Haydar bizim mahallenin haylazı, benim için ali asan baş kesen.
Yedi bela hüsnü dedikleri tamda onun için söylenmiş, mahallenin
kara yazgısı. ne zaman kimin canını acıtacağı belli olmayan
15 yaşında benim için mahlûk olmayı başarmış birisi.
Kamyoncu rıza amcanın oğluydu, babası gibi zorba külhanbeyiydi,
ayakkabısının ensesine basıp ayağında nalla başıboş at gibi
dolaşırdı
Sosyal uyum probleminde bildiğiniz psikopat.
Okuldan ne için kovulduğunu hatırlamıyorum ama , mahalleden
kovma şansımız yoktu..
Birde 17 sinde Türkan’ımız vardı bizim kırmızı yanaklı,
dua eder gibi sol kolunda kitaplarıyla başı önünde okulunun ve
mahallenin sevgilisi.
Mevsimlerden nisan mayıs arası kirazların yenecek olduğu bir
gün, mahallede bir kıyamet koptu, Türkan ablanın evinde bir karmaşa
yaşanıyordu.
Nezahet hanım teyzenin yani Türkan ablanın annesinin
çığlıklarını duyuyordum sarı üstüne siyah çizgili en az 5 tane
yamanın olduğu topun peşin de koşarken
Bu damı gelecekti başımıza…
Allah belasını versin bizimi buldu…
Biz şimdi ne yapacağız…
Diyor başka bir şey demiyordu, cenaze desen daha önceden
yaşamışlığım var sadece deme derler böyle beddua tarzı Allaha isyan
etmezlerdi.
Öğrendik ki mahallenin delisi haydar Türkan ablayı bahçelerinin
ardiyesinde kıstırıp tecavüz etmiş. Ağzında köpük elinde bıçakla
hayvani duygularını gidermiş,
Polis alıp götürdü haydar ı gecenin bir yarısında, sabah Türkan
ablanın evinin önünde bir kalabalık, küfrün haddi hesabı
yok
Dersin Türkan abla psikopatı yoldan çıkarmış, Kel rıza
çemkiriyor temizleyin bu işi, oğlum hapiste… Avazı
çıkarcasına bağırıyor.
Türken ablanın evinden çıt çıkmıyor, perdeler bile oynamıyor,
belli ki sağlık memuru olan baba Hamdi amca tırsmış belalı
kamyonculara uymuyor, derdinin dermanını devletinde görüyor, ona
sığınıyor birde Allahlına.
Kızına tecavüz edilmiş kapısında zorbalar
İki ay geçti geçmedi mahallede bir telaş, kamyoncuların
bahçesinde ceviz ağacının altında çalgılı cümbüşlü düğün
yaptılar.
Daha geleceğine hayallerine kavuşmadan, Lise 3 sınıftaydı
okulunu bırakmak zorunda kaldı Türkan
Kızın ailesi mahallemizden bir daha hiç dönmemek üzere ayrıldı,
sarı bıyıklarının altında mağrur bir o kadar çevresine saygılı
sessiz Hamdi amcayı bir daha gören olmadı.
Türkan ablayı artık kolunda kitaplarla değil elinde süpürgeyle
kapının önünü süpürürken görmeye başladım.
Kirlenen bedenini, ruhunu ve kirli geleceğinin tozu
süpürürcesine
Haydar evlenmek üzere hapisten kurtulmuştu ama zavallı kızı
hayatının baharında zindanın en derin yerine canlı canlı
gömmüştü.
Hangi dünyanın insanı olduğunu bilemediğim kanun yapıcılar,
meclisten çıkardıkları yasanın halkın yaşadığı sıkıntı adına
törenin mazeretine sarılanları, tecavüzcüye af kanunu çıkaranları
insafa davet ediyorum.
Tecavüz edilene, istenmedik evliliklerin mükâfat olmadığını
aksine idam cezasından beter olduğunu nasıl anlatacağız. Dünyada
tecavüz olayı en yüz kızartıcı suçken. Kanunu çıkarırken kendi
kızları hiç gözlerinin önünden geçmez mi?
Küçük yaşta evlenmeyi normalleştirip aile birliği ve saadetini
erkek egemenliğinde kadını cariye yapan, anlayışı kabul
edemiyorum
Bu yasayla zaten sorun olmayan örneğini verdikleri mağdurları
gözetirken, ülkenin ve dünyanın gözündeki algımıza yeterince zarar
verileceğini düşünüyorum
Kendilerini Hamdi amcanın yerine koyup, değil mahalleyi ülkeyi
terk etmelerini bekliyorum, hayal ettikleri Türkiye bizim
yaşayabileceğimiz bir yer değil.
İşin sonu da özeti de şu…
Türkan’ın adaletini kimse sağlamadı, ona soranda olmadı,
karnında bebeğiyle kendini astığında özgürlüğüne
kavuştu.
Ona tecavüz eden şerefsiz çoktan ikinci evliliğini
yapmıştı.
(İsimler ve tarifler tamamen temsilidir)