2 yıl önce aldığı kararla her şeyini bırakıp yurt dışına çıkan Derya Deniz Şahin, bu sürede 48 ülke gezdi. 34 bin TL kazanmaya başlamasını ve birçok şeyi Şahin Milliyet'ten Gonca Karabaş'a anlattı.Merhaba, 2 yıldır yollardasınız ve dünyayı geziyorsunuz. Bize anlatır mısınız Derya Deniz kimdir? Derya Deniz dağların ardının merakıyla yola çıkan, "Artık gidip ülkelerin güzel yerlerini görmek istemiyorum, evleri nasıl, nasıl hayatları var” diyen, “Ben gittiğim ülkelerin köylerine bile gidip o insanların evlerinde kalacağım, onlar nasıl yaşıyorsa ben de öyle yaşayacağım “diyen biri. Nasuh Mahruki “Kendi Everest’inize tırmanın” demişti, işte ben de onu yapıyorum.Böyle bir dünya turuna nasıl karar verdiniz ve hazırlandınız? Öncesinde nasıl bir hayatınız vardı? 14 yaşımda Kıbrıs’a, 17 yaşımda da Moğolistan’a gittim. Aslında her şey o zaman başladı. Bademciklerimiz şişer, hastalanırız diye Türkiye’de sadece yazın dondurma yeriz, kışın dolaplar bile kaldırılır. Bir de hep atlet giyeriz -ben hiç giymedim, hep rahatsızlık verirdi ama annem sinir olurdu giymememe-, Moğolistan’a bir gittim eksi 40 derece!Hani hasta olacaktık: Sokakta bir anne, 4 yaşlarında bir çocuk, kucağında 2 yaşlarında başka çocuk dondurma yiyorlar! Kafamı bir çevirdim, herkes yiyor! Bu arada hava sıcaklığı -40! "Hani hasta olacaktık" diye diye yürüdüm. Sonra Moğol arkadaşlarım oldu, atlet giymeyi bırakın, atlet diye bir şey bilmiyorlar. "Nasıl yani? Hani teri emecekti, hani hasta olmayacaktık!" diye söylenerek bir zaman da öyle geçti.Hayat başka akıyor: Anne, baba, her bir çocuk 10-12 yaşında bile olsa evde çamaşırını kendi yıkıyor. Anne her şeye koşmuyor. Evlerde halı yok, var ama duvarda, yerde değil. Hayat başka akıyor burada. 17 yaşında çocuğum daha aslında ama o zaman anladım ki hayat her yerde bizdeki gibi değil. İşte benim bunu görmem gerekliydi ve görüyorum şu an.Çok para harcadım: Türkiye’de pahalı bir öğretmendim. Yani aylık yaklaşık 30 bin TL kazanıyordum. Okul müdürü, uluslararası sınıflar koordinatörü ve öğretmendim. Beni pahalı yapan şey, Finlandiya eğitim sistemini öğrenmek için 5 kez Finlandiya’ya gitmemdi. Derslerini izledim, atölyelerine katildim. Helsinki Üniversitesi’ndeki dersleri gözlemledim. Okul öncesi derslere katıldım ve bunları öğrenmek için çok para harcadım.20 kiloya sığdırdığım bir hayatım var: Ardından da Türkiye’ye dönüp Finlandiya eğitim sistemi ve kendi metotlarımı harmanlayarak bir program geliştirdim. Ortaya çıkan sonuçta 4-5 yaşındaki çocuklar 6 ay içinde yabancı ülkede eğitim almış gibi İngilizce konuşabiliyorlardı. Cümle kurmak falan değil, tam anlamıyla konuşmaktan bahsediyorum. İşte bu Derya Deniz sistemim beni pahalı yapmıştı. Sonra her şeyimi sattım ve yola çıktım. Artık sadece bir çantam, iki yıldır giydiğim aynı kıyafetlerim, 20 kiloya sığdırdığım bir hayatım var.Şu anda hangi ülkedesiniz? Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz? Şu anda Amerika’dayım, Meksika’da param bitince bir mucize oldu ve buraya gelip para kazanmaya başladım. Babası Türk, annesi Koreli 4 yaşındaki ABD'li bir çocuğa evde eğitim veriyorum.Size en çok sorulan sorulardan biri sanırım dil konusu. Nasıl bu kadar çok dil konuşabiliyorsunuz? Gittiğim ülkelerde halkla yaşadığım için sokakta öğreniyorum. Çünkü birincisi gittiğim ülkelerde uzun kalıyorum, 5-6 ay yaşıyorum. Mesela İngilizceyi bir köşeye koyup, onlarla onların dilinde konuşmak çok keyifli ve prestijli geliyor bana. Kırık bir Türkçeyle sizinle konuşmaya çalışan bir yabancıyla tanıştığınızı düşünsenize! Bu şekilde konuşmaları, çok sempatik geliyor. Böyle daha çok yardım edesiniz geliyor değil mi? İşte ben bunu Moğolistan’da keşfettim.Rezil olmaktan utanırız: Çok iyi Moğolca konuştuğum için arkadaşlarım herkesle tanıştırmak isterlerdi. Çünkü bu onlar için gururdu. Kilometrelerce öteden birinin gelip onların dilini konuşuyor olması harikaydı. O zaman dedim ki kilit nokta işte bu. Benim dillere olan yolculuğum öyle başladı. Bizde herkes dil bilgisi öğrenir önce. Çünkü birincisi hata yapmaktan, rezil olmaktan utanırız. İkincisi dilleri konuşacak ortamımız yok. Ben eksik, yanlış konuşmaya odaklanmam. Türkçe de bile zaman zaman hata yapıyoruz.Telefonumda sadece 3-4 Türkçe şarkı var: Ben sadece iletişime odaklanırım, o yüzden iletişim kuracak kadar bile Arapça ve Farsça konuşabilirim. Sır hep şu: Ne kadar çok maruz kalırsak o dile kadar çok öğreniriz, dil öğrenmek isteyenler o dille yaşamalılar. Mesela 2 yıldır telefonumda sadece 3-4 Türkçe şarkı var. Her ülkede, insanlara bu şarkıları öğretip, onunla dans ettiriyorum.Sayamıyorum: O dille yaşamak bu demek; hedef dilde şarkı dinlemek, okumalar yapmak, o dili hayatınızın bir parçası haline getirmek çok önemli. İnsanların yaşayış şekillerini, kültürlerini öğrenmek için dillerini bir miktar dahi olsa bilmem gerekiyor. Bir ülkeye gidip onlarla oturup kalkmadan, iki kelime kendi dillerinde konuşmadan bir ülkeyi gezmiş sayamıyorum kendimi.Turunuzu nasıl planladınız? Şu anda bu programın hangi aşamasındasınız? Planlamadım. Hayatımda plan yok, yola çıkmadan önce “Hangi ülkeyi çok seversem istediğim kadar kalacağım, o kültürü yaşayacağım" demiştim, öyle oldu. Ancak rotam ya da planım yok. O an ne getirirse onu yaşıyorum. Aksi takdirde Afrika’dan Karayipler’e ve Küba’ya, Küba’dan dibindeki ülkeler dururken en uzaktaki Arjantin’e geçmezdim. Ama siz plan yapın, böyle olunca param çabuk bitti.Instagram hesabınızda ‘2 yıldır evsiz birinin hikayesi’ yazıyor. Nasıl bir hayatınız var? Gittiğiniz ülkelerde konaklama ya da ulaşımınızı nasıl sağlıyorsunuz? Evet, 2 yıldır evsizim. Gittiğim ülkelerde halkın evinde kalıyorum, bazen 'couchsurfing' (otel yerine tanıdıkların evinde kalma) evlerinde kalıyorum. Bazen sokakta birileriyle tanışıyorum ve onların evlerinde kalıyorum. Mesela Fas’ta bir kızla sokakta tanıştık. Onların köy evinde 2 ay boyunca kaldım. Köylülere İngilizce öğrettim. Ailenin kızı oldum, giderken eşyalarımı onlara bıraktım. Hâlâ beni Fas'a bekliyorlar. Bu anlattığım şu içinde bulunduğumuz zamanda çok tehlikeli gibi görünse de tek başına gezen bir kadın için, güzel insanlar hep var ve sanırım bana şu ana kadar hep güzel insanlar denk geldi. Ulaşım için de bazen otostop çekiyorum, bazen en uygun neyse onu kullanıyorum.Dünya turu, evinizden 1 valizle çıkıp 10 gün bir ülkeyi ziyaret etmek gibi bir seyahat değil. Bu tura nasıl başladınız ve devamında da programınızı şekillendirdiniz? Aslında belli bir program var mı yoksa spontane mi gelişiyor? Değil evet, yani dönecek bir yuvam yok ya da genel olarak hiçbir şeyim yok. Hiçbir zaman bir programım olmadı, ben sadece insanları ve hayatlarını, farklılıkları görmek için yola çıktım. Vikingler de bu merakla Vikingler olmuşlardı. Ragnar Lothbrok dağların ardını merak etmeseydi hiçbir zaman başka hayatların olduğunu bilemeyeceklerdi. Beni sürükleyen de bu işte.Yol her şeyi getirir: Sonra ne olacak bilmiyorum, geleceğe dair planım yok. Bana hep, "Paran bitecek, sonra ne olacak? Ortada kalakalacaksın” dediklerinde "Yol her şeyi getirir” derdim. Meksika’da olan mucize, tam bu inancımın vücut bulmuş haliydi.100 dolarım kalmıştı: Bir hafta önce cebimde sadece 100 (860 TL) dolarım kalmıştı, bir hafta sonra aylık 4 bin dolar (34 bin TL) kazanmaya başlamıştım. Ben bu hayatta mucizelere inanırım. Kalbimiz bizim mabedimiz, onu güzel tutarsak güzel şeyler olduğuna, olacağına inananlardanım.Şimdiye kadar kaç ülke gezdiniz? Bunlar arasında sizin en sevdiğiniz ülke ya da şehir hangisiydi? 48 ülke oldu. Tabii hepsini bu iki yılda gezmedim. Çünkü gittiğim ülkelerde artık uzun kalıyorum, yaşıyorum. En sevdiğim ve kalbimi bıraktığım ülke Küba. Küba’ya gitmeden ve halkla yaşamadan, sadece turistik gezi yaparak bu dediklerimi hissetmek biraz zor olur ama Küba’da nefes alışınız bile farklılaşır.Büyülenirsiniz: Hayati değerleri, cenneti, cehennemi, sevinci, coşkuyu, kederi Küba'da farklı yaşarsınız. Hiç aklımdan çıkmayan şehir ise Aswan - Mısır. Bu şehrin üstüne peri tozu serpilmiştir. En zengininden en fakirine herkes huzur doludur. Bu huzur şehre adımınızı atar atmaz sizi de içine alıverir. "Bir gün Aswan’a gidip en az bir yıl orda kadınlara ve çocuklara İngilizce öğreteceğim" diye kendime sözüm vardır yıllardır. Büyülenirsiniz.Eminim çok vardır ama yollarda başınıza gelen en ilginç şey neydi? Pablo Escobar’in yeğeniyle Arjantin'de 4 ay yaşadım! Arjantin ilk vakadan sonra kapılarını bir anda kapattı ve 8 ay boyunca da hiç açmadı. Kimse sokağa çıkamazken "Soy Escobar" yani "Ben Escobar’ım” diye bana yiyecek ve kıyafet bulmak için o yasaklarda bile sokağa çıktı. Kışlığım yoktu ve donuyordum. Annesi annem oldu, o dönem bize para gönderdi. Her acı sevgisizlikten geliyor: "Senin sonsuz ve içten sevgin var, ihtiyaç duymuyorum artık” diyerek kötü alışkanlıklarını bıraktı. Annesi o yüzden beni çok ayrı sever ve “Ben senin annenim, artık benim iki kızım var” der. O zaman bir kez daha anlamıştım ki bu hayatta her şey sevgiyle oluyor ve her acı sevgisizlikten geliyor.Bu yolculuğa çıktığınız için hiç pişmanlık duydunuz mu? ‘Ben ne yapıyorum burada’ dediğiniz bir an oldu mu? İki yıldır elimde çamaşır yıkıyorum. Bazen Meksika’da ya da Arjantin’de ya da Küba’da leğene bakarak buldum kendimi: "Bu muydu dağların ardı? Bunu mu merak ettin? Al buyur dağların ardı” diye konuşurken bulduğum çok oldu ama yok, hiç pişman olmadım.Dünya turu diyoruz ama sanki siz bir turda değil gibisiniz. Yani aslında bu turun bir sonu yok. ‘Dünya turumu tamamladım hadi artık evime döneyim’ sizden duyacağımız bir cümle değilmiş gibi. Siz ne düşünüyorsunuz? Beni tanıyor gibi, konuştunuz! Doğru, bunun sonu yok. Her ülkede en az 6 ay yaşıyorum. Dolayısıyla bütün dünyayı nasıl gezeceğim bu kendi gezme şeklimle bilmiyorum. Ancak her gittiğim yer evim oluyor. Üç beş kıyafetim Meksika’da, koca bir çantam Fas’ta, birkaç parça eşyam Arjantin’de, birkaç parça eşyam Paris’te. Hepsi sanki evim...Dünya turu yapmak, ya da üniversiteden sonra Avrupa’yı gezmek isteyen gençlere neler önerirsiniz? Avrupa çok pahalı. Onun yerine Latin Amerika vizesiz, pasaportlarını alıp yola çıksınlar. İnsanları çok güzel, Avrupa’ya göre çok daha ucuz ve muhteşem zengin bir kültür var. Lütfen bir miktar kendi kendilerine -kursa filan giderek değil-dil öğrensinler. İnsanlarla minicik kalbe dokunacak kadar sohbet edebilmek için öğrensinler. O minik bir cümleyle çok saygı görürler.İğrenç, böcek yenir mi?: Öğretim sadece okulda olmuyor. Kendileri öğrensinler, merak etsinler, kendilerini eğitsinler. Gülümsesinler ve gördüklerini, olanı olduğu gibi kabul etmeyi, saygı duymayı, “Elleriyle nasıl yiyorlar, iğrenç, böcek yenir mi?” gibi cümlelerden uzak durmayı öğrensinler. Biz o kültüre doğmuş olsaydık, biz de şu an piknikte çekirdek yemek yerine kızartılmış hamam böceği ya da çekirge yiyor olacaktık. “İğrenç” değil, “değişik” diyebilmek muhteşem bir huzur getiriyor.Çalışsınlar: Lütfen önce kendilerini tanısınlar; Ne beni delirtiyor, ne beni geriyor, neye tahammül edemiyorum, neyi seviyorum, güçlü yönlerim ne, zayıf yönlerim ne bunları bulduktan sonra üstüne çalışsınlar. Yol size aklınızdan bile geçirmediğiniz binbir türlü şey getiriyor.Bir kişi değişirse, dünya değişir: Kendimizi tanımazsak yol çok zor. Dünya turu zaten zor kendimizi tanımazsak çekilmez bir hale geliyor. En son ama en önemlisi, okul biter bitmez Amerika’ya gelip 6 ay çalıştıktan iş hayatlarına öyle başlasınlar. Bu konu ve nasıl kolayca dil öğrenilir hakkında Instagram’da bildiklerimi her zaman paylaşıyorum. Yardıma hep hazırım. Bir kişi değişirse, dünya değişir.