
gerçeklere aykırı. Türkçe 20 milyon kişinin eğitim dilidir, bir dil
eğitimde kullanıldığı sürece yok olması mümkün değildir.
CEP TELEFONLARINA ERKEN YAŞTA SAHİP
OLAN ÇOCUKLAR HEM DERSLERİNDE DAHA BAŞARILI OLUYOR HEM DE DİL
GELİŞMELERİ HIZLI OLUYOR
Peki Türkçe katil bir dil midir?
Evet, Türkçe katil bir dildir. Bugün başta Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu'da Türkçe gücünü hızla artırmaktadır. Önümüzdeki yüzyılda özellikle Kafkaslarda birçok yerel dilin yok olacağını, bunların yerine Türkçenin iletişim dili olacağını tahmin ediyoruz.
Günümüz gençliğinin sanal ortamlardaki Türkçe kullanımını nasıl buluyorsunuz?
Bu güncel bir konu. Bildiğim kadarıyla Türkiye'de bu konuda
yapılmış bilimsel bir çalışma yok. Televizyonların, radyoların
gençlerin dili üzerindeki olumsuz etkilerine dair kimi araştırmalar
var, ancak son zamanlardaki internet ve cep telefonu
yazışmalarının, mesajlaşmaların dil üzerindeki etkisini bilmiyoruz.
Ülkemizde, aydınların dilinde, hatta herkesin dilinde Türkçenin
bozulduğu iddiası var. Bunu ispatlayabilir misiniz? Ben
ispatlayamam. Çünkü deneye ve gözleme dayalı bilimsel bir
çalışmamız yok.
Ancak İngiliz dil bilimci David Crystal’in cep telefonu mesajları
üzerine yapmış olduğu araştırmalara göre, mesaj dilinde kısaltma
kullanmak dile zarar vermiyor. Crystal, kısaltma yapmanın dile
zarar vermediği gibi olumlu etkilerinin olduğunu da söylüyor. Onun
araştırmasının sonucuna göre, dilin daha işlevsel kullanımını
sağlıyor, kısaltma yapan kişilerin dilin inceliklerini bildiklerini
gösteriyor. Yine bu araştırmanın sonucuna göre, cep telefonuna
erken yaşta sahip olan çocuklar hem derslerinde daha başarılı
oluyor hem de dil gelişmeleri hızlı oluyor.
Bize her ne kadar ters gelse de Crystal'in araştırması bu sonucu
vermiş. Türkçe hemen bozulacak bir dil değil. Yine de gençleri
Türkçeyi daha güzel ve düzgün kullanmaları konusunda uyarmalıyız.
Şimdilerde sanal ortamda dilimiz daha çok yazılıyor, dil
yazılıyorsa ömrü uzuyor, daha işlek hâle geliyor. Dikkatsizlikten,
özensizlikten kaynaklanan kimi durumlar var ama bunların Türkçeyi
bozmaya gücü yetmez.
Özellikle haber kanallarında sıklıkla rastladığımız kaatil ve katil kelimelerini nasıl ayırt edeceğiz? Birisinin üzerinde düzeltme işareti olmalı, değil mi? Fakat uzatma işareti kaldırıldı, biliyorsunuz.
Hayır, şapka işareti, doğru adıyla düzeltme işareti
kaldırılmadı. Bakın siz de öyle biliyorsunuz ama düzeltme işareti
kesinlikle kaldırılmadı, bu bir şehir efsanesi. 1928 yılından beri
Türk Dil Kurumundan İmla Kılavuzu çıkıyor, elimizdeki 27. baskısı,
bu baskıların hepsinde düzeltme işareti var. Nedense toplum yanlış
biliyor, demek ki toplum doğru verilerden ziyade kulaktan dolma
bilgilerle Türkçe konusunda ahkâm kesiyor. Bakın,
"ahkâm" kelimesindeki 'a' sesinin
üzerinde düzeltme işareti olacak. Çünkü, Arapça ve Farsça kökenli
kelimelerde ince k ve ince g seslerinden sonra gelen uzun a ve uzun
u sesleri ince okunur. Bu sesleri gösteren harflerin üzerine
düzeltme işareti konulması şarttır. Yoksa dilde bir karmaşa
yaşanır. Özellikle yazılı basın buna dikkat etmiyor.
Öyle olunca da birçok kelimeyi yanlış telaffuz ediyoruz. Basın
düzeltme işaretlerini kullanmayınca toplum da kaldırıldığını
sanıyor. Ancak son yıllarda ders kitaplarında kullanılıyor. Çünkü
Milli Eğitim Bakanlığı Türk Dil Kurumunun Yazım Kılavuzu'nu esas
alıyor. Kitap yazanlar da buna mecbur tabii. Ders kitapları dışında
bu işaretler pek kullanılmıyor, bundan dolayı toplumda düzeltme
işaretlerinin kullanma alışkanlığı yok oldu, böyle olunca da uzun
ve kısa ünlülü kelimeler birbirine karıştırılmaya başlandı.
Katil kelimesi de karıştırılan kelimelerden birisi. "Katl" kelimesi Arapçada "öldürme" anlamına geliyor. Bunu katletmek, birinin katli, katliam örneklerinde kullanıyoruz. Ama bu eylemi yapan, yani birisini öldüreni kastettiğimizde "kâtil" diyoruz. Yani "a" ünlüsü uzun okunuyor. Burada Arapçadan kaynaklanan bir sorun var. Kelimedeki "k" harfi kalın ama kendisinden sonra gelen ünlünün üzerine düzeltme işareti konulunca hece "kâ" olarak ince okunur. Bu da yanlış telaffuz olur. İstisna bir kelime, karışıklığı önlemek için bu kelimeye has olmak üzere işaret koymuyoruz, cümlenin bağlamına dikkat ederek birisini uzun, diğerini kısa söylüyoruz.
TÜRKİYE’DE TÜRKÇE DIŞINDA BİR DİLLE EĞİTİM YAPILMASI ÜLKEMİZ İÇİN FELAKET OLUR
Ana dilde eğitim konusundaki düşüncelerini nedir?
Sanırım, Kürtçe eğitimi soruyorsunuz. Bir Türk dili uzmanı olarak kişisel görüşlerimi aktarayım. Bir ülkede bir resmî dil olur. Bu resmî dil aynı zamanda o ülkenin eğitim dilidir. Antlaşmalarla azınlık kabul edilen milletlerin diliyle de azınlık okullarında eğitim yapılabilir. Türkiye'de Lozan Antlaşması ile bunlar belirlenmiştir. Rumca ve Ermenice eğitim yapan birkaç okul var. Ama bunun dışındaki milletler azınlık sayılmadığı için onların diliyle eğitim yapılamaz. Türkiye dayatmalarla, tavizlerle Kürtçenin eğitim dili olmasını kabul eder, bunu da Anayasa'sına korsa, ileride telafisi mümkün olmayan gelişmeler yaşanabilir, mesela ülke bölünebilir, özerk bölgeler ortaya çıkabilir. Açık olarak söylüyorum, Türkiye'de Türkçe dışında bir dille eğitim yapılması ülkemiz için felaket olur, parçalanma olur.
Burada bir şeye dikkat etmek gerekir. Ülkemizde değişen kanunlarla herkes kendi ana dilini öğrenebilir, özel kurslar açabilir. Hatta devlet televizyonunda bu dillerde yayın bile yapılabiliyor. Okullarda seçmeli derslerin açılması gündeme geldi, yeni sistemde bunlar mümkün. Terör olmadığı sürece bunlarda bir sakınca görmüyorum. Hatırlayın, kimi üniversitelerde seçmeli ders olarak Kürtçe ve Zazaca birkaç yıldır okutuluyor. Ayrıca Mardin Artuklu Üniversitesinde bir bölüm bile kuruldu. Lisans eğitimi yapıyor, yüksek lisans eğitimi yapıyor. Kavga olmadan bunlara saygım var. Her türlü yayın da yapılabilir. Ama eğitim olamaz. Her ülkede bir resmî dil ve bir eğitim dili vardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin resmî dili ve eğitim dili Türkçedir. Bunun tartışılması bile abesle iştigaldir.
Türkiye'de rağbet gören yabancı dildeki tabelalar hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Bir zihniyet meselesi bu. Dünyanın her yerinde benzer durumlar var. Buradan çıkın, Çin’e kadar, Almanya'ya kadar gidin, bütün ülkelerde İngilizce kelimeler sokakları işgal etmiş, marka adlarını işgal etmiş. İngilizce özellikle Amerika'nın siyasi ve ekonomik gücü sayesinde İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın tek hâkim dili olmaya başladı. Millî düşünceyi geliştiremeyen, millî refleksleri olmayan toplumlar bir sömürge milleti gibi davranıp başka dilleri ana dillerine tercih ederler. Bizde de böyle bir şey yaşanıyor, çünkü biz eğitimde millî bilinci yerleştiremedik, millî düşünmeyi öğretemedik, kendi dilimizin gücünü fark ettiremedik, yaratılan boşluğu İngilizce dolduruyor.
Şimdilik dilimiz için bir tehlike yok. Bugün roman dilinde, şiir dilinde, hikâye dilinde İngilizce baskısı yok, sözlüklerimizde de İngilizce kelime çok az. Ama sokaklara çıktığımızda tabelalar ve ürettiğimiz ürünlere koyduğumuz isimler İngilizce. Bu, zihniyetteki hastalıkla ilgili. Tedavisi mümkün olan bu hastalığın çaresi zihinsel değişim. Bu değişim ancak eğitimle mümkün olabilir. Ailede başlayacak eğitimi belediyelerin, bakanlıkların alacağı tedbir destekleyebilir. En basitinden belediyeler yabancı tabelalara biraz daha fazla vergi getirip Türkçe tabelaları teşvik edebilir. Bu bile kısmen önleyici bir tedbir olur. Millî düşünceyi hâkim kıldığımızda insanlar kendi dillerinin değerini anlayıp Türkçeyi her alanda hiç çekinmeden, gururla kullanacaklardır. Yeter ki gerçekten millî olalım, sözde millî, sözde muhafazakâr değil. Kendi değerlerinin farkında, onu korumayı, muhafaza etmeyi bilinç hâline getiren gerçek milliyetçiler ve muhafazakârlar...
“F” KLAVYENİN MUCİDİ TÜRKTÜR
Türkçeye uygun olan klavye F klavye mi? Q klavye midir?
Türkler klavye konusunda büyük bir yanılgı içindeler. Türkçe
klavye "ef klavye" değil, "fe
klavye" olarak okunur, bu ikazı yapayım. Biliyorsunuz, F
klavyenin mucidi bir Türk'tür. Bu Türk İhsan Yener'dir. Sayın Yener
büyük bir titizlikle Türkçede harflerin kullanım sıklıklarını
tespit etmiş ve bunları güzelce sıralamış. Tespite göre en çok
kullanılan ünlü harf a, ünsüz harf ise k'dir. Bunları en rahat
kullanabildiğimiz işaret parmaklarının altına yerleştirmiş. En az
kullanılan 'f' harfidir. Onu klavyede en zor
kullandığımız sol serçe parmağın altına koymuş. Ortaya öyle bir
klavye çıkmış ki bütün hesapları yapılmış, çok hızlı yazma imkânı
veren bir klavye bu. F klavye ile yazan bir insan Q klavye ile
yazana göre iki misli hızlı yazabilir.
Bu yüzden yıllarca dünyada yapılan daktilo yarışmalarını Türkler
kazanmıştır. Yener'in F klavyesi 1970'lerin sonlarında Türkiye'ye Q
klavyeli daktiloların gelişine kadar tek başına kullanıldı.
Bilgisayarların girmesi, özellikle de dizüstü bilgisayarların
yaygınlaşmasıyla tahtını Q klavyeye bıraktı. Q klavye ile Türkçe
yazmak zor. Türkçe ünlüleri bol olan bir dil, en çok kullanılan a
harfi Q klavyede en uzak yerde.
Bu yüzden Q klavye ile yazanlar zamanının yarısını boşa
harcıyorlar. Yazık değil mi? Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu konuda
gerekli hassasiyeti göstermedi. Zaman zaman ithalatta Q klavyeye
sınırlamalar getirilmek istendiyse de şu anda piyasada F klavyeli
dizüstü bilgisayar bulmak zor. Bu da yöneticilerin sorumsuzluğu
olsa gerek.
Sizin için Ali Şir Nevayi’nin anlamı nedir?
Neden Nevayi'yi merak ediyorsunuz, bilmiyorum. Üzgünüm, Türklerin yetiştirdiği en büyük şair ve yazarlardan birisi olan bu büyük insan Türkiye'de yeterince tanınmıyor. On beşinci yüzyılda Türkistan'da yaşayan, otuza yakın Türkçe eser veren, Muhakemetül-lügateyn adlı ünlü kitabında Farsçayla Türkçeyi karşılaştırarak Türklerin Farsçaya meylettiği bir dönemde Türkçenin üstünlüğünü ileri süren şuurlu bir Türk aydını. Ünü bütün Türk dünyasına yayılmıştı döneminde. Öyle ki Osmanlı şairleri onunla sohbet etmek için İstanbul'dan veya Anadolu'dan kalkar ta Herat'a kadar giderlerdi. Sonra döndüklerinde Nevayi'yi görmüş olmak, onunla şiir meclisinde sohbet etmiş olmakla övünürlerdi. Osmanlı ülkesinde asırlarca ona nazireler yazılmıştır. Biz pek tanımasak da bugün Özbekistan'da onun adını taşıyan bir şehir bile var. Onlar daha iyi kıymet veriyorlar.
Hocam, biz Gagavuz Türkleri diye biliyoruz Gökoğuz mu? Gagavuz mu?
Emin değilim, Gökoğuz kelimesi bize sıcak geliyor ama tarihçiler Türk tarihinde Göktürklerin olduğunu, Gökoğuzlar diye bir boyun olmadığını söylüyorlar. Gerçekten tarihî kayıtlarda onlarla ilgili bilgi bulmak zor. Kendileri adlarını "Gagauz" diye yazıyorlar. Türkiye'de Türk Dil Kurumu "Gagavuz" yazmayı tercih etti. Ben Gagauzlar gibi yazmayı tercih ediyorum. Bunlar bugün Moldova ve Ukrayna'da yaşayan çok farklı bir Türk topluluğu. Hristiyan Ortodoks olan Gagauzlar bizimle aynı dili konuşuyorlar. Adeta Anadolu'nun bir kasabasında konuşulan tatlı bir Türkçe. Otonom cumhuriyetleri var. Türkiye'yi ve Türkleri çok seviyorlar. Bizim bir parçamız onlar. Büyük Türk çınarının küçük bir dalı.
Son olarak hocam genç nesle Türkçe konusundaki tavsiyeleriniz nelerdir?
Gençler Türkçenin gücünü ve etkisini bilmiyor. Türkçe bugün dünyada prestijli bir dil, birçok ülkede binlerce insanın öğrenmeye çalıştığı önemli bir dil. Etkisi gittikçe artıyor. Bunun farkında olmalı. Ayrıca çok okumak gerekir. İnsanlar okudukça hem yeni dünyalar keşfedecekler hem de dillerinin derinliğini, zenginliğini öğrenecekler. Ayrıca konuşurken ve yazarken biraz özen gösterilirse ortaya güzel bir Türkçe çıkar. Dil, insanın kalbinin aynasıdır. Bizi dilimiz temsil eder, dilimizle yaşarız ve onunla geleceğe akarız. Gençlerimiz hiç çekinmeden, hiç utanmadan gururla Türkçeyi kullanabilirler.