Türk adaletinde bir ilk!
Abone olTMSF'nin el koyduğu Kentbank'ın patronu Mustafa Süzer'in ifadesi oldukça ilginç bir yöntemle alındı
TMSF'nin el koyduğu Kentbank'ın zararından sorumlu oldukları
iddiasıyla 35 sanığın yargılandığı davada, bankanın ABD'de bulunan
eski yönetim kurulu başkanı Mustafa Süzer'in, kanser tedavisi
gördüğü hastaneden sesli ve görüntülü sistem aracılığıyla ifadesi
alındı.
İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, bazı tutuksuz
sanıklar ile avukatları katıldı.
Rahatsızlığı nedeniyle ABD'de bulunan, Mustafa Süzer de avukatları
Turgut Tavşanoğlu ve Nejat Doğan ile salonda kurulan sesli ve
görüntülü iletişim tekniği aracılığıyla, ABD'nin Teksas
Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi'nin konferans salonundan
duruşmaya katıldı.
Duruşmada rahatsızlığı nedeniyle kimlik tespitini ayakta,
savunmasını ise oturarak yapan Süzer, aylık gelirinin 25-30 bin YTL
olduğunu söyledi.
Yurtdışı çıkış yasağı kalkmasının ardından ABD'ye 5 Temmuz 2005
tarihinde tedavi için geldiğini belirten Süzer, 2003'te böbreğinin
yanındaki bir organında kanser teşhisi üzerine ABD'de tedavi
gördüğünü, kanserin akciğerine yayılması nedeniyle tekrar bu ülkeye
gelmek zorunda kaldığını söyledi.
Bunun üzerine mahkeme başkanı da Süzer'e ''geçmiş olsun'' dedi.
Daha sonra 30 sayfalık savunmasını okuyan Süzer, bu savunma ile 67
sayfalık yazılı bir savunmasını avukatları aracılığıyla mahkemeye
göndereceğini belirtti.
Süzer, savunmasında hakkındaki iddiaları kabul etmenin mümkün
olmadığını belirterek, ailesinin tarihsel gelişimi, ticari hayata
atılışları, İstanbul'daki ticari faaliyetlerini özetledikten sonra,
bankacılık sektörüne geçişlerine ilişkin bilgiler verdi.
2000 yılında gruplarında çalışan 7 bin 600 kişinin bugün 2 bin
kişiye düştüğünü dile getiren Süzer, ''5 bin 600 kişi işsiz kaldı
ki beni en fazla üzen budur. BDDK ve sonrasında TMSF'nin halen
devam ettirdiği hukuka aykırı işlemleri sonucu müteşebbis gücümüz
büyük ölçüde zedelendi. Bu haksız işlemler olmasaydı inanıyorum ki
bugün 20 bin aileye iş veriyor olurduk'' dedi.
Süzer, Türkiye'deki ekonomik krizlerden nasıl etkilendiklerini
anlatarak, ''Kentbank olarak esas işimiz orta ve küçük boy
işletmeleri kredilendirmekti. Çünkü iş hayatından geliyorduk ve
bildiğimiz bir iş dünyası vardı, onları finanse etmeliydik. Hazine
bonosuna yatırım yapmak ve daha fazla kazanmak varken biz reel
sektörün bankası olmuştuk. Bu düşüncenin sonucu olarak
mevduatımızın yüzde 85'ini kredilere plase etmiş idik. 35 bin
ticari firmaya kredi veren bir bankaydık'' diye konuştu.
-''İNÖNÜ'YÜ ZİYARET EDEMEDİM''-
Süzer, Kentbank'a el konulmasıyla ilgili de şunları söyledi:
''9 yıl emek verdiğiniz, 186 milyon dolar yatırım yaptığınız,
hiçbir zaman temettü almadığınız bankanızı, sermayenizi, 35 yıllık
emeğinizi kaybettiğiniz gibi kurduğunuz tüm işleriniz haciz ve
tedbirlerle durduruluyor ve bunlardan da önemlisi itibarınız,
şerefiniz yerle bir ediliyor. Buna dayanmak kolay bir hadise
değildir. Çok sayıda yakınımı bankacılık yüzünden kaybettim.
Bankaya el konulunca Erdal İnönü'nün evine haciz gitmişti. Şu anda
buradaki hastanede bulunan Erdal İnönü'yü utancımdan ziyaret
edemedim. Eşini
görünce yüzümü çeviriyorum.''
-MAHKEME ARACILIĞIYLA ANLAŞMA TEKLİFİ-
Tüm kredilerin, Bankalar Kanunu'na, yönetmeliklere ve bankacılık
teamüllerine uygun olarak, gerekli teminatlar alınarak
kullandırıldığını savunan Süzer, gruplarının malvarlığının, kredi
borcunun kat be kat üstünde olduğunu kaydetti.
Banka fona devredildiği zaman grubun ne kendi bankasına ne de başka
bir bankaya geçmiş döneme ait borcu olmadığını ifade eden Süzer,
TMSF'nin hiçbir yetkisi olmadan yaptığı ve halen devam
ettirdiği
hukuka aykırı işlemlerle çok büyük zararlara uğradıkları öne
sürdü.
Süzer, hisse alım satım işlemlerini Hazine ve BDDK'nın istemi ve
mevzuat gereğince yaptıklarını belirterek, bankanın sermaye
artışlarında bankaya para girişi sağlandığı için zimmet suçunun
oluşmadığını savundu.
Banka fona devredildiğinde grubun 180 milyon dolarlık borcunun 20
milyon dolarının Kentbank'a olduğunu ifade eden Mustafa Süzer,
bankanın devrinin ardından 160 milyon dolarlık borcu ise vadesinden
önce ödediklerini söyledi.
TMSF ile anlaşma görüşmelerinin devam ettiğini belirten Süzer,
''Biz iyi niyetliyiz. Borçlarımızı ödemek istiyoruz. Görüşmelerimiz
olumlu devam ediyor. Temennimiz anlaşmayla sonuçlanmasıdır.
Anlaşma
teklifini mahkemeniz aracılığıyla da bir kez daha yineliyorum''
dedi.
-MÜTEVAZI YAŞAM-
Kendisi ve ailesinin özel bir uçağı, lüks yatı veya yalısı
olmadığını ifade eden Süzer, ''Şahsımın ve ailemin yaşantısında hep
mütevazı olduk. Kendim, ailem ve 33 aile hiçbir suçu ve günahı
olmaksızın, onur kırıcı ve yüz kızartıcı bir suç iddiasıyla
yargılanıyoruz. Bu dava, maksatlı, acımasız, hukuk dışı bir
davadır.
Lütfen bir an evvel bu hukuksuzluğu gideriniz. Şahsım ve değerli
çalışma arkadaşlarım, bilerek hiçbir yanlış yapmamıştır. Adaletin
tecelli edeceğine de inancım tamdır. Beraatıma karar verilmesini
talep
ediyorum ve bekliyorum.''
Süzer savunmasının ardından bu şekilde ifadesinin alınmasına imkan
sağladığı için mahkeme başkanına teşekkür etti.
Mustafa Süzer'in duruşmalardan vareste tutulmasına karar veren
mahkeme heyeti, kayda alınan ifadenin emniyet tarafından çözülerek
dosyaya konulmasını, bazı eksikliklerin giderilmesinin ardından
dosyanın bilirkişiye gönderilmesini hükme bağladı.
Bu arada, Süzer'in ifadesinin alınması sırasında bir kez doktor
5tarafından kontrolden geçirildiği görüldü.