Türk aydınlarına büyük hakaret
Abone olYazar Nihat Genç Türk aydınını küstahlıkla suçlarken, önüne geleni aşağıladı. Altan ve Pamuk'u vatan haini ilan eden Genç, Pakize Suda'ya hakaretler yağdırdı.
Vakit Gazetesi günlerce konuşulacak bir söyleşi yayınladı. Ahmet
Can’a çarpıcı açıklamalarda bulunan Nihat Genç'in yayınlanan
röportajını kelimesine dokunmadan ve yorumsuz olarak alıntılıyoruz:
Yazar Nihat Genç ile Türk edebiyatının dününü ve bugününü konuştuk.
Genç, Türk aydınını çok küstah bulduğunu söyledi ayrıca Ahmet Altan
ve Orhan Pamuk gibi yazarların ihanet içinde olduğunu ve bütün
yazılarını medya üzerinden yaptıklarını kaydetti. Nihat Genç, Ahmet
Can’a çarpıcı açıklamalarda bulundu. - Nihat bey, bir şeylerin
acısını çektiğiniz belli, yazılarınızdan biz bunu anlıyoruz, sizde
saf Anadolu'luk var. Nedir vermek istediğiniz mesaj, ülkemizin daha
iyi gitmesi noktasındaki ana yollar? - Ben kendimi cumhuriyetin
inşaasında çalışan bir yazar olarak görüyorum, ancak kişisel
tarzım, fikriyatım, bu inşaanın temeline Osmanlı'nın kültürel
değerlerini yerleştirmeye çalışıyorum. Tabiî çöküşle birlikte her
şey karıştı. 1830'lardan sonra panik başladı ve bugün tartıştığımız
ideolojilerin hepsi bu panikten doğdu. Türkçülük, Osmanlıcılık,
İslâmcılık, Batıcılık gibi bu fikirlerden en çok değer verdiğim
'ittihat' fikridir, yanlış anlaşılmasın, henüz ittihad partisi
değil. Herkesi toplayacağız diye büyük bir siyasi ve coğrafi
şemsiyeye inanmışların ilk çıkışı, Ali Süavi. Bu günkü anlamı
antiemperyalist toprakların siyasi dilini arama ve ikiyüz yıldır
saldırıya uğrayan bu toprakların antiemperyalist bir ittihad
fikriyle hiç değilse dar alan milliyetçiliklerini sınırlayıp geçmiş
kültürün büyük şemsiyesiyle bir araya gelmesi .Sonra bu ittihad
fikri özgürlüğün ve demokrasinin de şampiyonluğunu yaptı ve
1908'den sonra ittihadçılar anladılar ki, bizler gibi demokrasi,
özgürlük diyen Ermeniler, gayrimüslimler bizi kullanıyor. Çünkü
demokrasiyi ve özgürlüğü kullananlar bu kavramı bu toplumun
çözülmesi için, dağılması, parçalanması için kullandılar. Bugün de
değişen bir şey yok; dışarıdan dikte edilen demokrasi ve özgürlük
bu toplumun felaketini hazırlıyor. Benim de demokrasi ve özgürlük
anlayışım var. Ama beni konuşturmuyorlar. Çünkü ben 'milli'
reflekslerle bir 'savunma' içinde demokrasi ve özgürlüklere marazi
ve hastalıklı bakmıyorum. Ben bu halkın tarihi içinde bu değerleri
hikayeleri, masalları ve sosyal hayatı ile doyasıya yaşadığı
kanısındayım ve bu değerler üzerinden demokrasi ve özgürlüklerin
yine bu halkın çocukları tarafından inşaa edileceği
düşüncesindeyim. Yani, dikte edilen dışarıdan enjekte edilen
demokrasinin düşmanıyım. Bu toprağın hamsisi, bulguru, patatesi,
hikayesi, dini, kültürünün yoğurduğu ve binlerce yıla ve renkli
coğrafyalara serptiği bir kültür...Doğu neresidir diye sorarsanız
batının bombaları nereye düşüyorsa doğu orasıdır.Yani kubbelerimiz.
-Türk aydınını nasıl buluyorsunuz? - Ben Türk aydınını çok küstah
buluyorum. Hepsi iddalarını küçülttü ve şöhretle tatmin
oldu.Özellikle son 20-25 yıldır en batılı değerleri toplumu
kırbaçlayarak ve küstahça dayattığı için. Ve Türk aydını aslında
batılı değerleri de anlamamıştır. Ayakları altında sağlam bir
felsefi zemin olmadığı için yazdıkları şeyler saçmasapandır. -Halkı
temsil eden aydın problemi var değil mi? Türkiye’de - Tamamiyle
öyle. Şu an halkı temsil eden aydın yok ki. Aydının halk
karşısındaki çarpık menfaatperest, küstah görünümü var. Halkın her
şeyini kullanıyorlar, halkın dinini kullanıyorlar, maneviyatını
kullanıyorlar; örfünü, adetini, inancını iç ediyorlar. CHP
zihniyetindeki adam halkın başörtüsüne nasıl el uzatabilirimin
hesabını yaparken İslâmcı olduğunu zannedenler de omuzlarına
astıkları karamela din sepetlerini nasıl dolduracaklarının şaşkın
şebekler gibi açgözlülükle hesabını yapıyor. Ben çok ciddi
dindarlarım olsun istiyorum. Ben çok ciddi yobazlarım olsun
istiyorum. Ben bu ülkenin yobazlarını kaybettiğini düşünüyorum.
Yobazımız yok. Ülkesini çok seven insanlar istiyorum, camisini
seven insanlar istiyorum. Yani toprağımız ve kültürümüz tehdit
altında, artık birleşme zamanı. Ben samimi insanlar istiyorum.
Kurban bayramı geliyor. Batılılar Kurban bayramını kaldırmak
istiyorlar. Bunların sözcüleri de ne kadar hayret vericidir, ama
İslâmcıların içinden çıkıyor. Hatemi gibi biri kalkıyor midesinin
bulandığını söylüyor. Bunlara kimse tepki gösteremiyor. Neredeyse
Kurban bayramını bile elimizden alacaklar. Yarın ezanı da elimizden
alacaklar. Yani biz bu dine tutunacak, bu topraklara tutunacak çok
ciddi yobaz arayışları içerisindeyiz. Kendine güvenen adam lazım
bize. Bugün Tayyipçi oldu, yarın eyyamcı oldu, öbür gün hayyamcı
oldu bu nedir? - İsmet Özel milli gelişmemiz ancak bir tek şeyle
sağlanabilir; tarhanayla diyor… - Uygarlık köyde başlar. Binlerce
yıl bu köyde tutunma biçimlerimiz ve sonra bu şehirleri inşa
biçimlerimiz üzerinde aydınlarımız pek kafa yormadı. Aydınlarımızın
1830'lardan sonraki 'panikler' üzerinden gelişen ve özellikle
Fransız ihtilali ve batıdaki örneklerin fazlasıyla etkisinde
'zihinsel' yapıları oldu. Bu maceranın sonuna geldik. Dün bize
uluslaşın diyenler bugün küreselleşelim diyorlar, yani,
emperyalizmin yeni biçimlerine göre 'düşünme biçimimiz' olamaz, ama
aydınlarımız batının takipçisi olduğu için, kendi başlarına, kendi
iradelerine ve kendi halklarına göre düşünme alışkanlıkları yok.
Oysa düşünmenin tek yolu, kendi sosyal, manevi birikimlerinin;
varlık, tarih ve kendi toprağının verileri ve imkânlarıdır. Şu anda
Avrupa kıtasından gelen her şeye 'ayet' gibi bakan aydınlarımız
medyamızı kuşatmış, işgal etmiştir. Son elli yıldır aydınlarımızı,
çocuklarımızı kendi medeniyet terbiyemizden geçirecek şansımız
olmadı. Ve aydın olmak oyuncak olmak gibi birşey artık, baksanıza
edebiyatta bir oyun artık. - Peki neden geçirildi? - Batının
ürettiği ideolojik bir tartışmadan geçirildi. Sen laiksin, sen
şeriatçısın işte uydurma laflar. Bunlar saçmadır, tamamen saçma.
Mesela Ankara'nın çirkinliğinden; söz gelimi, bu şehir bir kasaba
ve önündeki bozkır üzerine kurulu ve Mustafa Kemal'in ilk on yılda
yaptığı on/onbeş bina ile anılıyor, gerisi milyonlarca birbirinin
aynısı apartman. Bu laik/şeriat tartışmasını açanlar bu şehirleri
yağmaladı, bu şehirleri tarihten silecek kadar derin çirkinliğin
içine gömdü. Son iki yüzyıldır bu topraklar ve bu halk henüz tek
bir eser mahiyetinde bina görmedi, hepsi ucuz beton taklit. Bu
binaların hepsi elli yıl sonra yıkılacak. Ve bu çirkinlikleri inşa
eden bu medya ve onun şürekasının mezarlarını dahi
bulamayacaksınız. Bizi işgal edin... Amerikan elçiliğine bizi işgal
edin, bu işgalden yanayız, yazımızı lütfen Amerika'daki yetkilileri
çevirip okutunuz, biz işgali istiyoruz diyen başyazılar bu ülkede
yazılmıştır. Bizi işgal edin diye yazı yazan adamların bugün
forslarından geçilmiyor, havaları yerinde ve maaşları ve şekilleri
binbeşyüz.. Bunları sıkı bir terbiyeden geçireceğiz. - Neden bir
elli yıl sonra yıkılacak, muhtemel bir tehdit mi sözkonusu? - Büyük
bir tehdit! Tepedeki on/onbeş adam değil, milyonlar rahatsız.
Milyonlar tepkili. Bunu Türkiye'nin sağ merkezindeki boşluktan
anlayabiliriz, tepe bomboş, her seçimde yeni birini yerleştiriyor.
Bakalım bir gün kim yerleşir! En azından burası bu merkez
'belirsiz'dir, bu siyasi bir sonuçtur. Merkezi belirsiz ülkenin
devleti, siyaseti, toplumu, medyası olamaz, geleneği hiç olamaz. Şu
anda hepimiz karambol bir siyasetin içindeyiz, karambol bir ülke,
çünkü merkezi yok. Bu nihilist anlamıyla kaostur. Bu kaos yüzünden
başbakan Eceviti örgütlü olarak öldürmek isteyen doktorlar
topluluğu bugün Ankaranın en zengileridir. Gerilereçekip son yirmi
yılda solun geldiği yer yani Ahmet Altan'ın bu halk için, bu
gençlik için yaptığı bir şeyler var diyebilir miyiz? “Cinsellik
üzerinden para kazanan kukla yazarlar” tabirini kullanıyorsunuz siz
de onlar için… Edebiyat Kapitalist girişimcilerin eline geçti.
Bakın yazarlar ortalıkta görünmüyor. Menejerleri ve pazarlamaları
artık ekranda cirit atıyor. Buna hemen alışalım çünkü bir sonraki
aşama kiralık yazarlık dönemi başlayacak. Şimdi Müslüman
kardeşlerimiz şunu gayet iyi bilsinler ki bunun çok etkisi altında
kalıyorlar. Yirmi-yirmi beş yıldır bu ülkenin solcu magazinel bir
sayfası büyümüştür. Medya üzerinden bir solculuk büyümüştür. Bu
verdiğiniz isim de ona benzerdir; Orhan Pamuk da ona benzerdir.
Orhan Pamuk'u öven adam da buştur. Bu ülkenin sorunlarını gündeme
getirmiyorlar diye çok derin kuşkular hepimizde vardır. Hatta ben
bu insanların Türkçeyi bozmak, Türk kültürünün temel değerleri
üzerinde kafa karıştırmak, gibi niyetleride varmı diyede şüpheye
düşüyorum. Çünkü tarihin hiçbir ülkesinde olmayacak kadar ihanet
içindeler ve bütün edebiyatlarını medya üzerinden yapıyorlar. Ben
bunları yazar yerine koymuyorum. Bunlar yazar değil. Bunlar bu
toprağın manevi bağlarıyla, geleneksel bağlarıyla, değerleriyle,
üretim biçimiyle yetişmiş insanlar değil. İnsan çok satma uğruna
onurundan vazgeçermi? son yirmi yıldır ülkemiz bunların yüzünden
kitap değil hesap makinasi tartışıyor kaç sattı satmadı. - Bu ucuz
edebiyatçıları nasıl tanımlıyorsunuz? - Son yirmi-yirmi beş yıldır
medyanın ortaya attığı bu zıpırlarla demokrasi konuşmak, bu toprağı
konuşmak benim için onur kırıcıdır; ben onlarla hiçbir şey
konuşmam. ONLAR BİR KÜFRÜN NESNESİDİRLER Halkımız onları küfür
etmek için bir nesne olarak kullanıyor. Onlar bir küfrün, bir
hakaretin nesnesi. Birde yeni yetişen nesil var. 17-25 yaş arası
televizyonlar bangır bangır bağırınca bunları yazar sanıyorlar
onlara da bunların bir bok olmadığını hatırlatmak için yazmak
zorundayım. Bütün metinlerime bakın ki halkımın da böyle olduğunu
göreceksiniz; sadece aşağılayıcı bir cümle içinde kullanırım
onları. - Bunlar yine sizin tabirinizle Müjde Ar'ın donlarından
bahseden Sarı kız ve Pakize Suda misali yazarlar herhalde örneğin
Ahmet Altan her kadının içinde bir öteki kadın (Fahişe) vardır
diyor bu ne cür’et? - Batı bize kültürünüzü parçalayın yoksa biz
parçalıyacağız diyor. Ve bu parçalama için medya öncü barbar
birlikleri olarak bu kadınları üstümüze salıyor. Kelimenin tam
anlamıyla zırıl zırıl cahiller. Bunlar cins ve puşt laflar ederek,
birtakım çarpıcı laflar ederek müşteri tavlamak dışında bir şey
yapmıyor. Yani siz şimdi Kızılay meydanına giderek pantolonunuzu
aşağıya indirirseniz çok ciddi bir ilgi toplarsınız. Bütün kitle
etrafınıza toplanır. Lakin bunların etrafına kitle toplanınca
diyorlar ki bakın bizi herkes okuyor, oysa yaptıkları çirkinliğin
ve pisliğin cıyıltısıdır. Tabiî şimdi evimize birden üç tane fare
gelse, birden hepimiz farelere doğru yöneliriz. Bunların bu lafları
etmesine bakmayın. Buradan büyük bir üzüntüye kapılırım ben, siz
şuraya bakın: Bunlar bu lafları ettiği zaman biz ne tepki
veriyoruz? Ben tekmeliyorum, küfür ediyorum ve kovalıyorum bunlara
tepki olarak. Bunlar ne zaman bu boş lafları, bu bozuk, içi boş
lafları ettikleri zaman cevap kovulmaktır, tekme yemektir ve bir
küfür nesnesi haline gelmektir. Bu yüzden bu topluma da güvenmek
lazım. Burada sağlam bir halk iradesi vardır. Bakın herkes
eğleniyor bunlarla bunlar mizah kültürümüzün bir parçası oldu.