Türk-İş Başkanı sert çıktı
Abone olTürk-İş olağanüstü gündemle toplandı. Türk Metal Sendikası başkanının gözaltına alınmasına Başkan Kumlu sert çıktı.
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, ''Ergenekon''
soruşturmasıyla ilgili, ''Her operasyonda silah, bomba,
patlayıcı barındırıp, suikast yaptığı iddia edilen isimlerle
Türkiye'nin icraatları, mevkileri ve fikirleriyle tanıdığı insanlar
bir araya getirilmiş, belki de bu davaya en büyük zararı bu
harmanlama anlayışı vermiştir'' dedi.
Türk-İş Başkanlar Kurulu, olağanüstü gündemle konfederasyon genel
merkezinde toplandı.
Kumlu, toplantı öncesi yaptığı açıklamada, Türkiye'nin küresel
krizin altında olduğunu, işten çıkarmaların gün geçtikçe arttığını
belirterek, işçi, emekli ve memurun her geçen gün daha da ağırlaşan
yaşam koşullarıyla boğuştuğunu söyledi.
''Ülkenin gerçek gündemi olan işsizlik ve yoksulluğun çözümüne
odaklanılması gerekirken siyasi gündemin yanı sıra etkisi günlerce
süren Ergenekon operasyonlarıyla gerçek gündemin gölgelendiğini''
öne süren Kumlu, şöyle konuştu:
''Türkiye, 12 Haziran 2007 tarihinden bu yana tam 11 kez Ergenekon
adı verilen operasyonun şokuyla uyanmıştır. Basın tarafından
'dalga' olarak adlandırılan bu operasyonların 'şok' etkisi
yaratmasının en önemli nedenlerinden biri, yan yana gelebilmeleri
pek mümkün görünmeyen isimlerin aynı gün, aynı yöntemlerle
gözaltına alınmasıdır.
Operasyonların her birinde gözaltına alınan isimlerin 'harmanlama
ile belirlendiği' anlaşılmaktadır. Çünkü her operasyonda silah,
bomba, patlayıcı barındırıp, suikast yaptığı iddia edilen isimlerle
Türkiye'nin icraatları, mevkileri ve fikirleriyle tanıdığı insanlar
bir araya getirilmiş belki de bu davaya en büyük zararı bu
harmanlama anlayışı vermiştir. Operasyonların her biri 'sapla
samanın birbirine karıştırıldığı' intibanı uyandırmış ve hükümete
bir biçimde muhalefet etmiş insanların bu dalgaların içinde yer
alması bir inandırıcılık sorunu ortaya çıkarmıştır. Demokratik
yollardan eleştiri hakkını kullanan insanlara yönelik baskı
oluşturulmak istenildiği şüphelerini de beraberinde
getirmiştir.
Tüm bu süreçte yaygınlaşan yargının siyasallaştırıldığı yönündeki
iddialar ve buna temel teşkil eden uygulamalar son derece rahatsız
edicidir. Bağımsız yargı bizim en büyük güvencemizdir ve laik
demokratik düzenin teminatıdır.''
''AYNANIN KIRILMASI''
Mustafa Kumlu, sendikaların demokrasinin vazgeçilmez kurumları ve
talep müessesesi olduğunu belirterek, sendikaların en önemli
görevlerinden birini hükümetlerin uygulamalarındaki yanlışları dile
getirmek ve işçinin, emekçinin hakları için hükümetleri uyarmak
şeklinde ifade etti. Sendikaların hükümet uygulamalarının aynası
olduğunu dile getiren Kumlu, ''Sendikaları susturmaya, sindirmeye
çalışmak, bu aynanın kırılması anlamına gelecektir ki bunun
yapıldığı bir ülkede demokrasiden söz edilmesi mümkün değildir. Bu
nedenle sendikalara yönelik atılacak her adımda sarf edilecek azami
dikkat Türk demokrasisi açısından elzemdir'' dedi.
''Ergenekon operasyonunun 11'nci dalgası'' ile Türk Metal
Sendikasının Genel Başkanı Mustafa Özbek'in, aynı zamanda
Türk-İş'in Genel Teşkilatlandırma Sekreteri olan Türk Metal
Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Pevrul Kavlak, Türk Metal
Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Mecit Hazır, Sendika Genel
Sekreteri Muharrem Aslıyüce ile eski sendika yöneticisi, yeni
sendika personeli Süleyman Erdinç'in gözaltına alındığını ve
evlerinin arandığını hatırlatan Kumlu, sözlerini şöyle
sürdürdü:
''Özbek'in onursal başkanlığını yaptığı Avrasya Radyo Televizyonu
saatlerce aranmıştır. Türk Metal Sendikası'nın Genel Merkez binası
da sanki bir örgüt karargahıymış gibi saatler süren bir aramaya
maruz bırakılmıştır. Türk Metal Sendikası aranarak on binlerce
işçi; sendikacı arkadaşlarımızın evleri aranarak onların manevi
şahsiyetleri, eş ve çocukları mağdur edilmiştir. Yaşananlar
Konfederasyonumuzda büyük bir üzüntü ve tepkiye neden olmuştur.
Gelinen noktada, emniyet ve savcılık sürecinin ardından Özbek
tutuklanmış, diğer sendikacılar serbest bırakılmıştır.
Mustafa Özbek işçi sınıfı hareketinde büyük emeği olan bir işçi
lideridir. Hukukun üstünlüğüne inanan Türk-İş, bağımsız yargının
vereceği adil karar ortaya çıkıncaya kadar Özbek'in yanında
olacaktır.
Mustafa Özbek ve başkanı olduğu sendika ile ilgili bazı televizyon
ve gazeteler aylardan beri aleyhte yayın yapmıştır. Bu yayınlarda
mal varlığından tutun da Ergenekon bağlantısına kadar her türü
yargısız infaz yapılmıştır. Özbek'in iddialara verdiği yanıtlara
ise ne yazık ki ya aynı büyüklükte yer verilmemiş ya da hiç
değerlendirilmemiştir. Yapılan yayınlar nedeniyle bahsi geçen
gözaltıların artık beklenir hale gelmesi, Türkiye'nin acı
gerçeğidir. Çünkü bir süredir, gözaltına alınacak olanlar, ilgili
suçlamalarla birlikte ne yazık ki önce gazete sayfalarında yer
almaktadır.
Sendikalar, ancak laik, demokratik ve hukukun üstünlüğünün geçerli
olduğu rejimlerde var olabilir. Sendikaların, demokrasiyi sekteye
uğratacak herhangi bir girişim içinde yer almaları var oluş
nedenlerine aykırıdır. Elbette darbe hazırlığı yapan, bu hazırlık
için silah, bomba, mermi saklayan, suikast düzenleyen veya suikast
düzenleme hazırlığında olanlar yakalanmalı ve cezalandırılmalıdır.
Bu, sendikaların varlığını devam ettirebilmesi açısından bir
gerekliliktir. Bu çerçevede sendikaların Ergenekon adı altında
yürütülen soruşturma kapsamında gündeme getirilen suçlamalarla
ilişkilendirilmesi Türk-İş açısından mümkün görülmemektedir.''
Türk-İş'in, çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi, laik düzeni, hukukun
üstünlüğünü ve parlamenter sistemi sonuna kadar savunan ve bu temel
ilkeleri varlık sebebi gören bir kuruluş olarak hukukun tüm kişi ve
kuruluşlar için bir güvence olduğuna inandığını belirten Kumlu,
şunları kaydetti:
''Toplantımızda bu yaşananlar daha ayrıntılı bir şekilde
değerlendirilecek ve görüşlerimiz bir bildiri ile kamuoyuna
sunulacaktır.
Toplantımızda ayrıca, ekonomik krizin ülkemize etkileri de
değerlendirilecek ve 15 Şubat'ta DİSK ve KESK ile birlikte
İstanbul'da yapacağımız miting ile ilgili olarak hazırlık
çalışmalarımız gözden geçirilecektir. İş Kanunu gereğince bu hafta
toplanacak Üçlü Danışma Kuruluna işverenler tarafından sunulacağını
basından öğrendiğimiz öneriler, krizin faturasının işverenler
tarafından işçilere yüklenmek istendiğinin en açık göstergesidir ve
çalışanların buna onay vermesi mümkün değildir.''