Türk Edebiyatında Mesnevi
Abone olMesnevi nasıl okunur, hangi şerh tercih edilir.
Daha önce İsmail Hakkı Bursevî'nin Mesnevî şerhi
Rûhü'l-Mesnevî'yi neşreden İsmail Güleç, başlıklı bir kitap
yayımladı.
Kitap, girişle birlikte beş bölümden oluşuyor. Girişte Mesnevî'nin
isimleri, yazılış hikâyesi, beyit sayısı, Mesnevî okuma biçimleri
ve Mevlana'ya ait olup olmadığı tartışılan yedinci cilt hakkında
ayrıntılı bilgi veriliyor. Yazar, Mesnevî'nin yedinci cildinin
Mevlana'ya ait olmadığını düşündüğü için bu ciltten hiç örnek
vermemiş.
Birinci bölüm, Mesnevî'de tahkiye metodu başlığını taşıyor. Bu
bölümde de Mesnevî hikâyelerinin sayısı, konusu gibi genel bilgiler
yer alıyor. Daha sonra Mesnevî'den seçilen bir hikâye üzerinden,
hikâyelerin yapısı inceleniyor. Bu bölümde dikkatimizi çeken husus
müstehcen hikâyeler bölümü. Üzerinde çok konuşulan bu hikâyelerden
Mesnevî'de 14 adet olduğunu buradan öğreniyoruz. İsmail Güleç,
Mevlana'nın bu tür hikâyeler anlatmaktaki maksadını örnek olarak
aldığı bir hikâye ile açıklıyor ve bu tür hikâyelerin gelenek
içindeki yerine temas ediyor. Daha sonra Mesnevi'nin kaynakları ve
ona yapılan tenkitler başlıkları ile bu bölüm sona eriyor.
İkinci bölüm Mesnevî'nin Türkçe tercümelerine ayrılmış. Önce
Mesnevî'nin tamamının tercüme edildiği çalışmalar hakkında bilgi
veriliyor. Mesnevî'nin ilk defa nazım olarak Nahifî Süleyman Efendi
tarafından tercüme edildiğini öğreniyoruz. Mensur tercümesi ise çok
daha geç bir dönemde yapılmış. 1940'larda Veled Çelebi-Gölpınarlı
tercümesi. Yazar, burada Mesnevî'nin neden bu kadar geç tercüme
edildiği üzerinde duruyor ve görüşlerini sıralıyor. Daha sonra
Mesnevî'nin kısmen tercümelerine geçiliyor. İlk defa Gülşehri
tarafından kısmen tercüme edilmeye başlanan Mesnevî, Eski Anadolu
Türkçesi döneminde yazılan hemen tüm mesnevîleri etkilemiş
görünüyor. Hatta bu özelliğiyle Mesnevî'nin Türk edebiyatının
gelişmesini tetikleyen bir güç olduğunu bile söyleyebiliriz. Bu
bölümde başlangıçtan günümüze kadar yapılan tercümeler
değerlendiriliyor. En sonunda ise tüm tercümelerin yer aldığı bir
liste bulunuyor.
Bir sonraki bölümün girişinde, şerhler hakkında genel bilgi
verildikten sonra, önce tamamına yapılan şerhler, sonra kısmen
yapılanlar, seçme beyitlere yapılanlar, ilk on sekiz beyte
yapılanlar, birkaç beyte yapılanlar, dibâceye yapılanlar olarak
tasnif edilerek teker teker değerlendiriliyor. Bu bölümün sonunda
da, adeta bölümü özetleyen tüm şerhlerin yer aldığı bir liste
bulunuyor.
Yazar, Mesnevî'nin rahat kullanılması ve daha iyi anlaşılması için
hazırlanan sözlüklere da bir bölüm ayırmış. Son bölümde ise çeşitli
kaynaklarda tercüme ve şerh olmadığı halde tercüme veya şerh olarak
geçen eserler ile tercüme ve şerh olduğu söylenen ancak
kütüphanelerde bulunmayan eserler ele alınıyor.
Kitabı kabaca tetkik eden biri bile Mesnevî'nin bu topraklarda ne
kadar çok okunduğunu ve önemsendiğini hemen fark edebilir. Oldukça
uzun süren meşakkatli bir çalışmanın sonucunda ortaya çıktığı her
halinden belli olan bu çalışmanın yazarının yanı sıra güzel bir
kapak altında yayımlayan yayınevini de tebrik etmeliyiz.(Mehmet
Terzioğlu)