Türk doktorun büyük başarısı
Abone olHotamışıgil, 200 araştırmacının yer aldığı kurumun başındaki isim olarak yeni başarılara imza atacak..
Harvard Üniversitesi'nde 200 araştırmacının yer aldığı Genetik
ve Kompleks Hastalıklar Bölüm Başkanlığı'na atanan Prof. Gökhan
Hotamışlıgil, şişmanlık, şeker ve kalp hastalıklarına neden olan
''JNK'' geni üzerinde çalışıyor. Atletik insanlar dünyası Dünyayı
atletik insanlar dünyası yapmanın teorik olarak mümkün olduğunu
anlatan Prof. Dr. Hotamışlıgil, ''Deneysel modellerde bu
başarılabiliyor. Bir hayvanı ne yerse yesin şişmanlamayacak hale
getirmek mümkün. Kolesterolü ne kadar yüksek olursa olsun kalp
hastalığı geçirmeyecek hale getirmek mümkün. Ama bunun insandaki
uygulamasının ne kadar dramatik olacağını bilmiyoruz'' şeklinde
konuştu. Deneysel sistemlerden insan sistemlerine geçiş için
Harvard Üniversitesi Tıp ve Halk Sağlığı Fakültesi'nde Genetik ve
Kompleks Hastalıklar Anabilim Dalı kurulduğunu ve bu bölümün
başkanlığına getirildiğini ifade eden Prof. Gökhan Hotamışlıgil,
''Endowed (Daimi) Profesör'' unvanıyla görevini sürdüceğini
söyledi. Bilim dalında 20'si öğretim üyesi 200'den fazla
araştırmacının görev yaptığını ve yıllık bütçesinin 30 milyon dolar
olduğunu kaydeden Prof. Hotamışlıgil, bu hastalıkların tedavi
yöntemlerinin geleceğini çok parlak gördüğünü, binlerce araştırma
grubundan birinden bir çıkışın mutlaka olacağını vurguladı. Süper
dirençli fare Şeker hastalığıyla ilgili çalışma yaparken
şişmanlıktan şeker hastalığına geçen bir fare modeli ürettiklerini
ifade eden Prof. Hotamışlıgil, şunları kaydetti: ''Bunu test
ederken farkettik ki, hem şişmanlık, hem şeker, hem de kalp
hastalığına dirençli bir fare oluştu. Tek bir genle. Bu çok heyecan
verici bir gelişme oldu. İlaç geliştirmeye de çok uygun bir yol
ortaya çıktı. Süper dirençli bir yaratık ortaya çıkmış oldu.
İnsanda da bu genin aynısı çok yüksek düzeyde korunmuş vaziyette.
İnsan ile fare arasındaki gen arasında yüzde 99.5 gibi bir
benzerlik var. Dolayısıyla bunun insanlara uygulanma ihtimali çok
yüksek oldu. Bu konuda ilaç geliştirmek için 4-5 endüstri grubunda
çalışma var.'' Bu gelişmenin, ''bu hastalıklara çare bulundu''
anlamına gelmediğini vurgulayan Prof. Hotamışlıgil, ''Bu ufak bir
adım. İnsan çalışmalarında başarılı olunursa, bundan 5-10 yıl sonra
yeni tedavi imkanları, yeni olasılıklar ortaya çıkacak'' dedi.
İnsanda etkili olacak mı? Bu genle insanların şişmanlık, şeker ve
kalp hastalığı riskinin tahmin edilebileceğini anlatan Prof.
Hotamışlıgil, birinci aşamanın genin aktivitesinin kimyasal
maddeyle değiştirilebilmesi olduğunu belirtti. Prof. Hotamışlıgil,
sözlerini şöyle sürdürdü: ''En büyük tıkanıklık bu noktada oluyor.
Bu nokta aşılmış durumda. İkinci büyük engel, 'İnsanlara verildiği
zaman toksit etkileri, yan etkileri olacak mı?' Şimdi çalışmalar bu
aşamada. Bu aşamada başarılı olursa üçüncü ve belki de en büyük
engel gelecek. Bu da, 'Bu gerçekten insan hastalığında etkili
olacak mı?' Ulaşmak istediğimiz yer o. Bu en zorlu, külfetli,
masraflı nokta. Pek çok ilaç projesinin öldüğü nokta bu üçüncü
nokta. Bu ilacın kullanılabilir olup olmayacağı, toksit etki
yaratıp yaratmayacağı, önümüzdeki 5 yıl içinde belli olacak. Bu tür
şeyler pek çok araştırmacıya nasip olmuyor.'' İlacın ortaya
çıkmasının bu hastalıkların ''kökünün kazındığı'' anlamına
gelmeyeceğini, ancak önemli bir adım sayılacağını kaydeden Prof.
Hotamışlıgil, ''Burada heyecan veren üç hastalığın birden kontrol
edilebilen bir yol olduğunu bulmak ve tedavi yoluyla
değiştirilebileceği konseptini ortaya çıkarmış olmak. Bu hedefle bu
işi halledemezsek, o zaman eninde sonunda başka bir hedefle bu yolu
değiştirmenin yöntemini bulacağız'' dedi. Prof. Hotamışlıgil, ''20
sene içinde her 2 kişiden birinin bu hastalıklardan birine
yakalanacağı tahmin ediliyor. Mutlaka bu iş çözülecek diye
düşünüyorum'' diye konuştu. Tatilini ailesiyle Türkiye'de geçiren
Prof. Hotamışlıgil, dünyada hızla yayılan şişmanlık, şeker ve kalp
hastalığının çok sık olarak birarada görüldüğünü ve birbirlerinin
riskini artırdığını söyledi. Bu hastalıkların ortak mekanizmalarını
anlayıp, bunları birbirinden ayırmayı ve durduracak yöntemleri
geliştirmeyi amaçladıklarını kaydeden Prof. Hotamışlıgil, şunları
söyledi: ''JNK (Junk-çöp) olarak adlandırılan gen, hücrenin stres
cevabını kontrol ediyor. Hücre yüksek enerji yüküyle
karşılaştığında strese giriyor ve mekanizmasında bozukluklar
başlıyor. Organizmayı şişmanlık ve şeker hastalığına doğru
götürüyor. Bu gen, üç hastalığı kontrol eden bir orkestra şefi
gibi. Ancak, bir enzim olduğu için ilaç geliştirmekte çok elverişli
bir yapıya sahip.'' JNK geninin daha önce bulunduğunu, ancak üç
hastalığı tetiklediğini kendilerinin tespit ettiğini anlatan Prof.
Hotamışlıgil, yüzde 90'ı şişmanlığa bağlı olan ''tip-2'' şeker
hastalığının nedeni yağ asitlerine bağlı proteinler ailesinden
''ap2'' ve ''mla1'' genlerinin de çalışma alanları olduğunu
kaydetti. Kullandıkları teknolojinin en önemlisinin genetik
olduğunu anlatan Prof. Hotamışlıgil, ''Şişmanlığa yol açan genlerin
fonksiyonlarını değiştirerek bu hastalığa yol açan mekanizmaları
durdurabilir miyiz, bunu test ediyoruz. Bunlar hep deneysel
ortamlarda, genleri değiştirilen fareler üzerinde oluyor. Aşırı
derecede şişmanlık geliştiren bir farenin 1 veya 2 genini
değiştirerek, tamamen direnç göstermesini sağlayabiliyoruz'' dedi.
Bütün olumsuz ortama rağmen hiç kalp hastalığı geliştirmeyen,
damarlarını sürekli açık tutan fareler geliştirebildiklerini
belirten Prof. Hotamışlıgil, çalışmalarına ilaç endüstrisinin ilgi
gösterdiğini bildirdi.