Türk basını kendi kalesine gol attı
Abone olAkşam gazetesi yazarı Engin Ardıç, Fransa'da sıkıyönetim ilan edilidiği haberlerinin gerçeği yansıtmadığını belirtirken Türk basının kendi kalesine gol attığını savundu
Ardıç bu kondua bazı internet sitelerinin de kendisi gibi
düşünenlere kıllık yaptığını öne sürdü! Türk basını her konuda
yaptığı gibi gene abartıp Fransa’da “sıkıyönetim” ilan edildiğini
yazdı ya, biz de kendi kalemize gol atmış gibi göründük.
Olmayacağını söylemiştik. Yazarların yanlışını çıkarıp bununla
kendi güdüklüğünü örtmeye çalışan bir okuyucu tipi vardır. Bu tipte
bazı dostlarımız bize “şiştin mi düdük makarnası” demedilerse bile
içlerinden geçirmişlerdir. Internet sitelerinde kıllık edenler de
çıktı. Bu dostlar, Fransa’yı bizden daha iyi tanıdıklarına göre
elbette Fransızca’yı bülbül gibi konuşuyor olsalar ve orada birçok
tanıdıkları bulunsa gerek, sorsunlar bakalım: Herhangi bir eylemci
askeri mahkemeye çıkarılmış mı, ya da çıkarılacak mı? Sıkıyönetim,
yönetimin orduya devridir. Bu geçici bir süre de olabilir, sonsuza
kadar sürmesi de istenebilir. Sivil ve asker dengesinde iki tarafın
karşılıklı gücüne bağlıdır. Fransa’da ilan edilen “olağanüstü hal”
durumudur. Bu süre yalnızca 12 günle sınırlıdır. Bizde en az üç ay
olur, üç ayda bir de sanki otomatik olarak yenilenirdi, moruklar
hatırlayacaklardır. Örneğin “anarşistler”, tam da sıkıyönetim sona
ereceği zaman, sanki kendi kalelerine gol atmak istercesine ya bir
uçak kaçırırlar, ya bir vapura bomba koyarlar, ya AKM’yi yakarlar,
meclis de hemen sıkıyönetimi üç ay daha uzatıverirdi! Biz de eşek
olduğumuzdan yerdik. Dikkat ederseniz, Fransız hükümeti, sokağa
çıkma yasağı uygulama ve ev basıp arama yapma gibi bazı yetkileri,
“Paris’in Selimiye’sinde” oturan “Fransuva Paşa”ya vermiyor,
bununla yetkili kılınanlar, yerel yönetimler, yani gene sivil ve
seçilmiş belediyeler! Ya da valiler, daha doğrusu “prefet” denilen
“departement” yöneticileri, ama gene siviller. (Bunlar validen
ziyade bizim eski “mutasarrıf”a daha yakındır.) Bu olağanüstü hal
durumu, bütün Fransa’ya “şamil” değildir, yalnızca ayaklanma
görülen birkaç banliyö kasabasında geçerlidir. Buralarda sokağa
çıkmaları yalnızca gece saatlerinde yasaklananlar, yalnızca on
sekiz yaş altı gençlerdir. Ayrıca, yasağı ipleyen de olmamış!
Ciddiyetini oradan anlayabilirsiniz. Asayişi sağlamakla
görevlendirilen kuvvet de, takviye edilmiş polis ve olay “esas
olarak Paris dışında” geçtiği için de, jandarmadır. Yani, Elysees
Sarayı’nın önüne tank dayamak, Chirac’ın da onun üstüne çıkması
falan yok. Hiçkimse “kendi tabii hakiminden” başka birinin önüne de
çıkarılamaz. Hiçbir Fransız askeri mahkemesi, araba yakan çocuğu
yargılayamaz. Ama Türk basını, bize uyuzluk eden Chirac, Villepin,
Sarkozy gibi adamlara karşı “oh olsun” tavrına girdiği için durumu
bir “sıkıyönetim” olarak algılamakta beis görmüyor. Bunda azıcık
“işte pekala orada da oluyormuş canım” havası yaratıp bizim orduya
yağ çekme gayreti de yok değil... “Bazı insan haklarının geçici
olarak askıya alınması” meselesinde de, basınımız gene “bak orada
da var” tavrı takınıyor. Bizdeki rezilliğe kılıf uydurma çabası.
Hayır, Fransa’da temel insan hakları askıya alınamaz ve
alınmayacaktır. Ölçüler farklıdır. Amerika’da gözaltına aldığın
adamın kafasını bitlenmesin diye tıraş edersen “hak çiğnemiş” gibi
görünüyorsun. Burada esrar alıp satarken yakalanan Amerikan
serserisi bununla karşılaşınca “Türkler bana işkence yaptı” diye
feryadı basar. Örnek istiyorsanız, “Geceyarısı Ekspresi” adlı o
aşağılık filmi yeniden seyrediniz. Fransa’da, “araçların trafiğe
çıkmasını engelleyebilmek”, “sinema ve kahve kapatabilmek” gibi
birtakım olağanüstü yetkiler sözkonusu... Bunlar Fransız’a korkunç
uygulamalar gibi görünebilirler de, bu gibi konularda artık iyice
kaşarlanmış Türkiye’nin basınına ne oluyor? Neyse, bugün basında
Atatürk’ten başka konu olmayacağına göre, herhalde kaynar gider bu
mesele de. İyi ki kıllık ettiniz de biz de Fransa’yı bahane edip
Türkiye’ye dokunduk. Engin ARDIÇ www.aksam.com.tr