Türkan Sabancı'nın dinmeyen acısı
Abone olSakıp Ağasını kaybeden Türkan Sabancı, Uğur Dündar’a konuştu. Türkan Hanım, acısını şu sözlerle dile getiriyor: "Yaşadığım için kendimi suçlu hissediyorum.."
Hürriyet Gazetesi'nde yer alan habere göre, Türkan Sabancı,
‘Sakıp’ın ölümünden sonra geçen gün ilk defa öğle yemeğine çıktım.
Kendimi suçlu hissettim. Evde olunca, o evdeymiş gibi onunla
konuşuyorum’ dedi. 52 gün önce kaybettiğimiz merhum işadamı Sakıp
Sabancı’nın 57 yıllık hayat arkadaşı Türkan Sabancı, suskunluğunu
Arena programı için bozdu. Uğur Dündar’ın sorularını yanıtlayan
Türkan Sabancı, eşinin ölümünden sonra hayata bakış açısının artık
bir değeri, bir manası kalmadığını söyledi. ‘Geçen gün ilk defa bir
öğle yemeğine çıktım’ diye konuşan Türkan Sabancı, ‘Kendimi sanki
bir suçlu gibi hissettim orada. ‘Yok ben buraya gelmemeliydim,
benim için çok erken’ dedim. Evde olunca sanki o evdeymiş gibi
onunla konuşuyor, onunla baş başaymış gibiyim. Onu çok arıyorum’
dedi. Türkan Sabancı, soruları şöyle yanıtladı: Türkan hanım,
merhum Sakıp Sabancı’yı kaybedişinizin üzerinden tam 52 gün geçti.
Ama kabristanı hala herkes tarafından ziyaret ediliyor. 7’den
77’ye, zengininden fakirine, kadınından erkeğine büyük bir sevgi
seli kabristana akıyor hálá. Siz bu sevgiyi neye bağlıyorsunuz? -
Bu sevgi zorla olan bir şey değil Uğur Bey. Topluma çok yakın olan
bir kişiydi. Hiç kimseyi ayırmazdı. Yani onun için insanları
sınıflandırmak diye bir şey yoktu. İnsanlara çok sevgisi vardı, çok
yakınlığı vardı. Ben derdim ki, kendi kendime, ‘Birgün Allah
geçinden versin, kaybettiğimizde onu yolcu ederken acaba nasıl bir
insan seliyle karşılaşacağız. Türkiye’nin herhalde her yerinden
insanlar akın edip gelecek’ diye düşünüyordum. Ve öyle oldu.
SÖYLEMEYİ ÇOK DENEDİM Türkan hanım. Her ölüm için erkendir
diyebiliriz. Ama merhum Sabancı için hiç beklenmedik bir anda geldi
ölüm. Acaba size özel bir vasiyeti oldu mu? - Hayır. Onu çok
denedim. Hastanede zaman zaman yalnız oldukça yanına gittim. Ancak
bana ‘Çok uzun kalıyoruz bu hastanede. Acaba iyileşemiyor muyum’
dedi. Ben de ‘Sabredeceksin. İnşallah bunun da bir sonu var.
Bitecek bu hastalık. Evimize döneceğiz yine’ dedim. Teselli babında
söylüyordum tabi. Biz herşeyin farkındayız, biliyoruz ama ona
söylemek mümkün değil. Denedim çok denedim.. Denediniz mi? Çok
denedim fakat hiçbir özel vasiyeti olmadı. Belki ölümü konduramadı
kendisine? - Evet, herhalde hep iyi olacağı umudu ile... Ancak son
bir iki günde artık kendi kendinden umudu kesmişti. Çünkü konuşma
yeteneğini kaybetti, yemeden içmeden kesildi. HAYATIN ANLAMI
KALMADI Peki, Sakıp Bey’siz hayat sizin için ne ifade ediyor
efendim? - Benim için anlamı kalmadı hayatın. Belki kendime
haksızlık ediyorum.Hem de çok büyük haksızlık ediyorum ama, ben
onunla bir bütündüm. O, benim sanki vücudumun yarısıydı. Gittiğim
yere onunla beraber gitmeliyim, eğleniyorsam, neşeleniyorsam onunla
beraber neşelenmeliyim. Şimdi kendimi çok yalnız hissediyorum.
Belki alışacağım buna, çok yeni bir olay. Peki hayat felsefenizi
etkiledi mi? - Çok. Artık hayata nasıl bakıyorsunuz? - Benim hayata
bakış açımın artık bir değeri, bir manası kalmadı. Dün ilk defa bir
öğle yemeğine çıktım. Kendimi sanki bir suçlu gibi hissettim orada.
Estağfurullah. Boşlukta gibi mi hissediyorsunuz? - Aynen
boşlukta.Yok ben buraya gelmemeliydim dedim, benim için çok
erkendi. Belki hep söyleyeceksiniz onu, hep çok erken diyeceksiniz.
- Sanki herşey benim üstüme geliyor şu anda. Gittiğim başka bir
şehirde de öyleyim, İstanbul’da bir yere gitsem ki ilk defa
gidiyorum. Herşey üstüme geliyor, fevkalade rahatsızlık duyuyorum.
Evde olunca sanki o evdeymiş gibi onunla konuşuyorum, baş başaymış
gibi... Kafasını dağıtmak için bilgisayarda poker oynardı Sıradan
bir insan olarak eve geldiğinde Sakıp Bey nasıl bir insandı? En çok
nelerden hoşlanırdı? Boş zamanlarında, kendi kendine kaldığında
neyi yapmayı isterdi? - Eve geldiğinde ben ona iş hakkında
hiçbirşey sormazdım, zaten akşama kadar dop dolu bir kafası vardı.
Başka şeylerle oyalamak isterdim ben onu. Odasına çıkardı,
elbiselerini değiştirir, günlük kıyafetini giyer, internete
girerdi. Neleri takip ederdi internette? - İnternette oyun oynardı.
İskambil oynardı. Çok oynardı. Öyle mi? - Evet çok oynardı.
İskambul onun kafasını o kadar boşaltırdı ki, ‘ben bundan derdi,
çok keyif alıyorum. Kafamı boşaltıyor’. Çok güzeldi, poker oynardı
mesela. Devamlı poker oynardı. İmrenilecek bir sağlık kompleksi
hayal ediyordu Emekliye ayrılmayı hiç düşünmüyor muydu? - Hayır,
hiçbir zaman düşünmedi emekliliği. Büyük bir sağlık projesi vardı.
İleri düzeyde, bütün dünyanın imrenebileceği bir sağlık kompleksi
mi düşünüyordu. - Evet tamamiyle bir sağlık kompleksi düşünüyordu.
En büyük projesi buydu.. - En büyük projesi buydu ama kızlar
diyorlar ki, ‘Bu babamızın çok arzu ettiği, çok istediği bir şey.
Biz inşallah ilerde gerçekleştirelim. ’ Amerika’daki o
standartları, olanakları Türkiye’ye getirmeyi mi düşünüyordu? -
Evet, kaldıracak veya azaltacak birşey yapmak istiyordu. Bir de
Kandilli’de kız lisesi. O, ölümünden iki gün evvel imzalandı.
Terörden korkuyordu ama kendine güveniyordu Evden dışarıya çıkıp,
korumalar falan olmadan, insanlarla sohbet eder miydi ? - Onu son
zamanlarda çok az yapabildi. Daha önce yapar mıydı? - Çok yapardı,
Türkiye’nin bu terörü, o korkusu vardı tabi. Ondan korktuğu için
kendi kendini engelliyordu. Aslında çok severdi. Mesela, Ortaköy’de
bir yer var. Bir akşam yemeğine davetliydik. Tekneden indik şöyle
bir dolaşalım biz dedi. Ama, dedim ben, bak kimse yok yanımızda
yalnızız. Hiçbirşey olmaz dedi.Herkes başımızda toplandı, Sakıp
Sabancı gelmiş diye. En ufak bir korku gelmedi içine, hiçbirşey
duymadı, tehdit edilir miyim, bir şey olur mu diye.Kendine güveni
çoktu. Çok fazla güveni vardı kendine.